Anasayfa , Avrupa , İsviçre’de Mülteci Gazeteci Seyhan Uludağ Açlık Grevinde

İsviçre’de Mülteci Gazeteci Seyhan Uludağ Açlık Grevinde

Dünyanın dört bir yanından binlerce mülteci sosyal, siyasal, ekonomik ve diğer benzeri sebepler ile “güvenli” varsayılan ülkelere göç etmek zorunda kalıyor. Emperyalist ülkelerin gözlerini diktikleri topraklarda yaşam olanağı kalmayan mülteciler, Avrupa’da da sığınacak bir ülke bulmakta zorlanıyorlar. Hali hazırda sistemin içerisinde olduğu siyasal-ekonomik krizin faturasını, her ülke kendi içerisinde, öteki ilan ettiği mültecilere kesiyor. Mülteciler yaşamlarını riske ederek girdikleri yolun sonunda da refaha ulaşmak bir yana insan onurunu hiçe sayan uygulamalara, ciddi hak ihlallerine maruz kalıyorlar.

Bu ülkelerden biri de mülteci sorunları ile sık sık gündeme gelen İsviçre. İsviçre’de mülteciler ciddi oranda ayrımcılığa, ırkçılığa maruz kalıyor, imkansızlıklara ve güvencesizliğe mahkum ediliyorlar. Entegrasyon adı altında dayatılan insanlık onurunu zedeleyici kurallarda katı olan İsviçre; mülteci politikalarında aza ve kötüye tamah edip, mültecileri “ıslah” etme anlayışı ile hareket ediyor. 2020 yılında Lyis kampında, ağır koşullarda yaşayan Suruç gazisi Sezgin Dağ defalarca dile getirmesine rağmen tedavi edilmemiş ve bu ihmaller sonucu hayatını kaybetmişti.

Sorun para meselesi değildir, sorun bize yapılan cezalandırmalarının kalkmasını istememizdir.

Zürich’te yine aynı sağlık hakkı talebi ile açlık grevine başlayan Gazeteci Seyhan Uludağ bugün eyleminin 11. Gününde. Sağlık hakkının engellenmesine dönük saldırılara maruz kalan Uludağ defalarca görüşme yapmasına rağmen karşılık bulamamış ve son çare olarak açlık grevi eylemini başlatmış. Uludağ’ın son doktor kontrolünde 4 kilo kaybettiği kayıt altına alınmıştır. Talepleri karşılanıncaya kadar eylemini sürdürmekte kararlı olduğunu ifade eden Seyhan Uludağ yaşadığı süreci şu sözlerle anlatıyor;

“Türkiye’de yaşadığım işkence ve  baskı sonucunda 28 Eylül 2020’de İsviçre’ye geldim.

Yaşadığım travma nedeni ile 4 ay psikiyatri hastanesinde yatılı tedavim sürdü ve halen ayakta tedavim devam etmektedir. 5 ayrı ilaç kullanmakta ve hafta da 1 gün psikolog görüşmem devam etmekte. Uyku ilacı kullanmam ve kötü geçirdiğim bir gece sonrası uyanamamaktan dolayı doktor görüşmeme gidemedim. Ve doktorumu telefonla arayarak  durumumu aktardım. Doktorum bu durumun normal olduğunu, ilaçların etkisinde kalabileceğimi söyledi. Doktorum kamp yönetimini arayarak randevusuna gelemeyen hastasının durumu hakkında bilgisi olduğunu ve kamp yönetiminden para talebi olmadığını söyleyerek durumu anlatıyor.

Kamp yönetimi CEZALANDIRMA olarak benden tren bileti parasını kesmek istemekte. Durum bu kadar açık olmasına rağmen baskıcı tavırlarından vazgeçmemekteler. Avukatım, kamp yönetimine “yaptığınız hukuksuz, hiç bir resmi dayanağı olmayan baskı ve cezalandırmadan vazgeçilmesini” görüşmesinde ifade etmesine rağmen, “dediğim dedik çaldığım düdük” FAŞİST tutumlarından vazgeçmediler.

Sorun para meselesi değildir, sorun bize yapılan cezalandırmalarının kalkmasını istememizdir.

12.05.2021 tarihinde Frauenfeld kamp sorumlusu ile yaptığım görüşmede, “CEZALANDIRMA”dan vazgeçmeyeceklerini, bizim kurallarımıza uyacaksın’, FAŞİST üsten bakan bir tavırla beni tehdit ederek açlık grevinden vazgeçmemi,” ÖLÜP GİDECEĞİMİ” söyledi.

07.05.2021 Cuma gününde başladığım açlık grevinin 10. Günündeyim.  İnsan onurunu kırmaya yönelik bir nevi hayvan terbiyecisi muamelelerine boyun eğmeyeceğim.

Saygılarımla

Seyhan ULUDAĞ”

Ayrıca İsviçre kamplarında mültecilere hem yeme-içme ihtiyaçlarını hem de kişisel ihtiyaçlarını karşılamaları için yalnızca 50 ila 80 arasında değişen bir ücret verilmekte ve dayatılan kurallara uyulmadığı taktirde bu paranın büyük oranı ceza olarak kesilmektedir.