Anasayfa , Haberler , Mannheim Yeni Kadın “Anneler Günü” Kutlaması

Mannheim Yeni Kadın “Anneler Günü” Kutlaması

ALMANYA|16.05.2018|Yeni Kadın Mannheim üyelerinin anneler günü vesilesiyle 13 Mayıs Pazar günü örgütlediği kahvaltıya 50’yi aşkın kişi katıldı.

Toplanan kişileri selamlama amaçlı Mannheim Yeni Kadın Komitesi adına bir kadın arkadaş bir yazı okudu. Yazıda, kapitalizmin her sene allaya pullaya annelere sunduğu güne değinilirken, Yeni Kadın’ın anneler gününe asıl bakışaçısı anlatılmaya çalışıldı.

Divan kurup, konuşmaları divandan yönetme olgusunun neredeyse gelenek haline gelmiş olmasına rağmen, Yeni Kadın Üyeleri bu sefer farklı bir yöntem izleyip, genel selamlamanın ardından kadınların yanına oturarak, onlarla birebir sohbetler geliştirmeyi tercih etti. Bu yöntem kadınlar tarafından olumlu karşılanırken, aynı zamanda kadınların düşünce ve fikirlerini alma konusunda da daha olumlu oldu.

Anneler Günü vesilesiyle okunan mesaj: 

Biz de bugün burada sıradan bir anneler günü kutluyor olabilirdik. Ama bizim bugün burada yapmak istediğimiz egemenlerin, “cennet anaların ayakları altındadır” deyip sonrada ikiyüzlüce sevgiyi hiç ederek, allayıp pullayıp süslü hediye paketlerine indirgeyerek, annelerimize olan sevgimizi metalaştırdıkları günü kutlamak değil.

Oysa anneler çok iyi bilir anne olmanın ne kadar güzel bir duygu olduğunu… Ve çocuklar da bilir ki; anneler çocuklarının sevgisini, bu günde alınacak hediyenin maddi ederiyle ölçmeyecektir…  Anneler dünyaya gelen her çocuğu ile ayrı derecede mutlu olur ve onlar büyüyüp kendi ayakları üzerine dikilinceye kadar üzerlerine titrerler… Çocuğun en küçük bir hastalığı, yüzüne düşen küçücük bir kederli gölge, gözünden damlayan bir tek yaş, karşılaştığı bir sorunun karşısında çaresiz kalması annelerimizi ne büyük kederlere boğduğunu yine en iyi anneler bilir… Çocukları sevindiklerinde onlar daha çok sevinir, çocuğun yaşamın her alanında elde ettikleri başarılarda en çok anneler mutlu olur… Üstelik bu keder, sevinç, mutluluk duygu seli çocuğun sadece çocukluk yaşıyla da sınırlı değildir. Çocuk kaç yaşında olursa olsun kederi de sevinci de annenin kederi, sevinci olmaya devam eder… Onu yaşamda karşılaşabileceği her türlü olumsuzluktan koruyabilmek için ömür boyu yüreği hep pır pır eder… Ve bu bir ömür boyu süren, hiçbir karşılık beklenmeyen koca bir emektir…  Bu emeğin, sevginin bedelini ödeyebilecek bir hediye varmıdır.?..

Anne çocuk sevgisinin paha biçilemez bu değerini egemenler, kendi çıkarlarına hizmet ettirecek şekilde, senenin bir gününe “anneler günü” deyip vitrinleri allı pullu hediye paketleriyle süsleyip bir tüketim gününe dönüştürerek, annelere sözde methiyeler dizerek iki yüzlülükle sevgimizi dahi satın almaya çalışıyorlar…

O gün TV ekranlarında annelere riyakarca methiyeler dizerken veya gazetelerde koca koca puntolarla Anneler günü kutlanırken;

Yaz- kış, yağmur- kar demeden gözaltında kaybedilen çocuklarının kemiklerini bulmaya bile razı edilen ve “hiç değilse ziyaret edebileceğimiz taşını okşayıp sevebileceğimiz bir mezarları olsun “ diyerek, çocuklarının kemiklerini aramak için Galatasaray Lisesi’nin önünü 23 yıldır mesken eyleyen annelerin feryatlarını her zaman olduğu gibi o gün de duymazdan geliyorlar… Berfo ana, Güzel ana ve daha nice analar çocuklarının kemiklerini ararken yaşamlarını yitirmedilermi?

