Home , Haberler , ÇAPULCU KADINLARDAN SELAM,DİRENİŞE DEVAM!

ÇAPULCU KADINLARDAN SELAM,DİRENİŞE DEVAM!

SAMSUNG CAMERA PICTURES RÜDESHEİM | 16 – 07 – 2013 | 22 – 23 Haziran 2013’te Yeni Kadın kampı gerçekleşmiştir. Bu kampa ilişkin Yeni Kadın Frankfurt komitesi’nin yapmış olduğu açıklamayı      olduğu   gibi yayınlıyoruz

22-23 Haziran 2013 tarihinde Rüdesheim Jugendherberge´de gerceklestirdigimiz Yeni Kadin Hessen Kampina yaklasik 42 Kadin ve 17 cocuk katilmistir

Frankfurt Yeni Kadin Komitemizin organize ettigi kampa komitemize bagli üyeler ve üye olmayanlar haricinde   

Koblenz Alevi Kültür Merkezi’nden ve Oberursel Alevi Kültür merkezi’ndan kadın arkadaşlar katılım sağladılar.ön 

hazırlıkları haftalar öncesinde yapılan kampımızın üç ayağı vardı.

1)            1).  Siyasi Eğitim,

2             2).Kültürel Program,

     3).Gezi Programı

Kampın iki günlük gidişatına dair kısa bir açıklama ve selamlamayı yapan Özlem arkadaşımızın ardından,Hülya arkadaşımızın komitemiz adına kısa açılış konuşmasıyla başlayan kampımız, Taksim-Gezi Direnişi ile başlayıp tüm ülkeye yayılan direnişe atfen,başta kadınlar olmak üzere tüm direnişçilere adandı.

Bugün Taksim’den tüm ülkeye parça parça yayılan direniş seli,ağaçların kesimiyle başlayan bir grubun direnişini aşmış,sisteme karşı yıllardır içlerinde büyütüp-biriktirmiş oldukları öfke ve kinin, başta kadınlar olmak üzere,her sınıf ve katmandan ezilen-sömürülen-ötekileştirilenlerin direnişine dönüşmüştür.Ve kadınlar da bugüne kadar olduğu gibi,bu direnişte de,‘Emeğime-Kimliğime-Bedenime ,kılık-kıyafetime,cinsel kimliğime,inanç ya da inançsızlığıma,kürtajıma-sezeryanıma,kaç çocuk yapacağıma,kısacası hayatıma ve yaşamıma dokunma ve karışma‘ diyerek,isyan ve öfkesini Gezi direnişinin kadın çapulcuları olarak,devletin şiddetine karşı tek ses-yürek haykırdılar.Kadının gücünün nelere muktedir olduğunu,kadın sokaklara-meydanlara çıkarsa,direnişin daha bir kırılamaz olduğunu bir kez daha gösterdiler.‘‘ vurgusu yapılan konuşmasını ‚‘Biz de Değişik şehirlerden burada bulunan ilerici-demokrat-devrimci kadınlar olarak başta direnişteki kadınlar olmak üzere ,hak ve özgürlükleri için haftalardır sokaklarda meydanlarda olan tüm direnişçilere ‚‘ÇAPULCU KADINLARDAN BİN SELAM,DİRENİŞE DEVAM‘ mesajımızı iletiyor,dayanışma selamlarımızı gönderiyoruz.‘‘ denilerek,uzun zamandır böylesi bir kampı organize etmek istememize rağmen,değişik nedenlerle gerçekleştiremediğimiz,ama bugün tahmin etmediğimiz sayıda arkadaşımızın bu kampı sahiplenmesi ,iki günlerini buraya ayırarak gelmeleri  büyük bir sorumluluk örneği olduğu gibi güzel bir emektir de denilerek,katılımlarından-emeklerinden dolayı teşekkür ederek konuşmasını bitirdikten sonra grupların oluşturulmasına geçildi.

