FRANKFURT | 01 – 06 – 2011 | Almanya eyalet içişleri bakanları konferansına yönelik protesto hazırlıkları devam ediyor. 22 Haziran’da Frankfurt’ta toplanacak olan konferansa, bir çok devrimci-demokrat, ilerici kurum ve bireyler platformlar oluşturarak karşı çıkıyor.
Bu amaçla Frankfurt Enternasyonalist Aksiyon Birliği tarafından, konuya ilişkin bir bilgilendirme etkinliği gerçekleştirildi. Etkinliğe ‘Hiçkimse İllegal Değildir!’ inisiyatifinden Hagen Kopp, siyasi mültecilerin yakından tanıdığı Avukat Bertolt Fresenius ve Alman Komünist Parti (DKP) temsilcisi ve militarizm üzerine araştırmaları bulunan Renate Münder katıldı. Etkinlik ‘Dışarda Askeri İşgaller, İçerde baskılar!’ başlığı altında gerçekleşti.
‘Hiçkimse illegal değildir!’
İlk sözü alan inisiyatif temsilcisi Hagen Kopp, Avrupalı devletlerin göç ve sınırdışı politikaları hakkında bilgiler verdi. Binlerce insanın yollara düşerek yaşamak için Avrupa’ya ulaşmaya çalıştığını belirten Kopp, AB’li devletlerin ise bunlara cevabı, sınırdışı, FRONTEX ve toplama kampı olduğunu vurguladı. Frankfurt havaalanının sınırdışılar noktasında önemli bir merkez olduğunu dile getiren Hagen Kopp, dünya göç günü olan 20 Haziran’da Havaalanında bu durumu protesto edeceklerini belirtti. AB’nin kıtaya yönelik gelişen göç üzerinde kıyametler kopardığını dile getirdi ve ‘Tunus gibi küçük ve fakir bir ülke Avrupa’ya gelen göçmenlerin on katı bir göçmen nüfusunu barındırabilmektedir’ dedi. Hiç bir insanın illegal olmadığını dile getiren Kopp, Avrupalı devletlerin dökümansız sığınmacılara illegal muamelesi yaptığını bunun temel insan haklarına aykırı olduğunu belirtti.
‘Anti-Terör yasaları daha çok ilerici, devrimcilere uygulandı’
Daha sonra söz alan Avukat Bertolt Fresenius, Türkiyeli ilerici, devrimci-demokrat kurumlara yönelik sürdürülen krminalize politikaları hakkında tarihsel bilgiler verdi. 1989 yılında Dev-sol’un yasaklanmasıyla başlayan, 1989 PKK davalarına ve 1993 PKK’nin yasaklanmasıyla gelişen sürece değinen Fresenius, 90’lı yıllarda PKK şahsında bir çok örgütün suç örgütü kapsamında değerlendirildiğini, 2002 yılından sonra PKK ve DHKP-C’nin terör listelerine girdiğini söyledi. Bu tarihsel süreçte devletin korunması mantığı ile 129a ve sonrasında b maddesi de eklenerek başta PKK ve DHKP-C olmak üzere bir çok kurum ve bireyin yargılandığına dikkat çekti. 2002 yılında çıkarılan bir çok anti-terör yasasının tartışmalı olduğunu, 129b maddesinden yargılamaların hukuksal dayanağı olmadığını belirten Avukat Fresenius, terör listesinde yer almamasına rağmen TKP/ML’ye yönelikte girişimlerin olduğunu dile getirdi. Bir soru üzerine Fresenius, devletler arasında ki ilişkinin, yargı sürecine yansıyabileceğini belirtti ve anti-terör yasalarının daha çok sol eğilimli kurumlara yönelik uygulandığını dile getirdi.
