Home , Diğer Köşe Yazıları , Erdoğan Filistin'i Kurtardı, Pastasını da Kesti!

Erdoğan Filistin'i Kurtardı, Pastasını da Kesti!

TESLİM TÖRE | 07 – 12 – 2012 | BM de Filistin e : üye olmayan gözlemci devlet statüsü verildi. Zafere hasret Filistin halkı, İsrail e taş dayamak amacı ile sokağa fırlayarak kutladı. Ama, Filistin devleti, Devlet Başkanı Mahmut Abbas ve yönetimi, ne pasta kesti ne başka bir kutlama yaptı. Erdoğan başı agelli, poşulu birilerini de bularak, Filistin bayrağının renginde bir de pasta yaptırıp, Taraf gazetesinin yazdığına göre, Erdoğan pastayı kendi elleri ile “ kocaman aç bakiiim” diyerek misafirlerine yedirmiş. Filistin in kurtuluşunu kutlamış( !) İsrail güvenlik güçlerinin istediğizaman Batı Şeria ya girip operasyon yaparak istediği kişiyi tutuklayabiliyor. Gazze yi bütün dünyanın gözü önünde günlerce ve hatta aylarca abluka altında tutabiliyor, bombalıyor, yıkıp harap ediyor.

Çocuk, kadın yaşlı, genç demeden önüne geleni öldürüyor. BM de dahil bütün dünya ahlak, izan ve insani değerlerden yoksun bir şekilde şuursuzca bu mezalimci katliamı seyrediyor. BM bütün bu cinayetlerin işlendiği sırada neye yaradı ki, Filistin in BM in üyesi olmayan bir devlet statüsüne alındı diye bir şeyler yapsın? Zaten söz konusu karardan hemen sonra, İsrail devleti Doğu Kudüs e yani Filistin topraklarına üç bin Yahudi nin ev yapması planını
yürürlüğe koydu. Bin konuta da onay verdi. Ne yaptı BM? Bu gerçekleri bilen Erdoğan da pastalı kutlama esnasında da: Filistin hala İsrail in işgali altında diyerek de konuşmuş.
Peki, Filistin hala İsrail in işgali altında ise Filistin Bayrağının renginden pasta yaparak neyi kutlamış Erdoğan? Kurnazlık politikasının bu denli şaklabanı görülmemiş.Bu mantıkla giderse Patriot füzeleri Türkiye ye konuşlandığı zaman da: Türkiye tam bağımsız hale geldi, şükür bunu da gördük diyerek bir pastada patriotlara keser herhalde. Kendi halkını kurnazlık politikası ile kandırdığı, manipüle ettiği yetmiyormuş gibi, Arap ve Filistin Halkını da kandırmaya, onlara da hile yapmaya çalışıyor. Güya Filistin e bir kazanım sunmuş, bir gelecek hazırlamış gibi pozisyonlar yaratıyor. Filistin in BM de üye olmayan devlet statüsü kazanması büyük bir kazanım mıdır yoksa önemli bir sorun mu dur belli değil. Vatikan dan başka öylesi bir statüye sahip devlet yoktur.

Filistin`in kurtuluşu BM de Vatikan gibi, üye olmayan gözlemci devlet statüsü kararı almakla olmaz. Vatikan bir dini kuruluş, Avrupa laik ülkeler birliği, bu bakımdan burada din devleti kurulamaz. Ama dinin de bir türlü temsil edilmesi gerekir. O nedenle de öyle uyduruk bir statü üretmişler BM de. Zaten Vatikan ı onlarca devlet temsil etmeye, savunmaya hazır. Bu bakımdan hiçbir sıkıntı yok. Vatikan hiçbir risk altında değil, herhangi bir tehdide maruz kalmıyor. Vatkan ın güvenliğini ve asayişini İsviçre sağlıyor. Aslında güvenliği bütün Hıristiyan dünyasının bir görevi. Ancak, güvenlik görevlileri İsviçre tarafından tayin ediliyor. (inşallah Filistin in güvenliği için de İsrail i görevlendirmezler, koyunu kurda emanet edercesine)

Bundan dolayı, Vatikan`ın asker, polis, silah vb diye bir derdi yoktur. Ama Filistin dünyanın en acımasız, vicdansız, ahlaksız, insani bütün değerlerden yoksun ve insanlık düşmanı olan Siyonizm tarafından işgal edilmiş ve katliama tabi tutulmuş bir ülke durumunda. Bu ortamda, BM e üye olmayan devlet statüsü nün tanınması Filistin e ne kazandırıyor? Sadece İsrail’i Uluslararası mahkemeler e verme hakkı tanıyor. Ne olacak verince? Mahmut Abbas daha dün açıkladı; BM İsrail hakkında 15 tane karar almış bu güne kadar bir tanesi bile uygulanmamış.
Uluslar arası Mahkeme ya da mahkemeler 15 karar daha alsa ne olur? Besbelli hiçbirşey…

İsrail Siyonizmi insanlık ve özel olarak da Filistin için bir felaket gibidir. Böyle bir felakete karşı mücadelede Filistin Halkının elinin bağlı olmaması gerekir. Üye olmayan devlet statüsü aynı zamanda da : devlet olmayan devlet statüsüdür. Yani Vatikan gibi. Zaten Filistin i o konuma soktular. İsrail bir kısmını işgal etti, geriye kalanının aralarını keserek, bölük, parça haline getirdi, İsrail in bölemediğini de Erdoğan ın canı gönülde desteklediği Hamas böldü.

