Anasayfa , Haberler , Gültan Kışanak: Kimse kadınların kazanımlarını geri alamaz!

Gültan Kışanak: Kimse kadınların kazanımlarını geri alamaz!

Türkiye|28.11.2017|Koceli Kandıra 1 Nolu F Tipi Hapishanesi’nden mektup gönderen Gültan Kışanak, “Genel siyasette ve yerel yönetimlerdeki kadın temsiliyeti bir sonuçtur. Bu sonuca yol açan kadın aydınlanma sürecini yaşadı Kürt kadınları. Güçlü bir cins bilinci edindiler, kadınların asıl kazanımı buydu. Bunu da kimse geri alamaz” mesajı verdi.

Yerine kayyım atandıktan sonra görevinden uzaklaştırılarak tutuklanan Diyarbakır Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak, tutuklu bulunduğu Kandıra 1 Nolu F Tipi Hapishanesi’nden mektup gönderdi. Gültan Kışanak, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Dayanışma Günü vesilesiyle gönderdiği mektupta eşbaşkanlık sistemi ve kadın temsiliyetinin iktidarı rahatsız ettiğine vurgu yaptı.

Gültan Kışanak’ın mektubunun tamamı şu şekilde: 

“Her 25 Kasım’da kadına yönelik şiddete karşı mücadele eden binlerce kadınla birlikte sokaklarda, meydanlarda olan bizler, ne yazık ki geçen yıl olduğu gibi, bu yıl da 25 Kasım’ı cezaevinde geçireceğiz. Ama yüreğimizle, kadınlık bilincimizle, sizlerle birlikte olacağımıza hiç kuşkunuz olmasın.

Milletvekili, belediye eş başkanı, siyasi parti yöneticisi, kadın hareketi aktivisti, kadın özgürlük mücadelesine gönül veren yüzlerce kadın cezaevlerinde. Kocaeli 1 Nolu F Tipi cezaevinde HDP ve DBP’nin kadın eşgenel başkanları dahil 9 kadınız. (Tabi ki farklı kadın tutsaklar da var.) 25 Kasım’da 3’er kişilik koğuşlarımızda, kadına yönelik şiddeti lanetleyeceğiz ve en gür sesimizle sloganlarımızı atarak, sizlerle birlikte olacağız. Sesimizi duyacağınızdan, bizleri yanınızda hissedeceğinizden eminim. 25 Kasım’da sokağa çıkan, kadın katliamına “dur” diyen, kadın dayanışmasını büyüten tüm kadınları selamlıyor, özgürlük umutlarımızı sizlerle paylaşıyorum.

Kadın cinayetlerini önleyebiliriz

Şiddet hükmetmenin, iradesiz kılmanın, köleleştirmenin en güçlü aracı. Erkek egemen zihniyetin özü, ‘benim dediğimi yapmıyorsa, bana hizmet etmiyorsa’  kısacası ‘benim için yaşamıyorsa YAŞAMASIN!’ şekilde. Kadın katliamları, bu vahşi zihniyetin ürünü. Aslında, itaat ettirmek veya itaatten çıkmasını engellemek için kesintisiz bir şekilde, çeşitli yol ve yöntemlerle uygulanan şiddetin vardığı en son noktadır, kadın cinayetleri. Fiziki şiddet dışındaki, şiddet biçimlerini ve şiddet ortamını bilince çıkartıp, bunlara karşı güçlü bir mücadele yürütebilsek, kadın cinayetlerini önleyebiliriz.

