Home , Haberler , Cinsel işkence faillerine koruma zırhı

Cinsel işkence faillerine koruma zırhı

Eren-Keskin

Kürdistan’da insanlık suçu işleyen asker ve polisleri özel yasalarla koruyan AKP hükümeti, yeni katliamlara da davetiye çıkarıyor. 1997 yılından Ağustos 2015’e kadar devlet eliyle işlenen 432 cinsel işkencenin faillerinden 297’si polis, 108’i asker iken askere yetki veren taslak ile yeni kirli yöntemlerin önü açılacak. Avukat Eren Keskin, Türkiye’nin 1915 yılından bu yana işlediği tüm suçlara ilişkin bir hukuk oluşturduğunu belirterek, „Ekin Wan, Cizre ve Sur’da kadın bedenlerinin çıplak teşhirini de düşündüğümüzde, bu suçları hem meşrulaştırmak hem de bu suçları işleyenleri cezadan kurtarmayı amaçlıyor“ dedi.

Askeri personellerin işledikleri suç kapsamında yargılamalarını Başbakan ve Milli Savunma Bakanı’nın iznine tabi tutan yasa tasarının kadınlara yönelik cinsel şiddet suçlarını hem meşrulaştırmak hem de bu suçları işleyenleri cezadan kurtarmayı amaçladığını dile getiren insan hakları savunucusu avukat Eren Keskin, „Kadınları iradelerini ve umutlarını kırmak ve suçları gizlemek için çıkarılmış bir yasa olacak“ dedi.

Devlet, Kürdistan coğrafyasında 1990’lı yıllardan bu yana işlediği ağır insanlık suçlarına, Milli Savunma Bakanlığı tarafından hazırlanan taslak ile yasal zemin hazırlama çabası içerisinde. Adalet Bakanlığı’na sunulan ve işkence ile katliam gerçekleştiren askerlerin yargılamasının önünü alacak olan taslakta „Terörle mücadelede görevli tüm TSK mensuplarının izne bağlı olarak yargılanabilmeleri“ yönünde yapılan düzenleme ile polisten sonra askere de sınırsız yetkinin önü açılacak.

1990’lı yıllarda yaşanan gözaltında cinsel işkencenin yarattığı travmanın etkileri ve izleri hala silinmezken, hazırlanan taslakla yeni kirli yöntemler bu kez AKP eliyle yasal kılıfa büründürülerek meşrulaştırılmaya çalışılıyor. AKP’nin Kürdistan’da derinleştirdiği savaşa karşı Kürt kadınlarının özyönetim alanlarında geliştirdiği direnişe her gün bir halka daha eklenirken, bu öfkeden korkudan devlet ise en kirli savaş yöntemlerinden olan taciz ve cinsel işkenceyi tekrar devreye koydu.

Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Bürosu’nun 1997 yılından Ağustos 2015’e kadar verileri derlediği raporda ise çarpıcı veriler mevcut. Rapordaki veriler kadınların en çok siyasi ve savaş nedenlerinden kaynaklı cinsel şiddete maruz kaldığını gösteriyor.

Faillerin 297’si polis, 108’i asker

Rapora göre, 1997 yılından 2015 yılının Ağustos ayına kadar büroya 432 başvuru yapılırken, çeşitli işkencelere maruz kalmış kadınlara işkence uygulayan faillerin 297’si polis, 108’i jandarma-asker, 20’si özel tim, 18’i korucu, 49’u infaz koruma memuru, 4’ü itirafçı, 25’i DAİŞ üyesi.

Kadınlar siyasi ve savaş nedenleriyle şiddete maruz bırakılıyor

Kadınların gözaltına alınma nedenleri üzerine veriler bulunan raporda, kadınların daha çok siyasi ve savaş nedenlerinden dolayı şiddete maruz kaldığı belirtiliyor. Siyasi ve savaş nedenlerinden kaynaklı gözaltına alınan ve şiddete maruz kalan kadınların toplamdaki sayısı 325. Raporda, 107 kadının ise adli vakalardan kaynaklı cinsel taciz ve tecavüze maruz bırakıldığı belirtiliyor.

