“Değer” nasıl ortaya çıkar? Onu ne belirler?
Meta üretiminin ekonomik yasasına değer yasası denir. Değer yasası, metaların değişimi, onların üretimi için toplumsal bakımdan gerekli-emek miktarına göre gerçekleşir. Başka bir deyişle, değer yasası, metaların birbiriyle değişimin, bir değere göre yapıldığı anlamına gelir. Bu demektir ki, değişimi yapılan metalar, eşit miktarda toplumsal bakımdan gerekli emek içerirler. Bundan dolayıdır ki, bir metanın fiyatı (fiyatın, değerin para biçiminde ifadesi olduğunu anımsayalım) kendi değerine tekabül etmelidir. “Ekonomi Politik” kitabında “Bir meta değerinin, başka bir metanın değeri ile belirlenebilir hale gelmesi, değerin tam yada gelişmiş biçimidir” [2] der Nikitin. Ve devam eder; “Meta üretimin çoğalması ve değişimin genişlemesi, tek bir eşdeğerin kabûlünü zorunlu kıldı, çünkü, genel eşdeğer olarak kullanılan metaların birbirinden farklı olmaları, değişimin gelişmesini zorlaştırıyor, genişleyen pazarın gereksinimleriyle çelişkiye düşüyordu.
Bu çelişki, değerli madenler olan altına ve gümüşe, gittikçe artan şekilde, gelen eşdeğerlik rolü verilerek çözümlendi. Sadeleştirecek olursak; “değer” oluşumunun iki evresi vardı. Birincisi; kendisinden bir değeri olması, sınırlı miktarda veya az bulunması! İlk zaman paraların basımının değerli madenlerden (altın veya gümüş) seçilmeleri bundandı! (Böylece para, bir ödeme aracı olarak görev yaptı.) Bu değerli madenlere karşı devasa talepler her daim söz konusuydu. Ancak bu ikisinin arzı sınırlıydı! Bunun yanı sıra o ürünlerin üretilip işlenmeleri için ciddi emek yoğunluğunun gerekmesiydi. Bu özellikler, o ürünün değerini de ortaya koyan kriterlerdi. Şunun altını çizmekte fayda var; bu üretilen değer tek başına bir şey ifade etmiyor. Çünkü aynı zamanda bu değeri ortaya çıkaran arz ve talep ilişkisi olmalı. Üretilmesi için ne kadar emek harcanırsa harcansın, bir ürünün talebi yoksa, onun değeri; yani bu değerin parasal bir karşılığının olması mümkün olmuyor. İkincisi; talep edilir olmasıdır. Ya da herhangi bir otoritenin bir değer biçmesi “bu madde şuna eşittir” demesi, gereklidir.
***
Dikkat çekmek gerekir ki, insan eylemlerinin zamanlar üstü genel tavrı mübadele yani değiş tokuş, takas olmuştur. Para ortaya çıkmadan önce, basit değiş-tokuş uygulanırdı, yani bir nesne, başka bir nesne ile doğrudan değişilirdi. Paranın kullanıldığı andan başlayarak, bir metanın başka bir meta ile değişmesi, gümüş aracılığıyla yapıldı. Önce bir meta, para karşılığı satılır sonra da para aracılığıyla yapılmasına meta dolaşımı adı verilir (meta-para-meta.) Ama meta, alıcıya geçince dolaşımın durduğunu, oysa paranın dolaşım alanında sürekli olarak kaldığını, yani onun elden ele geçtiğini belirtelim. Metaların dolaşımında, paranın, aracı olarak kullanılması böyledir, o bir dolaşım aracıdır. [4]Marks’ın başka bir ifadesi ile; “M-P-M formülünde meta P-M-P formülünde ise para hareketin başlangıç ve sonuç noktasını oluşturur. Birinci formülde para, metaların değişim aracıdır; ikinci formülde ise, paranın, para olmasına olanak veren metadır.” [5]