Sadece TV de “çocuklar ölmesin” dediği için bebeği ile birlikte bir annenin hapse atılması onlar için çok sıradan bir mesele olmakta…

Roboski’de katledilen çoğu çocuk, 34 gencin annelerinin döktükleri kanlı gözyaşları umurlarında bile olmayacak…

Ya şarapnel parçalarından parça parça olmuş küçücük bedenini annesinin kucağına topladığı Ceylanımız…  ya Cizre’de askerlerin katlettiği küçücük bedenini toprağa veremedikleri için annesinin günlerce derin dondurucuda sakladığı Cemilemiz… Annesinin kucağında merdivenlerde vurulan küçücük bebek… ya günlerce sokak ortasında cenazesinin kaldırılmasına izin verilmeyen Taybet ana… Ya Sur’da, Amed’de, Ankara’da katledilen o gül yüzlü gencecik yürekler… Ya daha 14 yaşında, koca koca devlet yetkilileri tarafından “terörist” ilan edilip annesi meydanlarda yuhalatılan, 3 yıldır mahkemesi hala süren kartal kaşlı Berkinimiz…  Ali İsmail Korkmaz, Mehmet, Abdo can, Ahmet, Ethem, Medeni, Hasan… ya onlar?…

Ya iktidarın oy devşirmek için giriştiği Afrin savaşında katledilen gençler…  Denizleri idam sehpalarında, Mahirleri Kızıldere’de, İbrahim Kaypakkayı Diyarbakır zindanlarında siyasal düşüncelerinden dolayı katleden bu devlet değilmiydi? Hepsi daha henüz yirmili yaşlarda pırıl pırıl gençlerdi… Hangibirini sayalım ki?… Devletin bizzat katlettiği bu çocukların, gençlerin annelerinin kan ağlayan yüreklerini hangi anneler günü susturabilir ki… Ve aynı devlet yetkilileri suratlarına taktıkları maskeyle bu gün TV ekranlarında arzı endam gösterip bizim anneler günümüzü kutlayacaklar!.. Dağlarda, şehirlerde, fabrikalarda, okul önlerinde, idam sehpalarında, zindanlarda katllettikleri bütün çocuklar, bütün gençler bizim çocuklarımızdır…  Utanmazca anneler günü kutlaması için o yaldızlı sözleri sarfederken, cesaretleri varsa o annelerin gözlerinin içine bakarak yapsınlar o kutlamalarını…  Biz anneleri öyle yaldızlı üç – beş sözcükle kandırabileceklerini sanıyorsalar fena halde yanılıyorlar…

Ya istedikleri kadın modeline itiraz eden kadınları, anneleri, yaşlarına bile bakmadan saçlarından sokaklarda sürüklediklerini, öldürüseye dövdüklerini bilmiyor olabilirmiyiz? Daha birkaç gün önce Ankara’da Yüksel caddesinde 75 yaşındaki Perihan anneyi KHK lara karşı çıktığı için öldürüsiye döven bu devletin kolluk güçleri değilmiydi? Katledildikten sonra çıplak bedeni sokak ortasında  “teşhir” edilerek başkaldıran kadınlara gözdağı verilmek istenen Ekin Wan`ı sözde teşhir edenler bu namus bekçisi kesilen devlet yetkililerinin kolluk güçleri değilmiydi? ….“Erk”ek şiddetiyle çocuklarının gözü önünde katledilen, bıçaklanan, başta tecavüz olmak üzere şiddetin her türüne maruz kalan  kadın bilançosunun ayda 25 in altına düşmediğini, ama faillerinin “iyi hal” gerekçesiyle ceza indirimine gidildiğini hangimiz bilmiyor olabiliriz ki?… Milyonlarca annenin yüreğinin dağlandığı, kanlı gözyaşı döktürüldüğü  bir coğrafyada hangi anneler gününden bahsedilebilinir ki?…

Türkiye ve T.Kürdistanı’nda durum bu iken; yaşadığımız Avrupa topraklarında durum çokmu farklı?… Belki Türkiye’de olduğu gibi çok göze batan bir durum söz konusu değil…  Ancak egemenler için burada da sözde değer verdikleri anaların aslında hiçbir değeri yok… Üretime katılarak, emeğini satan, ama ucuz ve yedek işgücü olarak emeğinin karşılığını hiçbir zaman alamayan annelerimiz, yaşamları boyunca hem üretim alanlarında hem evde iki kez sömürülmüyorlarmı?…  Esnek çalışma