Oluşturulan çalışma gruplarında her yaş grubundan arkadaşlar tartışmalara katılıp görüş ve önerilerini sundukları gibi,farklı görüşleri de harmanlama imkanı buldular.Bu grup tartışmalarının en olumlu yanı olurken,bizler açısından da,önümüzdeki siyasi çalışmalarımıza ışık tutucu ve hangi konular üzerinde daha fazla yoğunlaşmamız gerektiğinin de bir göstergesi oldu diyebiliriz.Grupların tartışmalarının sonucunda çıkardıkları sonuç bildirgelerini kısaca özetleyecek olursak:

1)      KADIN Ve AiLE: GRUP KELEBEKLER

Mirabel Kardeşler’im mücadelesinden esinlenerek isimlerini ‚KELEBEKLER‘ koyan ilk grup,toplumun en küçük ama en etkili ve en güçlü örgütlülük alanlarından ailenin,kadının modern cezaevi olduğunun altını çizerek,kadınların hala bilinçli ya da bilinçsiz bu aile tiplemesinden kendini kurtaramadığı,bu birim içinde gericiliğin filiz verdiğini,kadının emeğinin en görünmez kılınan alan olduğunu,üretime katılsın-katılmasın sorumluluk-zorunluluk ikileminde üzerlerinde baskıcı bir şekilde görevler yüklendiği vurgusu öne çıktı.Ayrıca şiddetin her türlüsünün de yaşandığı aile kurumunda,yaşananların aile içinde kalması gerektiği yanlış düşünce-yönlendirmesinin de etkisiyle yaşananların dillendirilmemesinin de önemli bir sorun olarak durduğu belirtildi.Feodal değer yargılarının,örf-adet-gelenek-görenek-töre-namus sarmallarından kopuşta atılması gereken radikal adımlarda kadının cesaretsizliği-örgütsüzlüğü bunu daha da tetkliyor denilen bildirgede,kadının kendini ifade etmedeki sıkıntılarına değinildi.Ve dinin de aile üzerinde,özellikle erkeğe imtiyazlar tanıyan halinin de kadının silik,ikincil konumda kalma,her istenileni ve söylenileni yapma durumuna getirilmiş olması,yasaklı-günahlı-ayıplı kadın yaşamlarının çoğalmasını,kadının cehennemi bu dünyada yaşamak zorunda bıraktırmıştır.Sayıları hiç de az olmayan bu kadınlar…ve biz bu kadınların neresindeyiz sorgusunun yapılmasını da 2.gruba bırakan KELEBEKLER kendi içlerinde çok uyumlu bir tartışma performansı sergilediler.

2)      KADIN VE DİN: ALTIN KIZLAR

Altın ister ezilen sınıf olsun,ister ezen sınıf olsun,toplumumuzda en değerli kaynak.Kadınlar da bu toplumun en değerli olmazsa olmazlarıdırlar.Değerlidirler,güçlüdürler,çünkü hayatı-yaşamı yeniden ve yeniden üretenlerdirler.Bu anlam da ALTIN KIZLAR’da bu değerlerinin bilinciyle hareket ederek isimlerini de görünür kıldılar.

İnançlı arkadaşların da olması bakımından,hassas bir konuyu tartışma sorumluluğunu üstlenmiş olsalar da bu grup da güzel ama sorgulayıcı bir tartışma yürüttü diyebiliriz.

‚Dinler tıpkı devlet ve aile kurumları –örgütlenmeleri gibi,her sistemin erilleri tarafından,kendi çıkarlarını güçlendirebilmek için baskı-korku-sindirme aracı olarak kullanılan en güçlü mekanizmalardan biridir.‘ diye başlayan bildirgede devamla,‘ Proletaryanın önderleri dahi dini afyonla eşdeğer tutarak,halkları nasıl adım adım yaşamdan-hayattan uzaklaştırdığını görüyoruz.Gidip de döneni olmayan tuhaf bir öbür dünyayla,günahla-sevapla şartlandırılıp,gözleri boyanan insanlığın,sistemin karşısında güç olmalarını engellemek için kullanılan en önemli araçlardan biridir din.Dinleri çıktıklarında savunan,peygamberleri sahiplenip,yanlarında ilk yer alan kadınlar olmalarına rağmen,ilk mağdur edilenler yine kadınlar olmuştur.Ortaçağ karanlığında kiliselerin fetvalarıyla cadı avlarında yüzbinlerce kadın yakılarak-asılarak-boğularak soykırıma uğramışlar,islam dininde diri diri toprağa gömülmüşlerdir.Musevilikte erkeklerin ilk sabah duası hala,‘Beni kadın yaratmadığın için sana şükürler olsun‘ dur.Kadına karşı duruş söz konusu olduğunda dinler arasındaki farklılıklar adeta yok olur,tüm dinler-mezhepler ortak paydada buluşurlar.Ötekileştirme,kadını erkeğin tarlası –zevk aracı,üreme makinası,evinin-mutfağının kadını olarak görme tüm dinlerin ortak paydalarıdır.‘‘