Şimdi Gazze ayrı bir Filistin, Batı Şeria ayrı bir Filistin. Hamas ı Mossat kurdu, Yaser Arafat ise Filistin Halkı nezdinde Hamas a meşruiyet tanıdı. Arafat, intifadayı kendi elleri ile yok ettikten sonra, zaman zaman İsrail in korkulu rüyası olan “ intifadayı yeniden başlatırım” tehdidi ile korkutmaya çalıştı. Bu tehditleri işe yaramayınca kendi doğrultusuna zorlamak için, Hamas ı destekleyerek onu intihar eylemleri yapması için teşvik etti.

Hamas her barış ikliminin oluşması durumunda, “intihar” eylemleri gerçekleştirerek, barış ortamını sabote etti. Süreç içerisinde Hamas Arafat ın etkisi dışına çıkarak, Filistin’i parçalama politikası izledi. Şimdi iki ayrı Filistin yapılanması mevcut. Erdoğan gibileri de Hamas`ı resmi muhatap alarak devlet içinden devlet yaptılar. Gelinen noktada Filistin sorunu tümüyle çözümsüzleşti. Artık Filistin`in ordusu, polisi vb. ile bir bütün olarak devletleşmesi olanaksızlaştı. Bundan böyle, ordu kurmak, silahlanmak, bağımsız bir devlet olmak BM`e bağlı hale geldi. BM de ABD vetocu bir devlet olarak varken Filistin bunların hiç birisini yapamaz.

Filistin Halkının tek kurtuluşu, İsrail Halkı ile birlikte Siyonizm e ve Arap gericiliğine karşı mücadeleye bağlıdır. Bağlıdır çünkü, bir ülkeye iki topluluk sahip çıkıyor. Bir topluluğun diğerini hiçbir şekilde yok etme ya da buharlaştırma şansı yoktur. İki halk da aynı topraklar üzerinde yaşamak zorunda. O nedenle tek çözüm barış, uyum ve eşit koşullarda yaşama olanaklarını yaratarak birlikte bir arada yaşamanın koşullarını oluşturmaktır. Diğer yolların tümü savaşa ve çözümsüzlüğe açılır. Filistinlilerin Allahın : Filistin devrimini ben de göremem dediği, esprisinde olduğu gibi sonu belli olmayan bir savaş devam eder gider. Bu somut nedenden dolayı Filistin in ( tabîi ki bu İsrail içinde geçerli) tek kurtuluş yolu var o da Filistin halkı ile İsrail Halkının birlikte yaşamanın bir yolunu bulmalarıdır.

Ama bunun bütün yolları tıkanmış durumda. Hem Siyonist İsrail Devleti hem de Hamas gibi Şeriatçı örgütler iki halkın birlikte mücadele etme yolunu tıkadılar. “İntifada” yani Filistin Halkının büyük ayaklanması her iki halkı bir birine yakınlaştırdı. Adına “taşlı devrim” ya da “intifada” dedikleri halk ayaklanması sürecinde, o dönemde verilen rakamlara göre, DöRT YüZ BiN İsrail Halkı yürüyerek Filistin sınırına gelip Filistin intifadasına destek verdiler. Her İki halkın bu yakınlaşması hem İsrail Siyonizm`ini ve hem de Arap gericiliğini panikletti.

Derhal harekete geçtiler. Aralarında anlaşma yaptılar. Bu anlaşma gereği Yaser Arafat Filistin`e gidecek ve intifadayı durduracaktı. Söz konusu anlaşma gereği İsrail Arafat`ın Filistin`e gelmesine izin verdi. Arafat “ düğün bayram” gibi tezahüratlarla Filistin`e geldi, ilk iş olarak İntifadayı bitirdi. İlk konuşmasında : “ Washington, Moskova, Paris, Bon( o zaman Almanya nın başkenti Bon idi) onayladı, devletimizi kurduk ve ben de devlet başkanınız olarak Filistin`e  geldim…“ dedi. Ve hemen ekledi : “ artık İntifada yoktur ! kime karşı intifada bana karşı mı“ diyerek intifadayı bitirdi. İki halk arasında doğmuş olan bu yakınlaşmayı bozup, her iki halkı da birbirine düşman ettiler. İntifadayı da “ taşlı devrimi” de bitirdiler. İntifada İsrail Siyonist devletini çok zor durumda bırakmıştı.

