Home , Haberler , Cumartesi Anneleri: “Acılarımız 38 yıldır hiç dinmedi”

Cumartesi Anneleri: “Acılarımız 38 yıldır hiç dinmedi”

HABER MERKEZİ|08.06.2019|İHD İstanbul, Diyarbakır ve Batman şubeleri bu haftaki eylemlerde de kaybedilenlerin akıbetini sordu. 

Kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri eylemlerinin 741’inci haftasında Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelmek isteyen Cumartesi Anneleri, bir kez daha polis tarafından engellendi. Cumartesi Anneleri, polis ablukasına alınan İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin bulunduğu sokakta eylemlerini gerçekleştirdi. Bu haftaki eyleme, Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Oya Ersoy ve Zeynel Özen destek verdi. Kayıp yakınları, üzerinde kayıpların fotoğraflarının olduğu tişörtler giyerek, gözaltında kaybedilen yakınlarının fotoğrafları ile kırmızı karanfil taşıdı.

Bu haftaki eylemde, 28 Aralık 1980 tarihinde Antep’te bir ev baskınında yaralı olarak gözaltına alındıktan sonra idam edilen ve daha sonra kaybedilen Veysel Güney’in akıbeti soruldu.

‘iktidarlar değişse de cezasızlık devam ediyor’

Bu haftaki basın açıklamasını 6 Aralık 1993’te Urfa’nın Siverek ilçesinde gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Hüseyin Taşkaya’nın kızı Serpil Taşkaya yaptı. AKP’nin yürüttüğü politikalar sonucunda Türkiye’nin derin bir hukuk ve demokrasi krizi yaşadığını belirten Taşkaya, iktidarın politikalarına karşı itirazı olanların, eleştiri hakkını kullananların, hak ve özgürlük talep edenlerin, anayasal güvenceden mahrum bırakıldığını söyledi. İktidarın gözaltında kaybedilen sevdiklerini arayan Cumartesi Annelerinin 42 haftadır Galatasaray Meydanı’na çıkmasını engellediğini hatırlatan Taşkaya, “Türkiye’de iktidarlar değişse bile toplumsal travmalara yol açan yaygın insan hakları ihlalleri ve cezasızlık devam ediyor. Biz 741 haftadır bu devamlılığın bir sistem sorunu olduğunun, yaygın hak ihlallerinde suçun işlenmesi için gerekli ortamı yaratan sistemin topyekun sorgulanması gerektiğinin altını çiziyoruz” dedi.

İdam edildikte sonra kaybedildi’

Veysel Güney’in 24 yaşında iken 12 Eylül Askeri Darbesinin ardından 28 Aralık 1980 tarihinde Antep’te bir ev baskınında gözaltına alındığını belirten Taşkaya, sözlerini şöyle sürdürdü: “Adana Bölgesi Sıkıyönetim Komutanlığı 2 No’lu Askeri Mahkemesi’nde yargılandı. İlk duruşması 6 Şubat 1981 tarihinde yapıldı. 17 Şubat 1981 tarihinde yapılan ikinci duruşmasında, kendisini suçlayacak deliller olmaksızın idama mahkum edildi. Avukat talebi reddedildi ve savunma hakkı yok sayıldı. Meclis kararı olmadan özel kanun çıkartılarak, 10 Haziran 1981 tarihinde Gaziantep E Tipi Cezaevi’nde idam edildi. İdam sonrasında Veysel’in üzerinde bulunan kalemi, sigarası ve çakmağı tutanakla baba Ali Güney’e teslim edildi. Ancak 10 Haziran 1981 tarih ve 266 sayılı tutanakla babasına verilmek üzere Yüzbaşı Burhan Erdem’e teslim edilen cansız bedeni kaybedildi. Veysel’in idamından 25 yıl sonra Veysel Güney’in ilk ifadesini alan ve idamında hazır bulunan savcı Mete Göktürk ‘Adaleti Gördünüz mü?’ isimli kitabında onu suçlayacak delillerinin olmadığını açıkladı. Bütün mercilere başvurular yapıldı, kampanyalar yürütüldü ve hukuk mücadelesi verildi. Milletvekilleri soru önergeleri ile konuyu defalarca Meclisin gündemine taşıdı. Bu girişimlerin tümü sonuçsuz kaldı.”

