Anasayfa , Haberler , Devrim’in Kartal’ı: Rosa Luxemburg

Devrim’in Kartal’ı: Rosa Luxemburg

Haber Merkezi|07.03.2018|8 Mart vesilesi ile emeği görülmez kılınmış olan devrimci kadınların biyografilerinden oluşan serinin ikincisi  Rosa Luxemburg’un hayatı.

Yazar, politikacı, sosyalist… İsmini internette arattığınızda hakkında birçok bilgi bulabileceğiniz Rosa Luxemburg, devrime adanmış bir hayatın eşsiz örneklerinden.

1871 yılının 5 Mart’ında Yahudi bir ailenin çocuğu olarak Polonya’da dünyaya gelen Luxemburg, henüz genç yaşlarında sosyalizmle tanıştı ve dönemin politik topluluklarında yer aldı. Varlıklı bir ailenin çocuğuydu. İlk ve ortaöğretimini Varşova’da tamamladıktan sonra 1889 yılında, 18 yaşında İsviçre’ye geçti ve burada bir yılın ardından Zürih Üniversitesi’ne girdi.  Felsefe, tarih, politika, ekonomi ve matematik öğrenimi gördü; hayatında büyük etki bırakacak olan Plehanov, Akselrod ve Jogiches gibi sürgündeki Polonyalı ve Rus Marksistlerle tanıştı.

Henüz lise yıllarında başladığı politik mücadelesi Zürih’te tamamladığı doktora eğitimi sırasında tanıştığı isimlerin de etkisiyle yeni bir boyuta sıçradı. 1890 yılında Bismarck’ın da içinde yer aldığı çevrelerde yaşanan politik gelişmelerde sosyal demokratların devrimci çizgiden uzaklaşmaya başlaması ile Luxemburg’un da içinde bulunduğu devrimci görüş çizgisindekiler bu durumu ve parlamentarist tutumu eleştirmiştir.

Luxemburg, 1894 yılında, Rus sosyal demokrat hareketinin bir kolu olarak değerlendirdiği Polonya Krallığı Sosyal Demokrasi Partisi’nin kuruluşunda yer aldı. Daha sonra Polonya ve Litvanya Krallığı Sosyal Demokrasi Partisi ismini alan bu partinin temsilcisi olarak 1896’dan itibaren Enternasyonal’in bütün toplantılarına katıldı. Bu zaman zarfında doktorasını tamamlayan Luxemburg, özgür bir Polonya için mücadele etmeye devam etse de ancak Almanya, Avusturya ve Rusya’da devrim gerçekleştirdiği taktirde özgür bir Polonya’nın da mümkün olabileceğini düşünmekteydi.

1898’de Berlin’e geçerek Almanya Sosyal Demokrat Partisi’ne giren Luxemburg, kısa bir sürede uluslararası sosyal demokrat hareketin öncü isimlerinden oldu.

SPD’nin (Almanya Sosyal Demokrat Partisi) aktif bir üyesi oldu. 1900 yılına gelindiğinde Luxemburg’un fikirleri tüm Avrupa’da sosyalist çevrelerde büyük yankı uyandırmakta, yazdığı makaleler ilgi görmekteydi. Özellikle Eduard Bernstein’in düşüncelerine getirdiği eleştiriler ile öne çıkıyordu. Alman militarizminin yükselen değer olması Luxemburg’u ziyadesiyle rahatsız ediyordu, bu konuda SPD ile de ters düşmüştü. 1904 ile 1906 yılları arasında siyasi faaliyetleri ve görüşleri nedeniyle üç kez hapse girdi. Aldığı hapis cezaları onu yıldırmadı, faaliyetlerine devam etti. Savaşın başlamasıyla esen milliyetçi rüzgar SPD’nin de milliyetçi eğilime yönelmesine neden oldu, ki bu Luxemburg’un fikirleri ile tamamen tezatlık oluşturuyordu, bu sebeple SPD ile olan tüm ilişkisini kesti.

5 Ağustos 1914’de Karl Liebknecht ile beraber Internationale grubunu kurdu. 1 Ocak 1916’da grubun adı Spartakusbund (Spartakistler) oldu. Bu süreçte izlenen devrimci tutuma karşı önlem almaya çalışan Alman hükümeti, Rosa Luxemburg ve Liebknecht’i tutukladı. 8 Kasım 1918’de Luxemburg hemen ardından da Liebknecht cezaevinden çıktı ve 30 Aralık 1918 tarihinde Alman Komünist Partisi’ni kurdular. Hapiste geçirdiği yıllarda birçok makale kaleme aldı. Bu makalelerde Lenin’e ve Ekim Devrimi’ne dair birçok eleştiri de yer almaktaydı.

Ekim Devrimi’nin de etkisiyle Almanya devriminin gerçekleşmesi için adım atan komünistlere karşı 15 Ocak 1919’da Rosa Luxemburg, Karl Liebknecht ve Wilhelm Pieck, Birlikler Savunma Bakanı ve SPD üyesi Gustav Noske tarafından

desteklenen Freikorps tarafından tutuklandılar, Pieck kaçmayı başarırken Luxemburg ile Liebknecht yedikleri darbelerle bilinçlerini kaybettiler. Aynı gün, Luxemburg ölene kadar dövülmüş ve vahşice katledildikten sonra nehre atılmıştı. Liebknecht de başından kurşunlanarak katledilmişti. Rosa Luxemburg’un cansız bedeni ancak 1 Haziran 1919’ da Landwehr kanalının Freiarchen mevkiidende bulunabilmişti. 13 Haziran 1919’ da Karl Liebknecht’ in yanına gömülen Luxemburg’un cenaze töreni devasa bir mitinge dönüştü.

Her zaman düşmana meydan okuyan dik duruşuyla hafızalarda olan Rosa Luxemburg’tan, birbirinden habersiz olan iki farklı kişi, babası ve Lenin aynı benzetmeyle söz eder;

Luxemburg’un katledilmesinin ardından, Lenin yaptığı konuşmada kendisinden şöyle bahsetmektedir: “O bir kartaldı, hala da bir kartaldır. Rosa Luxemburg, bütün dünya devrimcilerinin hatırasında aziz olmakla kalmayacak, eserleri birçok devrimci kuşağın eğitimi için çok faydalı bir ders olacak.”

Daha sonra ortaya çıkan belgelerde Rosa Luxemburg’un babası Elias Luxemburg ise Rosa Luxemburg’a yazdığı son mektubunda, “Kartal öyle yüksek uçarmış ki; altında uzanan toprağı hiç görmezmiş, sen de toplumsal davalarla öyle meşgulsün ki, kafanda aile işlerine hiç yer yok. Durumu kabullenmekten başka bir şey gelmez elimden… Artık mektuplarımla sana yük olmayacağım.“ demiştir.