Home , Avrupa , Hamburg'ta Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da Yaşanan Halk İsyanları Tartışıldı!

Hamburg'ta Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da Yaşanan Halk İsyanları Tartışıldı!

 HAMBURG | 12 – 04 – 2011 | Çalışmalarını ATİF’e bağlı olarak yürüten Hamburg Kültür ve Dayanışma Derneği son aylarda Tunus’ta başlayıp ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın büyük bir kesimine bir domino etkisiyle saran isyanları konu edildiği bir panel düzenledi. Panele konuşmacı olarak Doç.Dr Haluk Gerger ve araştırmacı yazar Yusuf Köse katıldı.

120 civarında insanın katıldığı  panele başlarken yapılan açılış konuşmasında, panelin amacının “son süreçte Ortadoğu ve Kuzey Afrika halklarının başlattıkları kalkışmalar ve bu kalkışmaların yansımaları,seyri ve karşılaştıkları müdahalelerin nedenleri sonuçlarının daha iyi irdelenmesi ve yine bu kalkışmaların ne olup olmadığı noktasındaki çok çeşitli çevrelerden farklı bakış açılarının olması doğallığıyla bir kafa karışıklığı yarattığı”belirtildikten sonra   “amaçlananın bu noktada özgün çalışma ve araştırmaları olan yazar ve akademisyen dostlarımızla sorunu biraz daha derinlemesine tartışmak olduğu” söylenerek ilk söz hakkı Doç.Dr Haluk Gerger’e verildi.

Gerger konuşmasına “Arapların bu işi nasıl başardığına yönelik inançsızlığın kökeninin Arap halkına yönelik önyargılı yaklaşımlardan kaynaklandığını” belirterek başladı.Sürecin daha iyi anlaşılabilmesi için Arap coğrafyasının tarihsel sürecine bakmak gerektiğini ve bu süreçteki yaşanan birikimlerin iyi okunması zorunlu olduğunu” belirttikten sonra “Arap halklarının çok köklü bir direniş kültürüne ve deneyimlerine sahip olduğunu,gerek Osmanlı egemenliğine,gerekse de Osmanlı döneminden sonra bölgeye yerleşen emperyalistlere karşı girişilen direnişler ve bu direnişler sonucu kurulan Nasır ve Sedat hükümetleri gibi ulusalcı sol hükümetleri kurmayı başardıklarını bu süreçte ciddi bir anti-emperyalist bilinç edindiklerini belirtti.” Ardından bu ulusalcı sol hükümetlerin değişim ve gericileşme sürecine değindikten sonra “asıl şaşırılması gerekenin bu derece direniş bilincine sahip bu halkların bu kadar süre nasıl sessiz kaldıkların olması gerektiğini ve bu yaşananların en yalın haliyle İSYAN olduğunu,bu isyanın aktörlerinin de yoksullar olmasından dolayı içinde devrimi barındırdığını” belirtti. Devamla “fakat bugün itibariyle egemenlerin daha örgütlü ve net olmalarından kaynaklı olmalarından dolayı yenilgilerin yaşanması normaldir.Ama bizler bir kez daha gördükki tarihi halklar yapıyor” diyerek sözlerini tamamladı.

Ardından söz alan Yusuf Köse ise daha çok Gerger‚in değinmediği noktalara değinerek tartışmaya katkı sunmaya çalışacağını belirterek sözlerine başladı. Köse “Arap Halklarının isyanlarının Paris Kömününün Hayaletinin dünya üzerinde hala dolaştığını birkez daha gösterdiğini,sürecin yakın zaman penceresinden baktığımızda 2006’dan beri Mısır ve Tunus’ta gelişen bir sınıf ve halk direnişleriyle ilk tohumlarının atıldığını” belirtti.Devamla “bölgedeki bu ayaklanmaların bazı kesimlerin dediği gibi Amerikan ve diğer emeryalist güçlerin eliyle örgütlendiği teorilerinin doğru olmadığını,bu teorilerin halkların gücüne güvensizliktene kaynaklandığını ve bu ayklanmaların halkların kendi güçleriyle oluşturduğu birer ayaklanma oluğunun” altını çizdi.

Bu halk hareketlerinin kendiliğinden gelişen hareketler olduğunu ama buna rağmen kötü değil iyi olduğununu belirten Köse “bu hareketlerin bize öğrettiğinin bu gibi ayaklanmaların daha ileri taşına bilmesi için sınıf bilinçli önderliklere sahip olmasının zorunlu olduğunu,” belirterek sözlerini sonlandırdı.

Ardından dinleyicilere soru ve görüşlerini belirtmeleri için söz hakkı verildi.Çok sayıda dileyicinin söz aldığı  ve konuşmacılara sorular yönelttiği bu bölümün ardından her iki konuşmacı da gelen soruları yanıtladı.

Bu bölümde söz  alan Gerger  “Küreselleşmeyle birlikte sermaye dünyanın her köşesine giriyor ve bunu yanlızca ekonomik boyutuyla değil hukuksal ve politik boyutuyla da yapıyor.İşte bu durumun yeni ismi Yeni Dünya Düzeni’dir.Ama halen eski hukuksal ve askeri aygıtları kullanıyor.Bu aygıtlar Nato ve BM’dir.Ama gelinen süreçte Nato ve BM hukuku da artık işlevsiz bir hale getirilmiştir” dedi. Yine Türkiye’nin bu noktadı model olarak gösterilmesinin özünün daha önce ki emperyalizmin tetikçiliğinden,bugün Truva Atı rölüne atanmasından başka bir şey olmadığını  belirtterek sözlerini sonlandırdı.

Köse ise bu bölümde “ devrimciler olarak doğru sonuçların çıkarılması gerektiğini ve sürecin devrimci mücadele için olumlu yönde gelişme gösterdiği”ni belirtikten sonra “komünistler açısından yapılması gerekenin sürece hazırlık olunması ve çok yoğun olarak örgütlenme çalışmalarına girilmesi gerektiğidir” diyerek sözlerini sonlandırdı.