‘Tüm askeri ve sivil unsurlar sorumludur’

“Veysel’in idamından ve kaybedilmesinden; başta Kenan Evren olmak üzere, 12 Eylül’ün tüm asker ve sivil unsurları, Gaziantep Sıkıyönetim Komutanı General Şahabettin Balkan, Veysel’in bedenini tutanakla teslim alan Yüzbaşı Burhan Erdem sorumludur” diyen Taşkaya, Güney’in idamı ve bedeninin kaybedilmesinin insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğunu söyledi. İnsanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımının olamayacağını vurgulayan Taşkaya, adli makamları, etkili bir soruşturma ve kovuşturma yaparak, Güney’in idamı ve kaybedilmesi ile ilgili karar alma ve uygulama mekanizmalarında yer almış tüm devlet görevlilerinin cezalandırılmasını sağlayacak hukuki bir süreci başlatmaya çağırdı. Taşkaya, “Devleti yönetenleri 12 Eylül’ün suçlarını ve suçlularını korumaktan vazgeçerek Veysel Güney’in 38 yıldır gizlenen mezar yerinin tespit edilmesi için gerekli adımları atmaya çağırıyoruz” diye belirtti.

Bayram havasında geçirmek istiyoruz’

23 Şubat 1995’te gözaltında kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız da, eyleme katılanların bayramını kutlayarak, “Bayramlar geçiyor herkes öyle ya da böyle Bayram ediyor. Biz acı, yas içinde gözlerimiz yollarda. Yıllardır belki devletten bir haber alırız diye, bayramları bayram gibi yaşarız diye bekliyoruz. Ne yazık ki olmadı. Biz intikam peşinde değiliz. Bizim ne aradığımızı herkes iyi biliyor. Devlette bunu iyi biliyor. Ama bu zulmü yaşatmaya devam ediyor. Biz acılıyız, öfkeliyiz kararlıyız ama Galatasaray lisesi önünden vazgeçmeye niyetimiz yok. Alanların açılmasını istiyor ve sesimizi halka böyle duyurmak istiyoruz” dedi. Türk annelerine seslenen Yıldız, “Hangi partiden olursa olsun bizim yanımızda olmalarını, bizim sesimizi duymalarını, bizi görmelerini istiyoruz. Bakın oylar nelere kadirdir. Oy zamanı geldi mi herkes kardeş oluyor, ana oluyor, dost oluyor. Oydan sonrada nereye gitmek istiyorlarsa oraya gitsinler diyorlar” ifadelerini kullandı.

31 yıllık ıstırap

Amcası Veysel Güney’in 38 yıl önce suçsuz olduğu halde devlet tarafından idam edildiğini dile getiren Doğan Güney, devletin kendilerini bir mezara muhtaç hale getirdiğini söyledi. Acılarının 38 yıldır hiçbir şekilde dinmediğini ifade eden Güney, “Nenem Galatasaray Meydanı’nda ilk ağıtını yakmaya başladı. Sesini burada duyurmaya başladı. Ve bu şekilde son isteği de evladının mezarına, evladının eşyalarıyla birlikte gömülebilmekti. Çünkü evladının bir mezarı bile yoktu. Nenemi 31 yıl boyunca bu ıstırapla yaşattılar. Bu hangi vicdan veya adalet sisteminde yer alıyorsa, biz buna karşı Güney ailesi olarak direndik. Mücadelemiz bu şekilde sürmeye devam ediyor. Bizler tüm kayıpların bulunmasını ve bizlere bu acıları yaşatanların adalet önüne çıkmalarını istiyoruz. Yataklarında rahat bir şekilde değil, Kenan Evren gibi ölmelerini değil, adaletin önünde hesap vermelerini istiyoruz” diye konuştu.

Diyarbakır

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınlarının her hafta düzenlediği “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eyleminin 539’uncusu gerçekleştirildi. Diyarbakır Valiliğinin açık alanda eylem yasağı kararı nedeniyle eylem, dernek binasında yapıldı. Kayıp yakınları, BiİHD Diyarbakır Şube yöneticileri ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Diyarbakır İl Başkanı Mehmet Sayın’ın da katıldığı eylemde konuşan İHD Diyarbakır Şube Yöneticisi ve Kayıp Komisyonu Üyesi Adnan Örhan, 40 haftadır Diyarbakır Valiliğinin Koşuyolu Parkı’nda eylem yapmalarına izin vermediğini hatırlatarak, keyfi olarak tanımladığı valiliğin yasak kararını kınadı.

