Home , Köşe Yazıları , Emperyalist Almanya’dan Faşist Erdoğan’a Özel Karşılama! – Bir Mücadele Okuru

Emperyalist Almanya’dan Faşist Erdoğan’a Özel Karşılama! – Bir Mücadele Okuru

Emperyalistler ve faşistler arası kirli ilişkilerin yeni bir doruk noktası:  Steinmeier ve Merkel’den politik bir skandal olabilecek Erdoğan karşılaması

Emperyalist Almanya, faşist TC ile kurduğu tarihsel ilişkileri, en karanlık delhizler düzeyinde sürdürmeye devam ediyor ve bunu yeni bir kirli aşamaya daha taşıyor. Ermenilere yönelik 1915-1921 soykırımında ve yine Osmanlıya karşı gelişen isyan ve kurtuluş hareketlerinin bir çoğunun bastırılmasında dehşet verici katkılar sunan dönemin Alman emperyalizmi ile Osmanlı imparatorluğu arasındaki en kirli ilişki düzeyi, artık bağımsız tarihçiler tarafından belgelenmiş durumdadır. Halkların kardeşliğine karşı olan, bu suçlu ve kirli ilişki düzeyi, Türkiye’de iktidara zoraki el koyan cuntalar süreci ve sonrasında da özellikle diri tutulmuştur.

Söz konusu devrimci/demokratik halk hareketin ve özellikle son Kürt isyanının bastırılması olunca; aynı emperyalistler ve despotik faşistler arası çıkara dayalı en aşağılık karşılıklı ilişkiler; dozundan hiç  bir şey kaybetmeden devam ettirilmiştir. Avrupa Birliği adına Almanya ve Fransa’nın aracılığında Erdoğan’la yapılan ‘mülteci akımını engelleme anlaşması’, TC hükümetlerinin ve ordusu TSK’nın islamcı terörizm ile olan kirli ilişkilerinin tolere edilmesi, hatta NATO güçlerince her yönlü desteklenmesi bilinen bir durumdur.

Bunların yanında son yıllarda özellikle de Almanya’da ATİK-ATİF, Anadolu Federasyonu, NAW-DEM gibi devrimci, demokratik, yurtsever göçmen kurumlarında örgütlü aktivistlerin ve özellikle hizaya getiremedikleri Kürt politikacıların demokratik haklarının kısıtlanması, politik takibata uğraması ve/ya yargılanması, bu devletler arası derin ve kirli ilişkilerin kokuşmuş seviyesini de açığa vurmaktadır. Almanya’da ve diğer Avrupa ülkelerinde politik sığınma başvurusunda bulunan ve hatta sığınma hakkı elde eden muhalif kişileri, interpol aramaları bahane edilerek, TC faşizminin zindanlarına iade etme girişimleri de buna örnektir. Ve yine Turgut Kaya’nın Yunan devleti içinde konumlanmış ‘NATO’cu derin bir klik’ tarafından iade edilmek istenmesi, politik sığınmacı ve kürt aktivist Gülizar Taşdemir’in Almanya-Norveç işbirliğinde apar-topar Türkiye’ye iade edilmesi bu yönlü işbirlikçi kirli girişimlere somut birer örnektir.

Öyle ki; Dünya ve Alman Kamuoyu nezdinde itibarı bu kadar sarsıldığı halde; bu süreçte Türk islamcı-faşist Erdoğan’ın Almanya’ya devlet düzeyinde davet edilmesi ve üstelik en yüksek güvenlik önlemleriyle karşılanacak olması, bu ilişkinin yıkıcı mahiyetini ve yakın gelecekteki olası tehlikelerini ele vermektedir. 27-29 Eylül arası Berlin’e yapılacak Erdoğan ziyaretinin Alman basınında yazılan içeriğine v teknik bilgilerine bakılacak olursa; dehşete kapılmamak elde değil.

Ve ayrıca Wiesbaden şehrinde bir meydana bir sanat etkinliği olan Bianale’de Faşist Erdoğan’ın altın rengi boyalı 4 Metrelik heykelinin dikilmesi ve yoğun protestolar sonucu iki gün sonra da apar-topar kaldırılması  bir tesadüf mü acaba? Peki bu düzeyde kirli ve karanlık bir ilişkiye Alman hükümeti neden ihtiyaç duyuyor? Erdoğan’ı en yüksek güvenlikli bir düzeyde  korumak politik açıdan ne anlama geliyor? Bu ziyaret alan ve göçmen kamuoyuna ne getirecek, ne götürecek acaba?

Erdoğan’ın Berlin Ziyareti hakkında bazı önemli bilgiler:

Federal Almanya Cumhurbaşkanı F. W. Steinmeier’in ve Almanya Şansölyesi Merkel’in daveti üzerine, Ekim sonunda Berlin’e gelecek olan Erdoğan’a en yüksek güvenlik düzeyinde çok özel bir karşılama hazırlanıyormuş.

Almanya basınında çıkan çeşitli haberlere bakılırsa; ‘en yüksek güvenlik’ kategorisinde olan kırmızı alarmlı böylesi bir karşılama, şimdiye kadar sadece ABD, İsrail ve Rusya Devlet Başkanları geldiğinde uygulanmış.

