Anasayfa , Avrupa , G20 Sürecinde Basın Özgürlüğüne Vurulan Darbe
Akreditesi olmasına rağmen bu gazetecide polisin bibergazından nasibini aldı. Foto: Fabrizio Bensch/REUTERS

G20 Sürecinde Basın Özgürlüğüne Vurulan Darbe

Hamburg |13.07.2017| Sindirme belli oranda başarıya ulaştı. Hamburg’da ki G20 zirvesi sonrası Alman basını hep birlikte „aşırı solcuların şiddetine“ nalet yağdırırken „kahraman polisin“ çalışmalarına alkışlar tutuyorlar. Hamburg 1. Belediye Başkanı Olaf Scholz’a göre onlar herşeyin en doğrusunu yaptılar. Die Welt gazetesine konuşan Scholz, „vatandaşlar polisi sevgi ve minnettarlıklarıyla adeta iltifat yağmuruna tuttular“ demektedir. Elbette bu esnada Bild gazetesi ise manşet atarak bir insan avının başlatılması çağrısında bulunuyor.

Önceki hafta boyunca Hansa şehri yerel medyasına durum farklı bir şekilde yansımıştı. Sadece sol içerikli gaeteler değil, bulvar gazeteleri ve Alman Radyosu dahi polisin barışçıl kamplara yönelik anti demokratik ve yasadışı pratiklerini ele almışlardı.

Akreditesi olmasına rağmen bu gazetecide polisin bibergazından nasibini aldı. Foto: Fabrizio Bensch/REUTERS

NDR-Magazin programı olan Panorama’nın web sayfasına 5 Temmuz günü bir yorumda bulunan Volker Steinhoff, bu gündelrde bir komplo teorisine inanmamanın oldukça zor olduğuna dikkat çekerek, sanki Hamburg polisinin şehri duman ve yıkıntı haline getirmek gibi gizli bir planının olduğunu belirtti. Polisi tarafından şiddet kullanılarak dağıtılan 6 Temmuz tarihli „cehenneme hoşgeldiniz“ yürüyüşü ardından bir twitt atan Bild gazete başmuhabiri Frank Schneider: “Polis Cehenneme Hoşgeldiniz yürüyüşünde yaşanan taşkınlıkta gazetecilere karşı da oldukça agresiv hareket ediyor. Tamamen Eskalasyon!“ yorumunda bulundu. Bir gün sonra attığı başka bir twitinde „Schanzen-Tahliyesinin kenarında Bavyera polisi kontrolden tamamen çıkmış durumda, olaylara katılmayanlara ve gazetecilere hedef gözeterek saldırıyorlar“ demektedir. Kendi deyimi ile Britanyalı ITN News kanalı için G20 Zirvesi’nde yer alan bağımsız gazeteci Flo Smith HuffPost’a yazdığı bir makalede „Hamburg G20 Zirvesi’nde birşeyler kontrolden çıkıyor. Ekibim ve ben bir polis tarafından biber gazı ile tehdit edildik ve saldırıya uğradık“ sözlerine yer verdi.

Fotografçı Erik Marquardt attığı bir twitinde „Polise basın akkreditemi gösterdim. O bana ‚bu beni ilgilendirmez! Defol git burdan’ dedi ve itekledi“ sözlerine yer verdi. Erik Marquardt Federal genel seçimlerde Yeşiller adına milletvekil adayı ve Hamburg kenti Yeşiller koalisyon içinde yer alıyor.

Akkrediteler sebepsiz ellerinden alındı

Tepki çeken bir başka uygulama ise herhangi bir resmi bilgilendirme olmadan resmi akkreditesi bulunan gazetecilerin akreditelerinin geri çekilmesi oldu. Bu uygulamaya tabii olanların başında Junge Welt (JW) ekibi geldi ve bir çok çalışanı bu uygulamadan nasibini aldı. Fotograf Willi Effenberger fuar alanında oluşturulan basın merkezine girişte bir polis memuru tarafından kimliğine el konuldu. JW’nin durumu sorması üzerine Federal Kriminal Dairesi (BKA) önceki Cuma günü tüm sorumluluklarını redetti. Bunun açıkça gerçeği yansıtmadığı bir başka olayda açığa çıktı. Zira ARD’nin haberine göre, başka bir fotografçı ve Bremer Weserkurier için çalışan Rafael Heygester hakkında BKA tarafından bilgiler verildiği ve bunun sonucunda akkreditesinin geri çekildiği bildirildi. Bu arada hükümet sözcüsü Steffen Seibert, Alman güvenlik birimlerinin gazetecilere dönük uygulamalarında sorumlu odluklarını onaylamış oldu ve dış istihabat servislerinin yaşanan akkredite alımları noktasında etkide bulunduğu şeklindeki spekülasyonlara da karşı çıktı. Bu uygulamadan nasibini alan iki kişi; birisi JW adına çalışan fotografçı Björn Kietzmann ve Spiegel online’de çalışan ve Ekim 2014 tarihinde Türkiye’de çatışmaların yaşandığı Kobane üzerine haber yaparken tutuklanan bir gazeteci.

Yinede, gazetecilere yönelik nasıl bir kuşkunun olduğuna yönelik herhangi bir açıklama yok. Ve tabiiki bu kaygıların neden zirve öncesi yapılan akredite sürecinde ele alınmadığına ilişkinde doyurucu bir izahda yok.

Basın merkezinde görevli bulunan personellerin 32 isimden oluşan bir listeye sahiptiler ve bu listede yeralanların girişlerine izin verilmeyeceği yönünde direktif aldıkları söyleniyor. Alman hükümetine göre ise, 9 muhabir ve fotografçı ile kara listede bulunan 23 gazetecinin basın merkezine gelmediler. Alman devlet kanalı ARD’nin bildirdiğine göre ise gelen gazetecileri kontrol eden polislerin kara listeyi rahatlıkla kullandıkları ve isimlerin rahatlıkla çevreden görüldüğü belirtiliyor. Kamuya ait olan televizyon kanalı, listenin tahminen 80 ismi kapsadığını ve listenin hükümet yetkillillerinin verdikleri rakamdan uzun olduğunu tahmin ettiklerini dile getiriyor.

Verdi sendikasına bağlı olan Alman Gazeteciler Birliği’nin Başkanı Cornelia Hass „Alman Federal Basın Dairesinin ve Basın Merkezi’nde yer alan polisin yaklaşımları bir çok sebepten ötürü skandal ve yasadışıdır. Akkreditelerinin çekildiği gazetecilerin isimlerinin olduğu Listelerin birçok defa dolaşıma sokulması, yazılı bilgilerin açık ve görünür olması, kişisel haber alma hakkının ihlali ve uygulamaya tabi tutulan bireylerin genel haklarının ihlali anlamına gelmektedir“ açıklamasında bulundu. (Kaynak: André Scheer-JW – Çeviri: AHM)