Kayıp yakınlarının uzun süredir taleplerini dile getirdiğini ifade eden Örhan, bu taleplere ilgili kişi, kurum ve yetkililer ile hükümetlerin yanıt vermediğini kaydetti. Çocuklarını kaybeden annelerin bayramlarını hep buruk bir şekilde geçirdiğinin altını çizen Örhan, annelerin her bayram ziyaret edebilecek bir çocuklarına ait bir mezar olduğunu dile getirerek, “Bu talebi duymayanlar, görmeyenler; ancak sağır ve dilsiz olabilirler” dedi.

‘Annelerin seslerine kulak vermeleri gerekiyor’

Ortaya çıkan onca belgeye rağmen, hiçbir katilin, failin yargı karşısında çıkarılmadığına dikkat çeken Örhan, “Gerek yargı, gerekse hükümet, bir adım atmak istemiyor. Birçok dosya tozlu raflara kaldırıldı. Maalesef bu annelerin, bu insanların sesi duyulmuyor, duyulmak istenmiyor. Bayram vesilesiyle şu çağrıyı yapıyoruz: Siz bu annelerin sesine cevap olmadıkça hiçbir bayramınız huzurlu geçmeyecek. Çünkü bu annelerin yüreği yaralıdır, bu anneler evlatlarını arıyorlar, kaybettirilen çocuklarının mezarını arıyorlar. O nedenle sorumluların bir an önce adım atması ve annelerin bu çığlığına bu sesine kulak vermeleri gerekir” diye konuştu.

 

Örhan, daha sonra 7 Temmuz 1996’da Mardin’in Derik ilçesi Kocatepe köyünde kaybedilen İsa Efe’nin hikayesini anlattı. Olay günü Efe’nin Derik Üçyol Karakolu’na bağlı askerlerce gözaltına alındığını, ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldığını söyleyen Örhan, aynı gün öğlen sonrası köye gelen üniformalı askerlerin Derik İlçe Jandarma Karakolu’ndan geldiklerini, bir ifade için Efe’nin kendileriyle gelmesi gerektiğini söyleyerek Efe’yi araca bindirip götürdüklerini belirtti.

‘Geçen zamana rağmen sonuç alınamadı’ 

İsa Efe’nin bir suçu olmadığı için serbest bırakılacağı düşüncesiyle herhangi bir yere başvurmadığını, ancak İsa Efe’nin serbest bırakılmadığı gibi bir daha kendisinden haber alınmadığını kaydeden Örhan, “Yıllar sonra Derik Cumhuriyet Savcılığına gelen bir ihbar üzerine 1993 yılında boşaltılan Derik ilçe merkezine 5 kilometre mesafede bulunan Tepebağ köyüne bağlı Çat mezarsının hemen girişinde bulunan bir noktanın mezar görünümünde olduğu belirtilir. İhbar üzerine Derik Cumhuriyet Savcılığı 4 Ağustos 2013 tarihinde kazı çalışması başlatır. Söz konusu yerde bir insana ait kemikler bütün halinde bulunur. Savcılığın kazı çalışması yapıp ceset bulduğu yer ile İsa Efe’nin kayboluşundan sonra ailenin duyum üzerine şüphelendiği noktanın aynı olması dikkatlerden kaçmaz. Aile faillerin cezalandırılması için suç duyurusunda bulunur ancak geçen zaman rağmen herhangi bir sonuç alamaz” şeklinde konuştu.  Oturma eyleminin ardından açıklama sona erdi.

Batman

Batman’da ise İHD öncülüğünde kayıp yakınları, 445’inci hafta açıklamasını dernek binasında gerçekleştirdi. Kayıp yakınları, insan hakkı savunucularının katıldığı açıklamada, kayıpların fotoğrafları taşındı.

Eylemde konuşan İHD Batman Şube Yöneticisi Mesut Aydın, bayramların, kendileri için akıbetlerini öğrenemedikleri yakınlarının sonsuz acısının daha da derinleştiği gün demek olduğunu belirterek, “Bayram, kaybedilen yakınlarımızın mezarı başında gözyaşı dökmenin tesellisine en çok ihtiyaç duyduğumuz gün demek. Bayram, bizi çocuksuz, annesiz, babasız, eşsiz,  kardeşsiz, sevgilisiz bayramlara mahkum edenlere duyduğumuz insani öfke demek. Bayram bizim için yas demek” dedi.

Aydın, konuşmanın ardında Derik ilçesine bağlı Kocatepe köyünde 7 Temmuz 1996 tarihinde gözaltında kaybedilen İsa Efe’nin hikayesini anlattı.