Home , Avrupa , Demhat (Bella) Aksoy’la sürecine dair konuştuk.

Demhat (Bella) Aksoy’la sürecine dair konuştuk.

İsveç |16.05.2018| 2017 İsveç’e iltica başvurusunda bulunan ve bekleme sürecinde dayatılan kötü yaşam koşullarını protesto etmek için 30 Nisan’da açlık grevine başlayan Ankara Pembe Hayat Derneği üyesi trans kadın Demhat (Bella) Aksoy’la sürecine dair konuştuk.

Öncelikle AHM (ATİK Haber Merkezi) adına bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. Bildiğimiz kadarıyla bir süredir mülteci olarak İsveç’te yaşıyorsunuz. İsterseniz en başından başlayarak, sizi göç etmeye zorlayan koşullar üzerinden başlayalım. Türkiye’de hem Kürt hem de trans kadın olarak yaşadıklarınızı bizimle paylaşabilir misiniz?

-Aslında beni göç ettirmeye zorlayan tek sebep ‘YAŞAMAK!’. Yani yaşamak için göçtüm buralara. Ama nasıl yaşamak? diye soracak olursanız; kendim gibi yaşamak, insan gibi, insan hakları olan ve hiçbir ayrım olmadan yaşamak. Bunun için Türkiye’de çok defa gerek aile gerek polis gerekse erk zihniyet tarafından birçok kez şiddete, hakarete, tacize ve ölümle tehdide maruz kaldım, kaldık, kalıyoruz. Öncelikle Türkiye’de yaşamak başlı başına zor. İnsanların bitmek bilmeyen geçim sıkıntıları ve dertleri var. Biz LGBTİ+’lar da bundan payımızı alıyoruz. Fakat heteroseksist sistemin istemediği ve kabul etmeyeceği bir kimliğiniz varsa bu iş daha da zorlaşabiliyor. Bu sistemin istemediği birkaç kimlikle dünyaya geldim. Kürt, trans, inançsız… Bu sorunlara karşı tek yol mücadele etmekti benim için. Hep güçlü durmak ve sorunları kendi başına çözmek doğuştan omuzlarıma yüklenen bir yüktü. Fakat en son ölümle yüz yüze geldiğimde artık yaşamın çok daha zor olduğunu anlayıp iki yüzlü toplum tarafından göç ettirildim.

İsveç’e geldikten sonra, kamp sürecinde ne gibi sıkıntılarla karşılaştınız, devlet kurumlarının ve insanların yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Aslında İsveç iyi gelmişti başlarda. Arkadaşımda kaldım iki hafta. Belki de anlamadığım için öyle geldi. Polis hiç görmedim, AVM’lerde X-ray cihazları yoktu. Ne bileyim bakan, laf atan, taciz eden yoktu. Bunlar ilk başta bana çok çok ‘oh be Demhat böyle bir yer varmış, mümkünmüş’ dedirtti. Fakat kamp süreci inanılmaz kötüydü. İnsanların tacizine maruz kaldım, şikâyet ettim. Göç idaresindeki çalışanın istersen dışarıda uyu dediğini işittim. Şikâyet ettiğim için Kiruna’ya gönderilmelerle tehdit edildim. Birçok şey daha…O rahatlığı 2 hafta yaşayabildim. Aslında süreç bu iki haftadan sonra başladı. Hiçbir şey bilmiyor olmanız da cabası. Gün geçtikçe sorunlar birikmeye devam etti. En hayati olanlardan birisi ise hormon. Eğer trans iseniz hormonun çok hayati olduğunu bilirsiniz. Ben mesela, hormon için 4 ay bekledim ki başvuru günümde söyledim; hormon almalıyım, sürecimi sekteye uğratmak istemiyorum. Yani ben kadınlığım için göç ettim ama buradaki prosedür ve 4 aylık bekleme süresi başka yerden vurdu kadınlığıma. Bu olaylar çerçevesinde herkesle çok konuştum ve pratikte bir şey görmeyince açlık grevine başladım.