‘Alman devleti güç olmak istiyor’
Renate Münder ise konuşmasında, Alman devletinin militarist politikaları üzerinde durdu. Doğu Alman Cumhurriyetinin yıkılmasından sonra Batı Almanya’nın dünya çapında giderek etkinleştiğini belirtti. Münder konuşmasında, ‘Kosovo savaşında Orduyu ilk defa sınırlar dışında konuşlandırarak Alman emperyalist devleti, işgallere hazır olduğu mesajını verdi. Ancak hala bazı reformlara ihtiyaç duyuyor. Özellikle içerde gelişebilecek bir muhalefeti engellemek için orduyu ülke içindede kullanmayı düşünüyor. Bunu şimdiye kadar G8 Heiligendamm’da ve Dünya Kupasında yapabildi ki, Ordu yasalara göre sadece doğal şartlarda ve olağanüstü durumlarda devreye girebilir’ dedi. Sivi-asker işbirliğine dikkat çeken Münder, bunun terörizm bahanesi ile yapıldığını, ancak toplumun çoğunluğunun hala askeri işgallere karşı oldunu dile getirdi. Renate Münder konuşmasında alman devletinin asıl hedefinin yükselen muhalefeti bastırmak olduğunu, 129 a ile yerel, b ile göçmen kurumlarının bastırılmasının hedeflendiğini belirtti. Münder devamın içe yönelik olarak tepkileri kontrol etmek için, alman devletinin yeniden Gestapo tipli federal polisliği hayata geçireceğini, bunun ise savaştan buyana ilk defa uygulanacağını söyledi.
İçişleri konferansı ve ülke güvenliği
Her sene yapılan eyalet içişleri bakanları konferansı ile özellikle ülke iç güveliği açısından önemli kararları alınıyor. 22 Haziran ve yıl sonunda Hessen’de yapılcak iki konferansın ana gündem maddeleri arasında gelişen terörizme karşı alınması gereken tedbirler geliyor. Hessen içişleri bakanlığı tarafından yapılan açıklamada ise, özellikle islami gruplara atıfta bulunurak işbirliği dayatılıyor. İslami derneklerin, güvenlik birimleri ile daha sıkı ilişkileriçine girmesi, kurumlarda radikal gruplara sempati duyan özellikle genç insanların bildirilmesi isteniyor. Konfefransta ayrıca, kriminal dairenin yeniden yapılandırılması, bilgi bankasının oluşması, telefon vb. Konuşmaların kayıt altına alınmasının uzatılması noktasında önemli kararların alınması, kısacası anti-terör yasalarının devamı yönünde tavsiye kararları alınması bekleniyor.
Hukuksal olarak alınan kararların bağlayıcılığı olmamasına ve tavsiye niteliğinde olmasına rağmen, etki gücünün yüksek olması da dikkat çekici. Bağımsız kaynaklar tarafından konferansta alınan karar ve yönelimlerin büyük oranda gerçekleştiğini belirtiliyor.
Konferansa karşı gelişen eylemlilikler kriminalize ediliyor
Anti-terör yasalarının uygulanmasını isteyecek olan konferansa karşı yerli göçmen kurumlar bir araya gelerek birlikler oluşturdu. Frankfurt Enternasyonalist Aksiyon Birliği, sözkonusu konferansı protesto edeceklerini duyurdu. Birlik, Alman devletinin dışa yönelik savaş ve işgallere yöneldiğini, içe yönelikte baskıları arttırdığını, işçi-emekçi ücretlerini düşürdüğünü, ırkçı ve ayrımcılığı körüklediğini dile getiriyor ve konferansa karşı aktif protesto edeceklerini belirtiyor.
Hazırlık yapan birey ve kurumlar da baskılardan nasibini alıyor. 25-26 Mayıs tarihlerinde iki kişi evlerinin yakınında gözaltına alındı. Sözkonusu kişilerin, çevreye zarar verdikleri idda edildi. Gözaltına alınması sırasında polislerin kaba kuvvet uyguladıkları, darp edildikleeri ve muhtelif yerlerinden yaralandıkları bildirildi. Aynı gece sözkonusu kişilerin evlerine arama yapan polisler, kişilerin odalarının yanı sıra, diğer odalarıda izinsiz aradıkları ortaya çıktı.
Kızıl Yardım (Rote Hilfe), Hak arama çalışma grubu vb. örgütlemeler olayı kınadıklarını bildirdiler.