Home , Köşe Yazıları , Ekonomi yavaşlıyor. Peki sonra? – Korkut Boratav

Ekonomi yavaşlıyor. Peki sonra? – Korkut Boratav

korkut-boratav1 Kasım sonrasında ekonominin durumuna, olası gelişmelere kuşbakışı göz atmak yararlı olacaktır.

Şimdilik 2015’in Ocak-Eylül verilerini, önceki iki yılın (2013 ve 2014’ün) dokuz aylık verileriyle karşılaştıralım. 12 aylık veriler, 2015’in bitiminden birkaç ay sonra tamamlanıyor. O tarihteki 2015 görünümü, büyük bir olasılıkla bugünkü saptamalarımızı destekleyecektir. Erken davranmanın fazla sakıncası yoktur. Yanılmış olursak, nedenlerini araştırır; tartışırız.

Önce, büyüme göstergeleriyle başlayalım ve ana bulguyu özetleyelim: 2012 sonrasında ekonomi belirgin bir yavaşlama sürecine girmiştir. Tablo 1, dokuzar aylık dönemler için ve dış kaynak hareketlerine bağlayarak bu durumu ortaya koymaktadır.

2013-2015 Ocak-Eylül Dış Kaynak (Milyon $) ve Büyüme (%) Göstergeleri

  2013 2014 2015
Yabancı sermaye 51626 34228 30084
% değişim +4,4 -33,1 -12,1
Toplam sermaye 54240 34328 21790
% değişim -1,2 -36,7 -36,5
9 aylık büyüme* +4,1 +3,0 +1,8

(*):2013-2014 milli gelirin, 2015 sanayi üretim endeksinin değişim oranları

Ekonominin kısa dönemli iniş-çıkışları iç ve dış talep (“net ihracat”) hareketlerine bağlıdır. Uzunca bir süreden bu yana iç talebin büyük ölçüde dış kaynaklar tarafından belirlendiğini ileri sürüyoruz. Tabloda dış kaynak verileri bu nedenle yer alıyor.

En başta yabancı sermaye hareketleri (satır 1-2) gelir. Yabancı, yerli ve kayıt dışı tüm sermaye hareketlerinin bilançosu da (Tablo, satır 3-4’te “toplam sermaye” başlığı altında) önem taşır.

Görüldüğü gibi Ocak-Eylül 2013’te yabancı sermaye girişleri ılımlı (%4,4’lük) bir artış,   toplam sermaye hareketleri ise yüzde 1,2’lik bir gerileme kaydetmiştir. Sonuç, milli gelirin %4,1 oranında büyümesidir.

2014 ve 2015’te ise dış kaynak girişleri sürmektedir; ancak her yıl azalarak… Ocak-Eylül 2014’te yabancı ve toplam sermaye girişleri bir önceki yıla göre %33-37 oranlarında gerilemiş; büyüme hızı da %3’e düşmüştür. 2015’te ise yabancı sermaye girişlerindeki gerileme %12’dir. Bu öğeye yerli ve kayıt dışı sermaye hareketleri de katılırsa, %37’lik bir düşme söz konusudur. 2015’in dokuz aylık büyüme oranı ise %1,8’e gerilemiştir.

2015’in milli gelir verileri, şu anda  sadece ilk altı ay için var. Bu nedenle bu yılın Ocak-Eylül  büyüme hızını, sanayi üretim endeksinin  temsil ettiğini kabul ettim. Bu kabul, çok hatalı değildir. Zira, son on yıl boyunca milli gelirin ortalama büyüme hızı, sanayi üretimindeki artış oranının daima gerisinde seyretti. Büyüme hızları açısından sanayi, daima milli gelirin üst sınırını verdi. Ocak-Eylül 2015’te milli gelir hareketlerinin, sanayi üretimindeki yüzde 1,8’lik artışı aşmayacağını bu nedenle  öngörüyorum.

Ana görüntüyü özetleyelim: Dış kaynak hareketleri pozitif (“net giriş” olarak) seyrettikçe ekonomi büyümektedir; ama düzeylerdeki aşınma (“yavaşlama”), büyüme hızını da aşağı çekmektedir. 2015’in son üç ayında çok büyük değişiklikler olmazsa, kişi başına milli gelir bakımından ekonominin sıfır büyüme patikasına yaklaştığı anlaşılmaktadır.

