Anasayfa , Haberler , Frankfurt’ta „Irkçılık Bir Düşünce Değil, Suçtur” Konulu Panel Gerçekleşti.

Frankfurt’ta „Irkçılık Bir Düşünce Değil, Suçtur” Konulu Panel Gerçekleşti.

FRANKFURT|04.12.2021| Almanya’nın Frankfurt şehrinde 02 Aralık perşembe günü ATİK’in (Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu) „Irkçılık bir düşünce değil, suçtur” şiarıyla gerçekleştirdiği kampanya çerçevesinde bir panel gerçekleşti. Panele ATİK, Yeni Demokratik Gençlik (YDG), Yeni Kadın, Marksist-Leninist Partisi Almanya (MLPD), Rebell ve Enternasyonalist Birlik, (Internationalistisches Bündnis) ve AGİF çağrı yapmıştı.

Panelde ırkçılık çeşitleri, tarihsel ve buna bağlı olarak Kapitalist emperyalist sistem ile bağlantıları işlendi. YDG adına katılan temsilci, ATİK kampanyasının içerik, hedef ve eylem biçimlerini tanıtırken, AGİF (Almanya Göçmen İşçiler Federasyonu) temsilcisi sistematik ve kurumsal ırkçılığa dikkat çekti. Enternasyonalist Birlik adına panelist olarak katılan Avukat Roland Meister ise hukuk ve güvenlik kurumları içindeki yapısal  ırk boyutu yanında sistemını ile bağlantılarını eleştirdi.

YDG temsilcisi ATİK kampanyasını tanıtırken, Avrupa’da yükselen ırkçılığa dikkat çekti. Yüksek oylarla parlamentolara giren sağcı partilerle ırkçılığın gelinen aşamada sistemi de aşarak halk arasında meşrulaştırıldığını söyledi. Almanya’da son süreçte yaygınlaşan faşist yeraltı örgütlenmelerle ise bu sorunun pratik bir ayağını oluşturulduğuna dikkat çekti. Polis, asker ve federal savcılık içerisinde örgütlenen sağcı grupların, Alman emperyalizminin  yayılmacı sömürü ve baskı politikaları azami kâr eğilimini gizleme uğruna yapılmakta özellikle Ortadoğu’da sürdürülen savaş ve işgaller, bunun sonucu olarak Avrupa’da sustem içinde ırkçılık artık  göçmen/mülteci karşıtlığın dalgaları da yükselen ırkçılığın bir göstergesi olduğuna dikkat çekti. Kapitalist Sistem’de her zaman var olan ve böl-parçala-yönet politikasıyla bilinçli üretilen ırkçılığın bir açıktan körüklenmektedir. Bunun emperyalist sistem sorunu olduğuna ve bunun asıl çözümü buna karşı yürütülen mücadeleyi yükseltmek olması gerektiğine vurgu yapılırken, yine de bu düzen içerisinde de bunu teşhir etmek ve buna karşı mücadele etmenin önemine vurgu yapıldı. Son olarak kampanya çerçevesinde yürütülen çalışmalar anlatıldı ve ATİK’in geliştirdiği talepler okundu.

Ardından AGİF temsilcisi Mesut sistematik ve kurumsal ırkçılıktan bahsetti. Konuşmasına ‘Irkçılığa karşı mücadele etmek sadece Nazilerin eylemlerini durdurmak demek değildir. Bu da bu mücadelenin önemli bir parçası olsa da asıl Irkçılığın köklerini anlamak ve buna karşı mücadele yöntemlerini geliştirmek önemlidir bizim için’ sözleriyle başladı. Irkçılık sorununu anlamak için anti-emperyalist bir bilinç geliştirmek ve Almanya ekseninde iç ve dış politikayı anlamanın önemine vurgu yaptı. Irkçılığın küçük burjuva siyasetinde de var olduğuna dikkat çekerken, Hanau katilinin babasının sağcı partilerde değil de çevre partisi olan yeşillerde üye olduğunu söyleyerek örneklendirdi bu gerçekliği. Buna ek olarak, ırkçılığın tarihsel boyutuna dikkat çekti. Almanya’da Nazi hükümetinden sonra ırkçılığı temelinde yok edecek bir çalışmanın gerçekleşmediğini ve bugünün politikaları hala onun etkisi altında geliştirildiğini söyledi. Son olarak, alman burjuva medyasında ırkçı saldırıların bireysel saldırılar olarak yansıtıldığını söyleyerek, hükümet içerisindeki ırkçı örgütlenmelere dikkat çekti.

Enternasyonalist Birlik temsilcisi Avukat Roland Meister günlük hayatta yaşanılan reel ırkçılığa dikkat çekti. Irkçılığa karşı geliştirilen mücadelenin önemini kavramak için, özellikle göçmen ve mültecilerin yaşadığı bu yaşam gerçekliklerini anlamak önemli olduğunu söyledi. Irkçılığın tarihsel boyutuna kısa bir giriş yaparak, ırkçılığın 18. Yüzyılda Fransa’da ortaya çıktığını, Filozof Nietzche tarafından geliştirildiğini ve Almanya’da Faşist Hitler tarafından bir ideolojiden pratiğe geçişi sağlandığını söyledi. Bu temel, sömürgeci dönemini nasıl belirlediyse, bugün de farklı yollarda geliştirilen ırkçılığı belirlediğini söyledi. Bu temel aynı zamanda hukuksal süreçlere yansıdığını ve toplum içerisinde ‘diğerlerini’ ötekileştirmek için ırkçılığın hukuksal işlevlerde bilinçli kullanıldığını söyledi. İltica yasalarındaki sorun ve çelişkilere dikkat çekerken, tüm yasaların bugün hala ırkçılıktan beslendiğine vurgu yaptı. Almanya’da kurulan yeni hükümetin bu yasaları daha da derinleştireceğini ve devamlı sistematik ve kurumsal ırkçılığı temel bir güç aracı olarak kullanacaklarını söyledi. Bu yasa ve uygulamalara karşı mücadele edenlerin kriminalize edildiğini ve TKP-ML davasında olduğu gibi özellikle göçmen antifaşistlerin bu yasalardan etkilendiğini söyledi. Aynı zamanda ırkçılığın faşizm, antisemitizm ve antikomünizmden bağımsız ele alınamadığını söyledi. Son olarak ırkçılığa karşı mücadelenin de yükseldiğini, önemli olan bu ayaklanmaları örgütlü bir güce dönüştürmek olduğuna vurgu yaptı.

Sunumların ardından tartışma bölümü açıldı. Tartışmalarda özellikle sistem sorununa ve buna karşı geliştirilmesi gereken ortak mücadeleye vurgu yapıldı. İşçi sınıfının temel irade olduğuna ve işçi sınıfını örgütleyerek çözümler üretebileceğimiz söylendi. Irkçılık kampanyası çerçevesinde 18 Aralık’ta gerçekleşecek olan mitinge daha güçlü ve ortak bir çalışma yapılması gerektiğine dair ortak bir bilinç çıktı. Panel 18 Aralik Mitingini ortak örgütlemeye çağrı yapan kapanış konuşmasıyla sonuçlandırıldı.

Almanya Komünist Partisi-Yeniden İnşa örgütü de panele katılın je götüşleriyle destek sundu, 18 Aralık mitingini destekleyeceklerini duyurdu.