Lydıa uygarlığından, Atina Dekadrahmisine ve oradan günümüze dek paranın evrimi, sistemlerin evrimine koşut olarak gelişmiş, değişmiş, evrensel bir niteliğe ulaşmış ve tüm değerlerin ölçü birimi haline dönüşmüştür. Metanın para olarak belirlenen değerine, o metanın fiyatı denir. Fiyat, meta değerinin para olarak ifadesidir. [6] Altın ve gümüş, (türdeş oldukları, bölünebilmeleri, hacimlerinin küçük oluşları vb. gibi) ortak özellikleri dolayısıyla, genel eşdeğer haline gelmişler ve paraya dönüşmüşlerdir. [7] Tarih sahnesine çıktığı günden bu yana bir çok iktisatçının parayı tanımlama uğraşı olmuştur. Paranın tanımı en doğru şekliyle; genel insan eylemleri bilimi olan praksiyoloji içinde anlam bulur. Buna göre de; ortaya çıktığı günden bu yana her toplumda insanlarca kabul görmüş ve müşterek kullanılan bir mübadele/değiş tokuş aracıdır. Yine para; herhangi bir ürün veya objenin, (hatta günümüzde duygu ve değer yargılarının!) bir ölçüt birimi, bir değer karşılığı, bir evrensel fiyat kıyasının eş değer adıdır diyebiliriz. Para, toplumsal görevi, diğer bütün metaların değerini belirlemekten ibaret olan belirli bir metadır. Paranın ortaya çıkışıyladır ki, bütün metaların değerleri, para ile ölçülmeye başlanmıştır. [8] Peki gerçek ifadesi ile para nedir? Bize göre para, altındır ve her şeyin evrensel eşdeğeri YİNE altındır!
Altın, her türlü mübadele (değiş tokuş) eyleminde taşınması, tartılması, mübadele edilecek ürünlerle eşitleme durumu oranında ufaltılıp-büyütülerek pratik işlemlerde bulunulması açısından basit ve olağan olmayan külfetli ve güvenli olmayan bir sorundu. Çünkü Altının taşınması saklanması, tartılması, içine başka madenler karıştırılıp saflığının düşürülmesi ve tüm bu işlemler sırasında aşınması gibi sorunlar söz konusuydu.Ancak tüm bunları ortadan kaldıracak ve mübadele eylemini basitleştirecek başka bir ürün ile eşitlenerek değeri korunabilecek, değiş tokuş eylemleri basitleşebilecekti. Bunun için de devletler ironik bir şekilde altının değerini, bastıkları kağıt paralarla eşitlediler. Her devlet kasasında bulunan altına eşdeğerde paralar bastı. Bastıkları paranın karşılığı (garantisi) kadar altını kasalarında tutmaya başladılar. Böylece kağıttan altınlar yaptılar. Ve kitlelere “üzerinde mührümüz olan bu kağıtlar şu kadar altına eşittir” dediler. Para, evrensel bir değer ölçme birimi haline işte böyle geldi. İlerlemiş bir meta ekonomisinde, para bir çok görevler yapar: metaların değer ölçüsü, dolaşım aracı, birikim ya da servet biriktirme, ödeme aracı ve hatta evrensel para [9] misyonunu yerine getirir. Meta ekonomisinin gelişmesiyle, para, biriktirme aracı yada servet biriktirme aracı olma görevini de yerine getirir. Para, zenginliğin evrensel simgesidir. [10]
Şu noktaya da açıklık getirmeliyiz: Altının değeri neden evrenseldir? Çünkü devletlerin bastığı paralar gibi ulusal bir kimliğe sahip değildir. Değeri, niteliği, kıtsal gerçekliği ile evrenseldir! Sömürü üzerine kurulmuş toplumsal yapılarda (kölecilikte, feodalitede, kapitalizmde), sikke, sınıfsal bir niteliğe bürünür, o, bir sömürü aracıdır. [11] Marks’a göre, sikke, dünya pazarında, ulusal üniformasından soyunur ve para görünüşünde değil, (…) altın ya da gümüş külçeler olarak ortaya çıkar. [12] Dolayısıyla hiçbir devletin krizi, savaşı, enflasyonu, bunalımları vb. vb. altının değerine müdahale edemez. Yani herhangi bir devletin yaşadığı bir savaş ve ya bir kriz, bastığı paraları bir kağıt paçavrasına getirebilir, ancak bu durum altını etkilemez. Bunun düzinelerce örneği mevcuttur tarihte. Yani altının sınırlı, kıt ve talep gücü yüksek ve arz oranın yoğunluğu özel bir maden oluşundan dolayıdır. Tüm bunlar insanın ona değerini yitirmeyecek bu ayrıcalığı vermesini sağlamıştır.