Eril zihniyetin keşfettiği en kurnaz egemenlik politikası ‘toplumsal kabule dayalı itaat’ politikasıdır. Bu çok sinsice, toplumun hücrelerine kadar nüfuz etmiştir ki yeri geldiğinde ‘kutsallık’ adı altında, sorgulanamaz bir hakikat gibi sunulmuş, yeri geldiğinde masum gelenekler, ritüeller, hatta arzulanan, heves edilen bir gelecek beklentisi haline getirilmiştir. Bu sosyal kuşatılmışlık, ekonomik mecburiyetlerle çepe çevre sarılarak, kadınlar açısından içinden çıkılamaz bir handikaba dönüşmektedir. Erkekler lehine tıkır tıkır işleyen bu düzen, devlet denen bir aygıtla perçinlendiği için, eril zihniyetin yol açtığı hiyerarşi ve egemenlik ilişkilerini sorgulayan kadınların, sadece şiddet uygulayan- baskı kuran erkekle değil, bir de devletle başı derde giriyor.

Kürt kadınların siyasi mücadelesi

Bizlerin tutuklu olması da, bu durumu bir kez daha teyit etmektedir. Kürt kadınları, bin bir engeli aşarak genel ve yerel siyasette, güçlü bir kadın temsiliyeti ortaya çıkardı. Siyasi partilerde kadınlar “vitrin” düzeyinde tutulmaya çalışılırken, Kürt kadınları %35 kota ile başladıkları mücadeleyi eş başkanlık ve eşit temsil (%50 – %50) düzeyine çıkardılar. Belediyelerde “kadının adı yokken” 1999’da katıldıkları ilk yerel seçimde 3 belediye başkanlığı kazandılar. 2014’te 102 belediyede, eş başkanlık sistemiyle eşit temsil imkanı yarattılar. Yerel yönetimlerde kazanım, sadece temsiliyet düzeyinde kalmadı, kentsel hizmetlerde toplumsal cinsiyet eşitliğini hedefleyen çalışmalarla devam etti. Kadın merkezleri, siyasi sığınaklar açıldı. Kadına yönelik şiddeti önlemek için güçlü kampanyalar yürütüldü, çalışmalar yapıldı. Önemli sonuçlar da alındı, kadın cinayetleri azaldı, çocuk yaşta evlilik, zorla evlendirme gibi sorun alanlarında ciddi düzeyde olumlu gelişmeler elde edildi. Kadınlar kent yönetimine katıldı, kentsel hizmetler kadın bakış açısıyla üretilmeye, kadın talepleri öncelenmeye başlandı.

Bu durum erkek egemen sistemi rahatsız etti. Belediye eş başkanlarının tutuklanması, belediyelere kayyum atanmasıyla birlikte, kadın merkezleri, sığınaklar kapatılarak, kadın çalışmaları durduruldu.

Bu bir sonuçtur!

Ancak anlamadıkları bir durum var. Genel siyasette ve yerel yönetimlerdeki kadın temsiliyeti bir sonuçtur. Bu sonuca yol açan kadın aydınlanma sürecini yaşadı Kürt kadınları. Güçlü bir cins bilinci edindiler, kadınların asıl kazanımı buydu. Bunu da kimse geri alamaz. Kadın hareketi 90’lı yıllarda kitleselleşti, 2000’den sonra ise teorik ve politik olarak güçlendi. “Öteki” olmaktan, “özne” olmaya doğru hızlı bir yol aldı. Kendisi oldu, gücünün farkına vardı. Tüm egemenlik ilişkilerini sorgulayan, özgür-eşit yaşamın mümkün olduğuna inanan, bunun için mücadele etme gücüne erişen bir kadın gerçekliği var artık. Ve bu gerçeklik dört duvar arasına hapsedilemeyecek kadar özgür. Temsilcileri tutuklanarak, kadın kurumları kapatılarak ortadan kaldırılamayacak kadar güçlü ve kadınların bilincinde yaşayan bir hakikat.

Kürt kadın hareketi, dünya kadın hareketinin deneyimlerinden de yararlanarak, kendi yolculuğunu sürdürüyor. Bu yolda yalnız olmadığımızı biliyoruz. Edindiğimiz deneyimler, tüm kadınların kazanımlarıdır. Kadın kadının dostudur.

Kucak dolusu sevgiler.” (jinnews)