432 kadından 178’inin dava dosyası mevcut

Raporda, toplamda 432 kadından sadece 178’inin dava dosyasının bulunduğu bilgisi yer alıyor. Ayrıca 178 dava dosyasından AHİM’de sonuçlananların sayısı ise 30. Yine AİHM’de görülmeye devam eden dava dosyası 13 iken, ceza mahkemelerinde devam eden dava sayısı ise 44. Yargıtay’da 14, savcılıkta bulunan davaların sayısı ise 69. Raporda henüz kararı verilmemiş dava dosyasının ise 8 olduğu bilgisine yer veriliyor. Devletin baskılarından korktuğu için hukuki işlem istemeyen kadınların sayısı 141 olarak belirtirken, suç duyurusu nedeniyle ağır baskıya maruz kalanların sayısı ise 140.

İnsan hakları savunucusu avukat Eren Keskin, ağır insanlık suçlarına davetiye çıkaran tasarının kadınlara yönelik cinsel şiddet boyutunu değerlendirdi.

‚Uygulamada büyük bir cezasızlık söz konusu‘

Hazırlanan tasarıya göre, Kürdistan’da askerlerin işlediği suçlar nedeniyle yargılanmalarının Milli Savunma Bakanlığı ve Başbakan’ın iznine tabi tutulduğunu hatırlatan Keskin, bunun nedenini ise devletin Kürdistan’da işlediği insanlık suçlarının yargılanmasının önüne geçmek olarak değerlendirdi. Keskin, „Türkiye Cumhuriyeti Devleti, zaten bir hukuk devleti değil. Yani; yasayla uygulaması birbirinden farklı. Aslında, uygulamada zaten büyük bir cezasızlık söz konusu. Ama bunu da yeterli görmüyor ki bir de yasal kılıf uydurmaya çalışıyor. Aslında bu Türkiye devletinin 1915’ten beri uyguladığı bir şey“ dedi.

‚Türkiye’de 1915’ten beri ırkçı hukuk uygulanıyor‘

Türkiye’nin bu tür uygulamalarını 1915 Ermeni Soykırımı’ndan bu yana uyguladığına dikkat çeken Keskin, şunları aktardı: „Türkiye Cumhuriyeti Devleti, işlediği tüm suçlara ilişkin olarak bir hukuk oluşturmuştur zaten. Türk hukukunun yapıcısı Mahmut Esat Bozkurt’tur. Bozkurt, zaten Türkler dışında tüm kimliklerin ancak Türklere hizmet edebileceğini söylemiş bir kişidir. Böyle bir anlayışın yaptığı hukuktan söz ediyoruz biz. Irkçı bir hukuktan söz ediyoruz. 1915 Soykırımı’ndan başlayarak işlenen tüm insanlık suçlarını gizlemeye yönelik yasalar ve buna bağlı olarak da anayasa oluşturulmuştur. Bu çıkarılan yasayı da böyle değerlendirmek gerekiyor.“

‚Cinsel şiddet suçlarını meşrulaştırmayı amaçlıyor‘

Böyle bir tasarının hazırlanmasının kadınlar açısından da son derece önemli olduğuna vurgu yapan Keskin, 1997 yılından beri devlet güçleri tarafından cinsel işkenceye uğrayan kadınlara avukatlık yaptıklarını hatırlatarak, „Şunu çok iyi biliyoruz ki taciz ve tecavüz kadınlara karşı bölgede bir savaş yöntemi olarak kullanıldı. Aslında her zaman da cezasız kaldı. Ama, bugün böyle bir yasanın çıkarılması Ekin Wan, Cizre ve Sur’da kadın bedenlerinin çıplak teşhirini de düşündüğümüzde, bu suçları hem meşrulaştırmak hem de bu suçları işleyenleri cezadan kurtarmayı amaçlıyor. Yasa tasarısı, suçun gizlenmesi açısından büyük bir tehdit oluşturuyor“ diye konuştu.

‚Kadınlara gözdağı verilmek isteniliyor‘

Tasarıyla aynı zamanda kadın iradesini kırmak ve kadınlara gözdağı vermenin amaçlandığını da dile getiren Keskin, kadınların kendilerine yönelik cinsel işkenceyi açıklamaktan utandığını yada korktuğunu kaydetti.

Keskin, çıkarılmak istenilen yasa ile kadınlarda „Ben şikayet etsem de bir sonuç alamam“ duygusunun yaratılmaya çalışıldığını söyledi. „Kadınların iradelerini ve umutlarını kırmak, suçları gizlemek için çıkarılmış bir yasa olacak“ diyen Keskin, tasarının yasalaşmaması için çağrılarının olacağını kaydetti.