 İnançsal boyutuyla Alevi liği de tartışan grup,Alevilikte de durumun çok da farklı olmadığını,Alevi felsefesinin kadın-erkek ilişkisini önemsediğini,cemlerin ortak yapıldığını,dedelerin-pirlerin yanında anaların da olduğuna ama pratikteki yansımasının erkek egemen bakış açısından beslendiğinin görüldüğüne vurgu yapıldı.Bir kadının ancak yaşlandığında eli öpülesi duruma gelirken,dedelerde durumun böyle olmadığına,hatta anaların dede ve pirlerden icazet alarak o makama geldiklerine değinilerek,örnekler verildi.Postlarda oturan dede ve pirlerden bahsedildi.Alevi kadınların yaşadıkları problemlerin,toplumun farklı inanç gruplarındaki kadınlardan çok da farklı olmadığına değinilerek,bu baskılama ve sömürü mekanizmasına,ötekileştirilmeye,erkek egemen anlayışa karşı,kimden gelirse gelsin şiddetin inanç boyutlusu da olmak üzere mücadele edilmesinin önemine vurgu yapıldı.Dinleri,özellikle erkeklerin kendi çıkarları,iktidarlarını daha güçlendirebilmek için ürettiklerine değinilen bildirgede,kadınlar bilmediklerini öğrendikçe,öğrenip sorgulamaya başladıkça dine sarılmada da esnemeler-azalmalar olacağı,erkeğin dini kullanarak üzerimizdeki nüfusuna karşı duruşu geliştirerek,‘bedenim benimdir‘ deme cesaretini de göstermeye başlayacağına işaret edildi.

3)      KADIN VE CİNSELLİK:  GRUP UĞUR BÖCEĞİ

Üzerimize konulduğunda bize uğur getireceğine inandığımız çok sevimli ve zararsız bir canlı türüdür.Kadınlar da elleri nereye değerse canlılık-verim-güzellik ve illa da barış ve yaratıcılık getirdiklerinden dolayı,bir anlamda toplumun uğur böcekleri,en değerli varlıklarıdırlar.Ayrıca bu kampın da kendilerine uğur getirmelerini de dileyen grup isimlerini bu anlamda seçtiler.

En fazla tartışılan konulardan biri bu konu oldu diyebiliriz.Yüzyıllardır cinsellik ve cinselliğimiz bize tabu olarak tanıtılmış-kanıksatılmış ve öğretilmiş olduğundan başlangıçta tartışmalarda sıkılganlık da kendini göstermedi değil.‘Birisi başlasın konuşmaya‘ bekleyişi vardı.Ama dakikalar ilerledikçe,bastırılmış-sindirilmiş-susturulmuş duygular,içlerde kopan fırtınalar yavaş yavaş dışa vurulmaya başladı.

Cinselliğin daha çocuk yaşlarda özellikle kız çocuklarına tabularla dolu yanlışlıklar bağlamında anlatılması,bekaretin korunması feodal değer yargısının hala devam ettirilmesi sonucu,‘gerdek gecelerinin‘ kadınlar aleyhine kabuslara dönüşmesi ilk değinilen temalar oldu.Çocukların eğitiminde özellikle ağırlıklı olarak biz kadınların etkisi olmasına rağmen,başta bizlerin kız çocuklarımız olmak üzere cinselliği ya anlatmamamız,ya da  anlatsak da toplumun-sistemin çizdiği gerici kalıplar çerçevesinde kızlarımıza erkeklerden uzak durması şeklinde anlattığımız ama erkek çocuklarımıza sınırlı özgürlükler vererek aktardığımız cinsellik anlayışında kendimizi de gözden geçirmemiz gerektiğine de vurgu yapıldı.Bizler birlikteliklerimizde cinselliğimizi yaşayabiliyor muyuz sorusuna verilen yanıtlar ya da sunulan görüşler çok da iyi bir tablo sergilemiyordu.Adeta,‘Cinsellik eşlerimizle yaşadığımız bir işkence  seansı‘ şeklinde yorumlamalar yapıldı.Erkeğin ve kadının cinselliğe bakış açıları ve beklentilerinin çok farklılıklar gösterdiği de diğer bir tespitti.Bir çok ülkenin yasalarında hala olmayan ‚‘eşe  tecavüz‘ olayı da tartışılan konular arasındaydı.Erkek istediği zaman cinselliğini yaşama hakkına sahiptir.Ama kadının bırakalım cinselliği yaşamasını,yaşamak istememesini söylemesinin dahi eşler tarafından kabul edilmediği,bir çok birlikteliklerde kadının adeta tecavüzü yaşadığı vurgusu yapıldı.Ensest yani aile içi tecavüzlere de değinilen bu konu başlığında,başta anneler çocuklarının uğradıkları şiddete karşı duruş sergilemeleri gerektiği,oysa annelerin bir çok olayda da görüldüğü gibi değişik kaygılar sonucu çocuklarına sahip çıkma yerine,onlara inanmamayı,ya da olayı ört-bas etmeyi yeğler durumda olduklarına vurgu yapılarak,oysa bağırmalı ve herkesin duymasını sağlamalıyız notu düşüldü.