***

Ocak-Eylül 2015’e ait dış kaynaklar ve cari işlem dengesi verilerinde, tabloda yer almayan bazı tuhaflıklar vardır. Bunların devamı, yıl sonundaki durumu da değiştirebilir.

Birinci tuhaflık, toplam sermaye hareketlerinin üç ay (Ağustos-Eylül’de ise üst üste) net çıkış (“eksi”)  vermesidir. Nedeni, yerli şirket, banka ve rantiyelerin ülke dışına fon aktarımlarının hızlanması, son iki ayda 6,4 milyar dolara ulaşmasıdır. Yabancı ve kayıt dışı sermaye girişleri bu “kan kaybı”nı telafi edememiştir. Sonraki aylarda devam ederse, bu durumun ekonomiyi daha da aşağı çekmesi beklenebilir.

İkinci tuhaflık, 2015’in seçim ortamı içinde, Ocak- Eylül boyunca kayıt dışı sermaye hareketlerinin önceki yıla göre %49’luk bir tırmanış sonunda 13,4 milyar doları aşmasıdır.  Bu “esrarengiz ve karanlık fonlar”, yabancıların doğrudan yatırımlarını aşmış; cari işlem açığının yüzde 53’ünü karşılamıştır. Nereden, kimlerden geliyor? Bu soru bizleri aşar. Örneğin, Suudi Arabistan-Katar’dan başlayıp Suriye’deki cihatçıların Türkiye’de finansmanına uzanan bağlantılar aydınlanmadan yanıtlanamaz.

Üçüncü tuhaflık, cari işlem dengesinin son iki ayda (Ağustos-Eylül 2015’te) fazla vermesidir. Türkiye ekonomisinin kronik bir hastalığı olarak görülen cari işlem açığının ortadan kalkması niçin bir sağlık belirtisi değil de “tuhaf” görülmelidir? Çünkü bu dış fazla hayra alamet değildir. Ağustos-Eylül 2015’te hem ihracat, hem de ithalat gerilemiştir; ancak ihracat yüzde 10, ithalat ise yüzde 20 oranlarında… İthalattaki hızlı düşmeden kaynaklanan cari fazla, iç talepte daralmaya, kısacası küçülmeye başlayan bir ekonomiye işaret eder.

Ekonomik yavaşlama veya küçülme süreçlerine, işsizlik göstergeleri de ışık tutabilir. 2012-2014 arasında ortalama (“dar anlamda”) işsizlik yüzdeleri artmıştır: 8,9 → 9,0 → 9,9…  2015’in ilk 8 ayını 2014’le karşılaştıralım; işsizlik oranı yüzde 9,6’dan 10,2’ye yükselmiştir.

Tekrar özetleyelim: Kasım seçimlerine giderken, toplam dış kaynak hareketlerinde “net çıkış” başlamış; iç talepteki daralma ithalatı aşağı çekerek cari işlem fazlası yaratmış; işsizlik oranlarındaki artış da devam etmiştir. Ekonomi, durgunlaşma ile küçülme arasında seyretmektedir. 

Aralık’ta FED’in faizleri yükselteceği anlaşılmaktadır. Yabancı sermayenin “sıcak”, kısa vadeli öğeleri çıkmaya başlarsa, istatistikler 2015’in son üç ayında küçülen bir Türkiye ekonomisine işaret edebilir. FED hamlesinin yansımalarını, belki de şimdiden ve sıfır büyüme  patikasına sürüklenerek yaşamaktayız.

Finansal sisteme de bulaşan daha sert bir senaryo olasılığını tartışmak için dış göstergelere daha yakından bakmamız gerekiyor.

Uzun vadede ise, bugünkü yapı, ortalama yüzde 3,5 civarında büyüyen; kesintili, iniş-çıkışlı bir Türkiye ekonomisine işaret ediyor. Bunun toplumsal, politik, sınıfsal uzantıları nedir?

Tartışmayı sürdürmek gerekiyor