***
Kağıttan altınlar…
Altın ve altının garantisi-karşılığı basılan kağıttan altınların ifadesi olan ve evrensel bir mübadele aracı olan para ile sistem uzun yıllar kusursuz yürüdü. Dünya nüfusunun artışı, insansal gereksinimlerin ve emek gücünün artışıyla birlikte sanayi de, ekonomi de, ticarette, bu paralelde gelişti. Tüm bunların özellikle de ticaretin gelişimi, merkez bankalarının daha fazla para gereksinimini ortaya çıkardı. Bu daha fazla altın demekti. Ancak kıt olan altın dünyanın dört bir yanına eşit dağılmadığı gibi, onu elde etmenin diyalektik döngüsü, karşılığında yine altın verme gerçekliğiydi! Yukarıda ne demiştik? Her şeyin evrensel değeri altınise, altın üretici ülkelerden altın stoklamak ve onun garantisi altında para basmak için karşılığında yine para-mal yani yine altın vermek gereklidir. Bu garip durum dünya devletlerinin karşı karşıya kaldıkları temel açmazdı. Bu açmaza merkez bankalarının altın bulamaması da eklenince durum daha bir açmaza dönüşüyordu.
Kapitalist sistemin bu ölümcül tıkanıklığına baypas yapması gerekiyordu. Bunun için I.Emperyalist paylaşım savaşı rahminde Ekim devrimini döllemiş ve doğumuna neden olan koşulları olgunlaştırmış ve kapitalist dünya için bir çatırdama, kırılma içermiş olsa da, altın-para denklemindeki ölümcül tıkanıklığı ve onun yapısal krizini aşmada da belirleyici olmuştur. I.Emperyalist paylaşım savaşıyla birlikte altın ihracatı ve ithalatı zorlaşır. Savaşı ve yıkımların maliyeti karşılanamaz hale gelir. Bu durum karşısında kapitalist dünya (ABD hariç) 1914 yılında parayı altının güvencesi karşılığında basmaktan ve eşitlemek zorunluluğundan vaz geçer. Böylece tüm dünya devletlerinin bastığı paraların (ABD’nin hariç) karşılığı da olmaz. Para, o saatten sonra ‘şeylerin’ değerini belirleyen bir meta olmaktan çok; onu basan devletin siyasal, askeri, ekonomik ve otoriter gücünü ifade eder hale gelir. ABD ise diğer ülkelerin aksine 1944 yılında Bretton Woods görüşmesinde dünyaya dolar ihraç edip karşılığında altın rezervi bulundurmayı taahhüt eder. Bu durum 57 yıl sürer ve 1971 yılında ‘Nixon Şoku’ ile parasını altına eşitleyen son devlet olarak bu durumu sürdüremeyeceğini kabul edip ilan etmesinin ardından bu karşılıklık sistemi ortadan kalkmış ve dünya ülkelerinin bastığı hiçbir paranın da artık karşılığı kalmamış olur. Paranın evrensel çapta ‘şeylerin’ genel eşdeğer kabulü dışında bir karşılığı kalmamıştır. Bu durum kapitalist sistem için son derece yaşamsal ve geleceği şekillendiren bir dönüşümdür. Çünkü artık para kağıttan altın olma niteliğinden itibari para [13]
niteliğine dönüşmüştür!
