Bu fotoğrafta acımı taşıyan adam da yakınım olur. O sarıldığı beyaz yazmalı ana da yakınım olur. Kocasının tabutu başındaki dimdik duran siyahlı kadın ve ona yaslanan oğul da yakınım olur.Malatya’daki, evladının cenazesinde sol yumruğunu sıkıp başını önüne eğen annem yaşındaki anne yakınım olur…
Böyle karanlık bir sabah.. sonra bu fotoğrafı gördüm. Selahattin Demirtaş’ın yüzündeki bu ifadeyi, Roboski’de 34 sivilin bombalandığı günün ertesinde, cenazelerin defni esnasında çekilen başka bir fotoğrafta görmüştüm. Google’dan arattım ama bulamadım şimdi. Üzerinde siyah bir palto vardı, kar yağıyordu, cenaze sahiplerinden birinin ya annesi ya ablası bilmiyorum, bir kadın başını onun omzuna yaslamıştı, o dimdik duruyordu kadının yanında, yüzünde bu ifade vardı işte, tam bu ifade: katlanılmaz bir acı, dayanılmaz bir öfke, ama öfkeden çok daha büyük bir acı, çok gerçek bir acı, ve fakat acıdan daha büyük bir çaresizlik..
Benim içimi kavuran acıyı kendine yük edinmiş bu adam mı oy devşirme derdine düşecek? ne çirkinsiniz, yine ne çirkinsiniz!
“Katliam karşısında gözlerin dolup içinde öfkeler birikiyorsa, „iyi misin“ diye sorulduğunda durup kalıyorsan öylece 3-5 saniye, ve bu dünya nasıl daha yaşanılabilir bir dünya olabilir diye sorup kendine cevaplar arıyorsan, bir de bulduğun cevapları gündelik yaşamına aktarıyorsan eğer… Sen iyisin, sen güzelsin, sen anlamlı olansındır… Ve emin ol yalnız değilsindir…
Mesela en azından bu satırları yazan ben, senin yanındayımdır, bunu bilmeni isterim…” yazmış biri. Kendisini tanımıyorum. Ama yakınım olur. Bu fotoğrafta acımı taşıyan adam da yakınım olur. O sarıldığı beyaz yazmalı ana da yakınım olur. Kocasının tabutu başındaki dimdik duran siyahlı kadın ve ona yaslanan oğul da yakınım olur. “Ankara’daymış barış, alıp getirmek gerek. Ben gidiyorum kalanlara selam olsun. Getirebilirsem barışı kızıma sefa olsun..” diyen ve bunun ardından parçaları meydana dağılan baba da yakınım olur, Malatya’daki, evladının cenazesinde sol yumruğunu sıkıp başını önüne eğen annem yaşındaki anne yakınım olur, hastane kapısına asılan cenaze listesinin önünde durup, “okuma yazmam yoktur, hele bakın benim yavrumun ismi var mıdır…” diye hıçkıra hıçkıra ağlayan ana yakınım olur..
Bu coğrafyada güzellikleri, umudu içinde taşıyan herkes, bu uğurda toprağa düşen her bir can, o her canın her bir yakını, o canların acısını sırtında, kalbinde, beyninde taşıyanlar.. yakınım olur..
Yalnız değiliz.
Yalnız değilsiniz.
Bunu hatırlayın. Bunu bilin. Bunu unutmayın.
Ancak böyle direnebiliriz bunca kötülüğe, ancak böyle ayakta kalabiliriz..