Home , Avrupa , Kendi Yaşamlarımıza Sahip Çıkmak İçin Alanlardayız!

Kendi Yaşamlarımıza Sahip Çıkmak İçin Alanlardayız!

8 MART’TA YAŞAMLARIMIZA SAHİP ÇIKMAK İÇİN İSYANI BÜYÜTÜYORUZ!

Kadınlar olarak 106 yıldır her 8 Mart günü, sosyal, politik, kültürel haklarımız için sokakları kendi renklerimiz, sözlerimiz ve taleplerimizle dolduruyoruz. Clara Zetkin’in, 8 Mart’ı ilan ettiği ve sokaklarda taleplerimizi haykırdığımız ilk 8 Mart’tan günümüze, şüphesiz çok şey öğrendik ve çok şey değişti. Örgütlenmenin önemini kavramamızda, mücadele yöntemlerimizde, sendikal mücadelede/ siyasette kadın dayanışmasının önemini görmemizde katettiğimiz yol, günümüze dek birhayli farklılaştı.

 “Hareket etmeyenler, zincirlerin ağırlığını farkedemezler..” – Rosa Lüksemburg

Tek başına 2016 yılı mücadele tablomuz bile bu gerçekliği anlatmaya yetiyor. Birçok coğrafyada, ev içi şiddete, zoraki evliliğe, tacize, tecavüze, yaşadığımız katliamlara ve cinsimize yönelik her türden şiddete karşı, sokaklara dökülmekle kalmayıp öz savunma yöntemlerimizi geliştirdik. Güney Amerikan’nın bir çok ülkesinde artan kadın katliamlarına karşı, “bir kişi daha eksilmeyeceğiz” şiarıyla toplumsal eylemler örgütledik. Türkiye ve Polonya’da, eylemlerimizle hükümetleri zorlayarak çıkartılmak istenen kadın karşıtı yasaları geri çektirdik… Almanya’da “Hayır; Hayırdır” yasası ile kadın mücadelesinde bir mevzi daha kazandık. Hindistan’da işçi kadınlar kadın sendikası kurarken, İzlanda ve Fransa’da eşit işe eşit ücret talebiyle bir gün iş bırakınca ülkelerdeki yaşamı felç ettik.. Rojava’da ekolojik temelli Jinwar Özgür Kadın Köyü, çölün ortasında yeşil bir vaha gibi umutlarımızı büyütüyor vb.. Dağlarda, kentlerde, işyerlerinde, sokakta, evde, zindanda yaşamın her alanında yaşam alanlarımıza sahip çıkmak için mücadele ateşini körüklüyoruz…

Patriarkal Sistem, Kadınları Denetim Altında Tutabilmek İçin Saldırılarını Sürdürüyor;

Biz kadınlar uzun yıllardır can pahası verdiğimiz mücadelelerle yasalar özgülünde önemli haklar elde ettiysek te, kazanımlarımız toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamada yetersiz kaldığı gibi, pratik yaşama geçirilmesinde de yazılı olmayan toplumsal engellerle karşılaşıyoruz… Bu durumun yarattığı toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sonucu olarak, emeğimiz yok sayılırken, ucuz ve yedek işgücü olarak görülmeye devam ediyoruz. Esnek çalışma, taşeronlaşma gibi faktörlerden dolayı büyük kısmımız sigortasız, güvencesiz işlerde çalışıyoruz, kariyer yapma şansımız erkeklere göre çok daha zor. Avrupa’nın birçok ülkesinde bile gebelik, bizim için işe alınmama veya işten çıkartılma nedeni olabilmekte. İngiltere’de Fırsat Eşitliği Kurulu’na yapılan her sekiz başvurudan biri, gebelik nedeniyle işten çıkarılmayı kapsıyor. İLO’nun 2015 verilerine göre; ücret eşitsizliği AB ülkelerinde %17,9’a çıkmış durumda. Çalışan yoksul kadın sayısının artması, gelecek güvencesizliği nedenleriyle erkeğe bağımlılığımız hergün biraz daha arttırılırken, cinsiyet ayrımcı politikaların da yardımıyla daha fazla şiddete maruz kalıyoruz. Ekonomik kriz büyüdükçe uluslar arası fuhuş mafyasının eline düşenlerimizin sayısı artıyor. Avrupa’da yükselen ırkçılık, en fazla biz kadınları ve çocuklarımızı hedef almakta.

Kendi Yaşamlarımıza Sahip Çıkmak İçin Alanlardayız!

Partriyarkal emperyalist sistemin yarattığı ve bedenlerimiz üzerinden yükselttiği savaşlara, faşizme, katliamlara, ırkçılığa, ataerkiye, emeğimizin ucuzluğuna/ yok sayılmasına, kadına yönelik şidetin her türüne karşı; direnişimizi büyütmek ve egemenlerin istediği itaatkâr, erkeğin eklentisi kadınlar olmayacağımızı haykırmak, kendi yaşamlarımıza ve yaşam alanlarımıza sahip çıkmak için 8 Mart’ta alanlarda buluşuyoruz… Ve diyoruz ki; “Kadınlar Birlikte Güçlü… Sen de Katıl, Gücümüz Katlansın..”

  • Yaşasın Kadın Dayanışması ve Direnişi!
  • Yaşasın 8 Mart!