Kapitalizm, sistemin döngüsünü, ihtiyaç duyduğunda bastığı ve karşılığı olmayan kağıtlar üzerinden sürdüren, bunu da dünyaya kanıksatan korkunç bir manipülasyon oyununu başarmış olur! Çünkü İtibari para hükümet kararına dayalı çıkartılan, altın, gümüş vs. karşılığı olmayan, altında imzası olan yere ve düzenlediği kâğıdın taklit edilemeyeceğine güven üzerine kurulmuş, mal ve hizmet alışverişi için kullanılan banka kâğıdı veya kâğıt para demektir. [14] [15] Kısacası, para eğer altına (herkesin üzerinde anlaştığı gerçek mal-para) %100 oran ile bağlı değilse o paranın arzının sınırsız artışı doğal değil yapay olarak büyüyen bir ağaç dalıdır. Ve ağaç dalları sonsuza kadar büyüyemez…
İtibari para tüm dünyanın sandığının aksine güvenilir bir şey değildir.Çünkü hükümet kararına dayalı çıkartılan, altın, gümüş vs. karşılığı olmayan bir paradır. Ve devletin yanlış yöntemler uygulayıp yanlış yönetilmesi halinde savaşa girip, bunalıma sürüklenmesi, sarsılarak ekonomik faaliyetlerinin sekteye uğradığı an bastığı itibari para değersizleşecek para olma özelliğini yitirip gerçek değerine, sadece bir kâğıda dönüşecektir. Bu da güçlü ve gelişmiş kapitalist devletlerin, zayıf ve gelişmemiş ülkeler üzerinde hegemonyasını sağlamayı, onları sömürmeyi getirir. Kapitalist rekabetin yalnızca meta üretimi ve ihracatıyla sınırlı tutulup güdükleştirilmediği yön tam da bu noktadır. Bu olgusal gerçeklik, her ne kadar sömürünün niteliğini meta eksininden ayırmasa da, devletlerin devletler, ulusların uluslar üzerindeki sömürüsünün ve hegemonyasının da önünü açan temel olgulardan birini oluşturmuştur.
ABD doları nasıl dünya parası oldu?
“Bir eylemin ahlaklı olabilmesi için
hiç bir çıkar taşımaması gerekir.”
(Immanuel Kant)
Kendimizi bildiğimizden bu yana dünyanın dört bir köşesinde doların geçerli olduğunu biliriz. Ancak bir gün olsun “neden dolar dünya parası?” sorusunu sormamışızdır. Dolar dünyada evrensel para işlevini üstlenmiştir dedik. Peki ama bunu nasıl başarmıştır? Doların bu kadar yaygın kullanılmasının en önemli nedeni, Bretton Woods para sistemidir. Bu sistem, Temmuz 1944 yılında II.Emperyalist paylaşım savaşı yıllarında 44 müttefik ülkenin ABD liderliğinde ABD’nin küçük bir kasabası olan Bretton Woods’da toplanan Birleşmiş Milletler Para ve Finans konferansında ortaya çıkan iktisadi sistemdir. Uluslararası para sisteminin kurallarını belirleyen bu anlaşma, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) kurulmasına da karar vermiştir. [16]
Burada ABD dolarının altına, diğer para birimlerinin de dolar üzerinde altına sabitlendiği bu sistemin önemli bir özelliği, sistemdeki paralardan sadece doların altına dönüştürülebilir olmasıydı. Bu da, elinde dolar biriken ülkelerin, nasıl olsa istedikleri zaman bunu altınla değiştirebilecek olmalarının getirdiği rahatlıkla, dolar tutmaya devam etmeleri gibi bir alışkanlık yarattı.1971’de bu sistemin çökmesine rağmen, dünya ticaretinin çok büyük bölümünü yapan bu ülkeler doları kullanmaya ve rezerv para olarak tutmaya devam ettiler. [17] Bu yüzden Amerikan doları, dünya ticaretinde en yaygın kullanılan para birimi gerçekliğini sürdürüyor. Uluslar arası ticaretin yaklaşık %60’ı dolar ile, yaklaşık %20’si euro ile, kalanı ise diğer para birimleri ile yapılır.Uluslararası rezervlerin de büyük bölümü bu iki para biriminden ve altından oluşur. Bugün tüm dünyada yaklaşık olarak 7 trilyon dolar değerinde döviz, yaklaşık 4 trilyon dolar değerinde altın rezervi tutuluyor. [18]
Ekim 2017 tarihinde The Wall Street Journal gazetesi; „Bitcoin’i unutun IMFCoin’i duydunuz mu?” başlığı ile IMF Başkanı Christine Lagarde, İngiltere Merkez Bankası tarafından düzenlenen forumda yaptığı konuşmasına yer vermişti. Bu bir çok haber kaynağında “Dolar tarih oluyor! İşte dünyanın yeni para birimi” başlığıyla yansıtılmıştı. IMF başkanının bu açıklaması hiç de sürpriz değildi. Çünkü aktüel olarak yüzlerce kripto para tüm dünya ülkelerinin denetiminden uzak işlem görmekte.
Devam edecek…