Şengal meselesi yeniden ısınmaya başladı. PKK’nin askeri kanadı HPG’nin Şengal’deki varlığı, Kürdistan Bölgesi Hükümeti tarafından Şengalli Êzidîlerin kente dönmesine engel olarak gösteriliyor. Bölge Başbakanı Neçirvan Barzani geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada, Şengal’deki HPG varlığının kentin yeniden inşasına ve yatırımların yapılmasına engel olduğunu belirtti, HPG’nin kenti terk etmemesi durumunda gerekirse zor kullanılacağını açıkça söyledi. Benzer açıklamaları Türkiye hükümetinden de duymaya başladık. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 2017’nin bahar aylarını işaret ederek PKK’ye yönelik yeni ve kapsamlı bir askeri operasyonun başlatılacağını işaret etmesini, Şengal tartışmalarından bağımsız düşünmemek gerekir. Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak daha açık konuştu, “Şengal’de yeni bir Kandil oluşumuna asla müsaade etmeyiz. Sayın Barzani’nin başarılı bir netice alması en büyük dileğimiz ama olmadığı takdirde bunun gereğini Türkiye, TSK marifetiyle yerine getirecektir” dedi.
Şunu açık belirtmek gerekir. PKK’nin askeri olarak Şengal’e yerleşmesinin tarihi 3 Ağustos 2014 sonrasıdır. IŞİD Şengal’i işgal ettiğinde bu kentte 700’e yakın Kürdistan hükümetine bağlı peşmerge vardı. Şengal’deki HPG’li varlığı ise sayı olarak iki elin parmaklarını geçmiyordu. IŞİD kente doğru yöneldiğinde Şengalliler geliyorum diye bağıran bir işgale, ‘hazırlıksız’ yakalandı. Silahlanma talepleri Kürdistan hükümeti tarafından karşılanmayan Êzidîlerin yapabileceği bir şey de yoktu zaten. Peşmerge gücünün kenti koruması ve işgali önlemesi de mümkün olmadı. Peşmergelerin önemli bir kısmı kenti boşaltarak geri çekildi. HPG de Şengal’in işgaline engel olamadı. Ancak Şengal’den kaçabilen Êzidîlere koridor açmada ve önemli bir kısmının yaşamını kurtarmada önemli bir rol oynadı. İşgalin başladığı gecenin ilk şaşkınlık anlarında Şengal’de IŞİD’e kurşun sıkan bir tek HPG vardı. Kentin Şengal Dağı’na çıkan yolunu tutarak Êzidîlere yaşam koridoru açan HPG’nin yardımına kısa sürede Şengalli Êzidî peşmergeler ile Rojava’dan desteğe gelen YPG ve YPJ’liler ulaştı.
HPG’nin hem Şengal’deki tutumunu, hem de yönünü Erbil’e çeviren IŞİD’lilere karşı Mahmur cephesinde sergilediği direnişi, Kürdistan Bölge Başkanı Mesud Barzani de takdir etti. Mahmur’daki HPG’li komutanları ziyaret eden Mesud Barzani, bu takdirini basın önünde de tekrarladı.
Sözünü ettiğimiz günler Kürtlerin zor dönemiydi. IŞİD, her yerde katliamlar yapıyordu. En büyük katliamı da Êzidîlere yaşatmıştı. Kürtler bu duruma karşı stratejik bir siyasal birlik oluşturmamış olsalar bile sahada fiili birlik sağlanmıştı. IŞİD tarihinde görmediği bir karşı direniş ile geri püskürtülüyordu.
Şimdi, HPG’nin Şengal’deki varlığı gerekçe edilerek gerekirse zor kullanılacağı Irak Kürdistanı hükümeti tarafından dile getiriliyor. Bu açıklamaları, AKP Hükümeti elini ovuşturarak izliyor. Hatta bir adım ötesine geçerek, “Onlar yapmazsa biz yapmasını biliriz” diyerek de tehdit ediyorlar.
Eğri oturup doğru konuşmak gerekiyor. Şengal’de eğittiği Êzidî gençlerden oluşan YBŞ (Şengal Direniş Birlikleri) üyesi ile kendi gerillaları dahil 300’e yakın savaşçısını Şengal’i korumak için feda ettiğini belirten bir yapının Şengal’den çıkarılması için gerekli olan AKP Hükümetinin elini ovuşturmasına neden olacak açıklamalar yapmak mıdır?
Doğru olan şu değil mi? Bir masanın etrafında oturup yalnız Şengal’in değil belki de tüm bölgenin kaderini ilgilendirecek konularda ortak stratejik hedeflere yönelmek…
ABD Başkanı Obama’nın IŞİD ile Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk’un açıklamalarını hatırlayalım. Kürtlerin kendi içinde çok parçalı davranmalarını, ortak bir planlarının olmamasını eleştirmişti McGurk. Onun bu açıklamayı IŞİD karşıtı cepheyi güçlendirmek için yaptığı çok açık. Çıkarları bunu gerektiriyor.
Peki, Kürtler arasındaki böylesi bir stratejik ortaklığın sonuçlarının ne olacağını, elin Amerikalısı görüyor da Kürtler görmüyor mu? Eminim Kürtler bu bir araya gelişin bir adım sonrasını da görüyorlar. Çünkü bu muazzam güç bir araya geldiğinde yalnız IŞİD’i bölgeden silip atmakla kalmayacak, IŞİD’i besleyen, onu Şengal’den Kobanê’ye, Kerkük’ten Erbil’e Kürtlerin üzerine süren zihniyeti de tarihin çöp sepetine atacaktır.
Bunun tersini düşünmek bile doğru değil. Bölge egemenlerinin ekmeğine yağ süren bir yönelme durumunda belki de Rojava’dan güneye, kuzeyden doğuya tüm kazanımlar yok olur.