Evliliklerde boşanmaların ilk sıralarında yer alan nedenlerin başında gelen cinselliğin tadında yaşanamaması olduğu gerçeği hatırlatılarak,boşanmayı göze alamayan kadınların hayatı ise işkenceye dönebilmekte.Ki,zaten erkek cinsel yaşamında kendini problemli görmediğinden kadın burada da ötekileştirilir,hatta eşinin kendisini ‚aldatmasına‘ dahi göz yumar.Çünkü eğer eşini mutlu edebilmiş olsaydı o da dışarıya gitmez yanlış yargısıyla kendine acımasız ve haksız yaklaşır.

Evlilikler saygı ve sevgi temelinde oluşturulmadığından,cinsellik evliliklerle,kadınlarda bekaretini evleneceği erkeğe saklayıp,ancak onun kadını olacağıyla sınırlandırılmış olduğundan,cinselliğini hiç bir tabu-kaygı-çıkar vb olmadan,iki insanın özgür iradesi ve isteği üzerine sağlıklı temellerde yaşayanlara da ‚‘kötü gözle‘ yaklaşılıp-ötekileştirildiği toplumumuzda öncelikli olarak gerici toplumsal değer yargılarının beynimizde ve pratiğimizdeki yansılarıyla mücadele etmemiz gerektiğine vurgu yapıldı.Sağlıklı bir cinsellik yaşamayan ya da cinselliği yaşamayanların psikolojilerinin de çok iyi olamayacağına vurgu yapılan tartışmalarda,özellikle kadınlardaki depresyon-psikolojik travmaların,sindirim sistemi bozukluklarının vb.   kaynagi  olduğunun altı da çizildi.

Grupların sunumlarından sonra,Din ve Kadın konusunda Nermin arkadaş,Kadın ve Cinsellik konusunda Özden arkadaş hazırladıkları dia gösterimi eşliğinde kısa sunumlarını da gerçekleştirdiler. Kültürel programa gecmeden önce,Taksim Gezi parkinda yasanan eylemlerde kadinların direnişteki yerini daha iyi anlayabilmek ve anlatabilmek açisindan,Nilüfer  arkadasın kısa bir bilgilendirmesinin ardından ,hazirladigi bir slayt gösterimi gerçekleştirildi.

Kültürel programın başlangıcında Mercan’da TC faşizmi tarafından katledilen 17 MKP’li  şehitler anısına Esma arkadaş tarafından bir şiir okunarak 17‘ler anıldı.Ve ardından Esma,İmran ve Sertaç arkadaşlarımız genç yaşta kanser hastalığına yenik düşerek aramızdan ayrılan Kazım Koyuncu anısina,Oy Asiyem türküsü seslendirdiler.

Saat sekizde Jugendherberg önünde 5 dakikalık ‚Duran kadınlar‘ eylemi de gerçekleştiren katılımcılarla,Her Yer Taksim,Her Yer Direniş sloganlarıyla eğlence bölümüne geçildi.Canlı müzik eşliğinde Çapulcu Türküler,marşlar,halk türküleri söyleyen kadınlar yaktıkları ateşin etrafında adeta özgürlük dansı yaparak  eğlendiler.Birbirinden öğrenmesini bildikleri gibi eylenmeyi de bildiklerini gösteren kadınlarla daha sonra hep birlikte film seyrettik.