Tıpkı bugün TV ekranlarında gösterilen, internette tıklama rekoru kıran, Filistinli bir kız çocuğunun, İsrail askerini sıkıştırıp “ağabeyimi neden tutukladınız” diyerek zora soktuğu gibi o dönemde “intifada” da bir bütün olarak İsrail devletini çok zora sokmuştu. İntifada`nın öncü gücü Arafat`ın “küçük generallerim” dediği çocuklardı. İsrail devleti onlara karşı hiçbir şey yapamıyordu. İntifada süreç içerisinde kendi ekonomik, sosyal, siyasal, yönetsel vb. gibi mekanizmasını da oluşturarak, demokratik bir Filistin Halk yönetimi kurmuştu. İntifada Filistin halkının çok önemli bir yumuşak gücünün olduğunu ve bu gücü müthiş bir şekilde kullandığını net bir şekilde göstermişti. İntifada da oluşturulmuş olan örgütlü yapılanma ile İsrail devlet yapısı kelimenin tam anlamı ile bir tezat oluşturuyordu.

İsrail devleti, İsrail halkının kendi gereksiniminin bir ürünü olarak, İsrail halkı tarafından oluşturulmadı. O Siyonizmin bir savaş aygıtı olarak oluşturuldu. Bütün yapısı savaşa göre dizayn edilmişti. Zaten devlet olmaya da Filistinlileri katlederek başladı. Devlet olarak ilk işi katliam yapmak, Filistinlileri yerlerinden yurtlarından kovmak oldu. Bu sert temeller üzerine inşa edilmiş olan, İsrail devlet yapısı, Filistin “ İntifadası“ nın yaratmış olduğu yumuşak güç politikası karşısında işlevsiz kalmıştı. Çünkü İsrail devletinin dokusu ile, Filistin “ İntifadası“ nın dokusu farklı kumaşlardan dokunmuştu.

Bu yapısal nedenden dolayı, İsrail devleti gereken etkiyi gösterememişti. O nedenle de, İsrail, “İntifada“ ya son vermesi için Yaser Arafat`ın Filistin`e gelmesine izin verdi. Filistin Halkı o zaman da Arafat`ı büyük bir coşku ile karşılamıştı. Tıpkı bu gün Abu Mezı`nın (Mahmut Abbas) BM den “ artık bizim de bir devletimiz oldu” müjdesi ile döndüğünde büyük bir coşku ile karşıladıkları gibi.

Halbuki, Yaser Arafat Filistin`e gelmeden önce, Filistin`in durumu bu günkünden çok çok daha iyi idi. Her şeyden önce, Filistin`in İsrail`in ilhak ve işgalinden geriye kalan kısmı bir bütündü. Yani Gazze, Hamas tarafından bölünüp Filistin den kopartılarak, parçalanmamıştı.
Filistin kendi silahı ile kendi ayağına ateş etmemişti. İntifada ile, Filistin halkı kendi halk yönetimini kurarak, kendi kaderini tayın etmişti. Bu intifada yapılanmasını Yahudi halkı da desteklemişti. Giderek iki halk arasında bir birlik ve beraberlik ortamı da oluşacaktı. Oluşmuş olan bu olumlu iklimi, Siyonizm ile Arap gericiliği bozdu.

Çünkü Filistin halkının yaratmış olduğu, Yahudi halkı`nın da desteklediği intifada yapılanması, Hem Arap gerici yönetimlerine karşı mücadele eden halklar, hem de Siyonist faşist İsrail yönetimine karşı mücadele eden Yahudi halkı için önemli bir örnek teşkil edecekti.
O nedenle Arap gericiliği ile İsrail Siyonizm`i el- ele, omuz- omuza vererek İntifada yı bütün sonuçları ile ortadan kaldırdılar. Filistinliler solcu, ilerici iken İntifada gibi çok önemli toplumsal ilerleme ve soruna çözüm üretme yol ve yöntemlerini geliştirdiler.

Kuruculuğunu MOSSAD ‘ ın yaptığı Hamas’ ın öncülüğünde soldan ve ilericilikten koparak gericileştirildikçe, Siyonizm, Arap gericiliği, dini bir kurnazlık aracı olarak kullanan din bezirganlığının peşine düştükçe, Filistin bayrağının renginden pasta yaparak, sözüm ona neyin kutlaması olduğu belli olmayan sahtekarlıklarla avutulmaya çalışılıyor. Filistin Halkı bugününü dünü ile karşılaştırarak, kendi geleceğine yön vermeli, Kürt Halkı da “ bir musibet bin nasihatten iyidir ” diyerek, Filistin halkının yaşamış olduğu bu trajediden ders çıkartarak, Erdoğan gibi din bezirganları`nın ve onun işbirlikçileri`nin peşine takılmamalıdır.