sistemine mahküm edilerek en katmerlisinden sömürülen veya erkeklerle aynı işi yapıyor olmasına rağmen aynı maaşı alamayan kadınlar bizim annelerimiz değilmi?… İş yerlerinde mobbinge uğrayan, emeklilik maaşı ile geçinemeyip bir ömür kocasına veya devletin yardımına maruz bırkalın yine annelerimiz… İşten yorgun argın eve geldikten sonra ikinci mesaileri başlayan, çocukların hatta babalarımızın, günlük ihtiyaçlarını karşılayabilmek için temizlik, çamaşır, yemek vb. derken gece yatağa herkesten sonra yatıp, sabah herkesten önce güne uyanan ama emeği hiç görünmeyen annelerimiz.. Evdeki yoksulluğu ev halkına hissettirmemek için adeta sihirbaz olan onlar değilmi?…  Özcesi yaşadığımız Avrupa topraklarında da sistemin annelerimize biçtiği rol çok farklı değil…  Evde, işte, her yerde koşturan, ama emeğinin karşılığını hiç bir zaman alamayan toplumda ikinci, üçüncü sınıf olan kadınlar; annelerimiz… İşte bütün bunları annelerimize reva gören, onların emeklerini, bedenlerini, cinselliklerini sömüren bu sistemin anneler gününü reddeiyoruz… Biz; annelerimizin emeğini görünmez kılan bir sistemin, bütün pişkinliği ile bize sunduğu bu anneler gününü kabul etmiyoruz…  Çünkü biz annelerimize olan sevgimizi yılın 365 gününde ağız dolusu yaşamak/ yaşatmak istiyoruz…

Yukarıda saydığımız gerçeklikler doğrultusunda annelerin ve çocukların en doğal hakları gasp edilirken, annelere annelikleri, çocuklara çocuklukları yaşatılmayan bir sistemde, hangi anneler gününü kutlamamız beklenebilir ki?

Kapitalizmin yada batının oyunu diyerek basitleştirmeden ilan ediyoruz ki; iki yüzlü erkek egemen sistemin bize dayattığı “Anneler Günü”nü kutlamayacağız.

Ancak biliyoruz ki; bu erkek egemen dünyada kadın olarak var olmak zor iş… Hele de anne olmak çok daha zor.. Bu nedenle de, ezilen toplumun kadınları olarak hepimiz yukarıda saydığımız gerçekliklerden bir yada birkaçını yaşadık ya da yaşıyoruz.. Kadın olarak hepimize, dolayısıyla annelerimize layık görülen tüm bu yaptırımlara “HAYIR” dediğimiz için, egemenlerin iki yüzlülükle önümüze koydukları bu günü reddediyoruz ve “ÇARE ÖRGÜTLENMEK, GÜÇ OLMAK” diyoruz…. Bu nedenlerden dolayı “bizim günümüz 8 Mart” diyoruz… Çünkü bu sistem kadınlar olarak bize, yaşamın her alanında ömür boyu mücadele etmeyi dayatıyor… Ya riyakârca önümüze koydukları bu aldatmaca günleri kabul edip mutlu olmuş gibi görüneceğiz ya da mücadeleyi seçip gerçek mutluluğu tadacağız.. Başka bir alternatifimiz yok!….

Sevgili anneler;

Sistemin bütün pişkinliğiyle bize sunduğu bu aldatmaca anneler gününü kabul etmeyip, hep birlikte onların oyunlarına gelmeyeceğimizi haykırdığımız, “HAYIR” larımızı yükselttiğimiz, örgütlü mücadelemizi yükselteceğimizi bir kez dsaha ilan ettiğimiz bir mücadele gününe çevirmeliyiz bu günü…  Bugün burada “Anneler Günü” vesilesliyle bir araya gelmiş olsak da asıl amacımız; emeğin değerini bilenler olarak, görünmez emeklerimizin görünür kılınması, toplumda sürekli birileri tarafından yönlendirilenler, akıl verilenler, yaşamları ve bedenleri üzerinde söz sahibi olamayanlar  değil; kendimiz birer birey olarak yer almanın mücadelesini verenler olarak, bu iki yüzlülüğü teşhir ederken hep birlikte hoş bir sohbet geliştirip, birlikte güzel zaman geçirebilmek… Sohbet edelim, kökeni toplumsal olan sorunlarımıza birlikte çözüm üretelim, yaşanılır güzel yarınların umudunu birlikte büyütelim… Hedefimiz senenin bir gününe riyakarca sıkıştırılmış sözde bir günle avunmak değil,; dünyadaki bütün anneler ve çocuklar için senenin 365 gününü çocuklarıyla ve sevdikleriyle ağız dolusu gülerek yaşayacakları bir dünya yaratmak olsun… Bu vesileyle gün be gün mücadeleyi elden bırakmayan, siz güzel annelerimizin, yani “mücadeleci tüm kadınların, yılın 365 günü anneler günü olsun..” diyoruz.