Kadin gündemine denk düsen ve biz kadınların dahi çoğu zaman ötekileştirdiği,çok da sempatik bakmadığı,neden bu duruma düştüklerini sorgulamadığımız sormadığımız,en ufak bir kızgınlıkta dahi ‚o….‘ diyerek karşımızdakine onlar üzerinden hakaret ettiğimiz  seks iscilerini konu alan bir belgesel; “Limonlu Kahve“ yi izledik.Film bittiğinde kimse de yorum yapacak durum kalmamıştı.Film kadın arkadaşları etkilemişti.

Kampimizin ikinci gününde zaman darlığından tartışmasını yürütemediğimiz AİLE  VE öRGÜTLENME  bölümleri üzerine genel ve  kisa bir sunuyla, tartisilan tüm konularin toparlanmasına yer verdik.Hülya arkadaşın hem genel değerlendirmeyi ve hem de neden örgütlenmeliyiz,örgüt ve örgüt bilinci nedir,karma örgütlenmelerde neden kadınların az olduğuna,kadının siyasi-politik-ideolojik olarak neden erkekten geride kaldığına değinerek,biz kadınların örgütlü mücadelede yer almamızın dışında bir alternatifimiz olmadığına vurgu yapılarak,kendi örgütlülüklerimizin de kadının kurtuluşu mücadelesinde önemli bir yere sahip olduğu ve Yeni KADIN’ın da işte tüm bu gereksinimlerden dolayı mücadele hayatında 20 yılı aşkın zamandır yer aldığını belirterek,tüm kadın dostların,bu mücadelede ben de varım diyenlerin kendi örgütleri de olan YENİ KADIN‘ ı sahiplenmeye ona omuz vermeye çağırarak sonlandırdı.

Değerlendirme sırasında kampımızın genel değerlendirmesi olumlu olmuş, bölgelerden gelen kadın arkadaşlarımız bu kampların devam etmesi gerektiğini ve bundan sonra yapılan kampların ortaklaştırılarak, birlikte organize edilmesi önerisini getirmişlerdir.17 tane çocuk olmasına rağmen annelerin çocuklarının farkına varmadan kampa konsantre olabilmeleri kampın belki de en güzel yanlarından biriydi.Bu konuda emeği geçen genç arkadaşlarımıza  özel bir teşekkür etmemiz gerekir diye düşünüyoruz.Kampın en zor bölümünü üstlenen,Nilüfer,Melin,Fatoş,Katre‘ ye Yeni Kadın Frankfurt olarak bizler de teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Fakat bu kamp da gösterdi ki, erkekler bu tür etkinliklere giderken çocuklarını yanlarına götürmezlerken,kadınlar çocuklarını her yere götürmek durumundalar.En azından böylesi etkinliklerde çocukların bakımını erkekler üstlenebilirdi.Yapılmadı.Kadınlar böylesi durumlarda anaçlıktan vazgeçmeli,çocuklarını babalarına bırakabilmeli,bırakmalılar.Onlara iki günde olsa çocuklarını tanıma-çocuklarıyla bir şeyler paylaşma imkanını sağlamalılar,bu ‚‘alçakgönüllülüğü‘ göstermelidirler  diyoruz.

Öncesinde alınan kararla kampımız bir gezi programıyla taçlandırılmışdır. Kadın arkadaşlarımız Teleferik, Gemi Turu ve Işkence Müzesi ziyaretinden oluşan etkinlik programımıza isteğe göre katılmışlardır.

İki günlük eğitici-öğretici- eğlendirici bir kamp gerçekleştirdik.Bu kampta emeği geçen katılımcısından,faaliyetçisine,çocuklara bakan arkadaşlardan,araba sorunumuzu çözmeye yardımcı olan arkadaşlara,müzik yapan arkadaşlardan,teknik konularda yardımcı olan arkadaşlara,şiir-türkü-marş-şarkı söyleyen ve okuyanından halay çekenine,gril yapanına,kısacası herkese emeklerinden dolayı teşekkür ediyoruz. İyi ki kampa gelmişsiniz diyor,bir dahaki etkinlikte daha da çoğalarak bir arada olmayı umut ediyoruz.

YENİ KADIN Frankfurt Komitesi