Bileşim olarak bu konuyla ilgili ilk ve tek basın açıklamamızdır.
Festival özellikle de bu kez, Türkiye’de bir diktatörlüğün hızla yükseldiği; değişik Kürt kentlerinde sivil halka yönelik bir katliam girişiminin sürdürüldüğü, yüzlerce insanın katledildiği, devletin bütün olanakları kullanılarak özgür muhalif basının susturulmaya çalışıldığı, devlet şiddetinin muhalif olan bütün kurumları ve kişileri hedef aldığı ve hukuk devletini tamamen ortadan kaldırıldğı, Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan’ın Anayasa Mahkemesi’ni tanımadığını ilan ettiği, bir zamanda gerçekleştirilmektedir.
Sanat, kültür ve film festivalleri dünya halkları arasında barışın, özgürlüğün, demokrasinin üretim alanlarıdır. Ne yazık ki, hem de barış kenti olan Nürnberg‘de, diktatör Erdoğan’ın Baş Konsolosluk düzeyinde resmi temsilcisi festivalde konuşma hakkına sahip olabilmiştir.
Bizler, Nürnberg’de yaşayan ve ortak talepleri ‘halkların barış, toplumların demokrasi ve bireylerin özgür, insan haklarına saygılı yaşayabildikleri koşulların oluşturulması’ olan kurumların ve bireylerin organizasyonu Bündnis für Frieden in Kurdistan (Kürdistan‘da Barış İçin Birlik) olarak, Festival açılışında Türkiye Devleti’nin bu tutumunu, tamamen demokratik yöntemlerle teşhir etmek istedik. Çünkü katliamları ve demokrasi karşıtı yönelişleri protesto etmek, insanlığı bu konuda uyarmak bütün demokrasi güçlerinin sadece hakkı değil aynı zamanda demokratik görevidir de. Eylemi AKP Türkiye’sinin resmi devlet memuru Baş Konsolos’un konuşması sırasında yapmamızın tek hedefi budur. Bilinmelidir ki, bu protesto eylemimiz ne festivalin kendisine ne de festivalin bu yılki onur konuğu Sayın Kadir İnanır’a yöneliktir. Tek amacımız, Erdoğan’ın ve AKP hükümetinin aylardır Kürt halkının “BARIŞ” talebine karşı sürdürmekte olduğu ve bu günlerde en şiddetli şekilde devam eden katliam girişimine dikkat çekmekti. Eylemimizi salondaki seyircilerin çoğu alkışları ile desteklediler.
“Film Festivali” gibi etkinlikler dünyanın neresinde yapılırsa yapılsın, kültürel bir etkinlik oldukları gibi aynı zamanda demokratik kurum ve kuruluşların protesto platformu olarak değerlendirdikleri alanlardır. Bu tür etkinliklerin düzenleyicileri bundan gocunmazlar aksine onur duyarlar, bu tür girişimlerin içeriğini paylaşmasalar bile hoşgörüyle yaklaşmalıdırlar.
Festivalin ikinci gününde de hem festival yönetimine hem de Kadir İnanıra, protestolar “size karşı değil” sinyalini vermek amacıyla etkinliğe katılmak ve olumlu mesajlar vermek üzere film gösterisinden sonra Kadir İnanır ile yapılacak söyleşiye katılmak istedik. Bu bilgiyi de oraya gitmeden önce festival yöneticilerine ilettik.
Fakat Eylemin barışçıl niteliğini ısrarla vurgulayan arkadaşlarımıza karşı festival yönetimi polise ihbar duyurusunda bulundu. Film Festivali yöneticileri, salona girmelerini engellemekten tutun da polis gücünü devreye sokmaya kadar birçok şiddet yöntemini uyguladılar.
Festival Yönetimi’nin bu tutumu, demokrasi kültürüyle asla bağdaşmadığı gibi, Türk devletinin şiddet ve yanıltıcı bilgi yayma metodları ile paralellik göstermektedir. Yöneticilerin söz konusu katliamlara karşı duyarlı olan Sayın Kadir İnanır’a bu yılki Onur Ödülü’nü vermelerini bilinçli bir demokrasi taraftarlığı zannetmiştik, maalesef yanılmışız.
Türkiye-Almanya Film Festivali, yöneticilerinden çok, gönüllü emek veren gençlerin omuzlarında yükselmiş, değerlenmiştir. Biz Nürnbergliler, gönüllü akıtılan bu emeğe saygının ifadesi olarak Festival Yönetimi’nin sorumsuz, antidemokratik tavırlarını protesto ediyor, onları halkların acılarına saygı duymaya davet ediyoruz.
Yaşananlardan dolayı festival düzenleyicilerinden kamuoyuna açık bir özür ve Türkiye’de yaşanan katliamları, demokratik hak ve özgürlük ihlallerini protesto etmelerini ve “Silahlar sussun, Savaş bitsin – Barış hemen şimdi” talebine destek vermelerini bekliyoruz.
Festival başkanı Adil Kaya’nın konu ile ilgili basına verdiği röportajda kullandığı AKP-zihniyetinden aşina olduğumuz manipülatif dilini kınıyoruz.