Peki bu karşılamanın güvenliği teknik açıdan nasıl olacak?

Her şeyden önce Berlin şehir merkezi, özellikle Parlamento Binası ve çevresi, devlet güvenliği açısından en önemli kurumların olduğu mekanlar ve söz konusu ziyaretin güzergahı adeta bir kale gibi çok özel korunacak! Berliner Zeitung gazetesinin haberine göre, bu ziyaretin kaba haliyle ön proğramı belli imiş ve şimdilerde detaylar görüşülüyormuş

  1. T. Erdoğan 27 Eylül Perşembe günü Berlin-Tegel Havalimanı’ndaki askeri bölüme iniş yaptıktan ve yerleştikten sonra Cuma günü Steinmeier, Berlin Belediye Başkanı Michael Müller ve Almanya Başbakanı Angela Merkel ile görüşecekmiş. Ayrıca Erdoğanın bazı sivil toplum örgütleriyle görüşmesi de olabilirmiş. Türkiyeli insanlarla da bir araya geleceği ancak bunun nasıl ve nedere olacağı henüz netleşmemiş ve gizli tutuluyormuş. Bu ziyaret için alman bürokrasisi ve güvenliğinin gayretkeş hazırlıklar içinde olduğu yazılıyor. Alman medyası içinde bu ziyaretin amacını ve içeriğini tolere eden veya bir haber niteliğinde veren yazılar yanında, açıktan eleştiren yazılar-yorumlar da okunmakta-dilendirilmektedir.

Ziyaretin özel güvenlik bölümüne dair:

Erdoğan ziyaretinde yaklaşık 5000 polisin görev alacağı düşünülüyor. Bu devasa sayı 1 Mayıs yürüyüşlerinde bütün Almanya’da devreye konulan polis sayısına eşit.  Eyaletler düzeyinde örgütlenmiş Özel Güvenlik Komandoları (SEK) ve Federal polise bağlı Sınır Güvenlik Grubu 9 (GSG 9) gibi çok özel güvenlik birimleri de görev yapacak. Bu düzeyde özel hareket birimlerinin görev alacak alması, ciddi bir suikast şüphesi veya tehlikesi olduğunda, koruyucu önlem almak için devreye konuluyor. Kırmızı alarm düzeyli ‘1 nolu özel güvenlik önlemi’ söz konusu olduğunda başka ne tür önlemler alınıyor onlara bir göz atalım:

Ziyaret güzergahı boyunca, bütün şehir altı ulaşım şebekelerinin giriş-çıkışları, havalandırma ve kanalizasyonların rögar kapakları, tek tek kaynak edilerek, mühürleniyor. Çöp kutuları tek tek toplatılıyor. Çatılara özel güvenlikçi nişancılar yerleştiriliyor ve konvoy sürekli özel korumaya alınıyor. Cadde ve kavşaklar teknolojik özel koruma sistemleriyle sürekli taranıyor. Hava sahasını federal ordu birimleri koruma altında tutuyor. İstihbarat birimleri özel bir çalışma yürütüyor ve aktüel bilgi paylaşımı yapılıyor. Bu tür yazılar yazılırken bile büyük bir ihtimalle bu haberlerin veya yorumların yazarları dahi gözetleniyorlardır!

Suda özel güvenlikçi dalgıçlar aktif arama ve tarama yapıyor. Sokaklar trafiğe kapatılıyor ve düzenli kontrol altında tutuluyor. Ziyaretin güzergahı son dakikaya kadar bir sır olarak kalıyor.  Hükümet konaklarının olduğu alanlar özel güvenlik çemberine alınıyor ve görevliler dışında kimse adım bile atamıyor. Her türlü sivil giriş ve çıkışlar yasaklanıyor. Yollarda hiç bir taşıt, araba, motorsiklet, bisiklet veya herhangi bir konteynerin park etmesi dahi kesinlikle yasaklanıyor. Çevrede oturanların bu esnada balkona çıkmaları veya pencereyi açıp dışarı bakmaları bile kesinlikle yasaklanıyor. Örneğin Obama’nın Berlin ziyaretinde haberi olmadan bu kurala riayet etmeyen ve balkonuna çıkan bir mahalle sakini özel nişancılar tarafından az kalsın vurulacakmış!!

Bütün bu güvenlik önlemlerinin yol açtığı devasa mali masrafların halkın vergilerinden alınarak karşılandığı düşünülürse; Erdoğan’ın değil Berlin’de, Türkiye’de bile görmek istemeyenlerin ödediği vergilerle karşılanacağı hatırlanırsa, sinirlenmemek elde bile değil. Bu düzeyde bir karşılama ve korumanın Alman emperyalizmi ve Türk faşizmi arası yeniden kesişen ekonomik, politik ve askeri düzlemlerdeki sömürücü/yayılmacı derin ve kirli emeller için olduğu aşikardır.

Devrimci demokratik muhalif güçlere sömürücü, yayılmacı karakterli böylesi derin ve kirli ilişkileri protesto ve teşhir etmekten başka yol yoktur. Emperyalizme, faşizme, patriarkaya, ırkçılığa ve iktidarcı politik islama karşı tutarlı mücadele, her şeyden evvel, bir insanlık mücadelesidir!