Yaptığınız açıklamada kent merkezinden uzak küçük bir bölgede kaldığınızı, sosyalleşemediğinizi ve bunlara bağlı olarak kimi sorunlarla karşı karşıya kaldığınızı belirtmişsiniz. Bu durum aslında birçok göçmen için geçerli ve büyük sıkıntıları beraberinde getiriyor. Hem bir mülteci olarak hem bir trans kadın olarak bu durum ne gibi zorluklar getiriyor?

-Bir kere bu politika; aslında devletlerin görmek istemedikleri, ne halleri varsa görsün dedikleri kesime uyguladığı politikalardır. Bu da aslında tamamen bunla ilgilidir. Evini, aşını veriyorum, uzakta dur, sorun çıkarma, kimse seni görmesin politikasından başka bir şey değildir. Bu politikalar kendisiyle beraber izolasyonu da getiriyor. Küçük bir kasabada transfobiye çok daha fazla maruz kalıyorum. Stockholm gibi büyük bir şehirde transfobiye ya da ırkçılığa maruz kalmadım fakat Arboga’da dört kere maruz kaldım ve kendimi güvende hissetmediğimi her defasında belirttim. Fakat güvenliğimiz altındasınız diyen devlet bizi gettolara, şehirlerden uzak merkezlere göndermeye devam ediyor. Türkiye’de LGBTİ+ hareketinin bir sloganı var “Gettoları değil şehrin tamamını istiyoruz!”

Sizi açlık grevine iten koşullara gelirsek, açlık grevine girme kararını nasıl değerlendiriyorsunuz, zor bir karar olmalı. Bildiğimiz kadarıyla yaklaşık bir hafta süren bir açlık greviydi ve kimi taleplerinizin kabul edilmesiyle eylemi sonlandırdınız. Bu süreçte sizinle ilgilenenler oldu mu, devletin tutumu nasıldı, görüşmenizi olumlu değerlendiriyor musunuz?

-Aslında yaşanan bu sıkıntıları sürekli her yerde söylüyordum, notlar alınıp evet haklısın deniliyordu ama pratikte pek bir şey olmadı. Pratikte bir şey olmayınca ve bu iki yüzlü politikaları bir nebze de olsa göstermek beni açlık grevine başlattı. Bu süreçte ilgilenen pek çok arkadaşım oldu. Kontakları olan herkes bir şekilde eyleme destek sundu. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ederim. Aslında benim de üyesi olduğum RFSL Vestemaland ve Migrationsverket tarafından hiçbir destek almadım. RSFL Stockholm ve Malmö sayesinde göç idaresiyle görüşmeler başlandı ve sorunlar konuşulur oldu. Bu süreçte birçok kişinin aktivist kişiliğiyle çatışan taraflarını görmek beni en çok üzen taraf oldu. Fakat mücadele ve birlikteliğin her şeyin üstesinden geleceğine inandığım için ve bunu kendimi bulduğum örgütüm Pembe Hayat’tan öğrendiğim için pes etmedim.

Talepleriniz arasında, özel taleplerin yanında toplumsal talepler de bulunmakta. Bu anlamıyla sizin de açıklamanızda belirttiğiniz gibi açlık grevi eyleminiz toplumsal bir içerik taşıyor. Bu talepler üzerinden çalışmalarınızı sürdürmek istiyor musunuz?

-Çünkü göç, mültecilik ve iltica anlamında birçok ülkede, birçok sorun yaşanıyor ve bu sorunlar görünmüyor. Özellikle Avrupa-İskandinav ülkelerinde bu politika çok iki yüzlü işliyor. İnsanları kendine bağlayan bir sistem aynı zamanda insanı köleleştirir. Bu politikalara karşı mücadele etmenin hepimizin görevi olduğunu düşünüyorum. Bundan sonra aktivizm hayatımda, mültecilik konusu için mücadele etmeye devam edeceğim.

Eklemek istediğiniz bir konu ya da bizimle paylaşmak istediğiniz bir konu var mı?

-Kimse isteyerek göç etmez. Herkes bir gün göç edebilir. Bunun için, mülteci hakları için herkesi bu mücadeleye davet ediyorum.

Mülteci Hakları İnsan Haklarıdır!

Mülteci Translar Vardır!

 Demhat (Bella) Aksoy