Home , Haberler , BEDAŞ işçileri kararlı: Ölmek var dönmek yok!

BEDAŞ işçileri kararlı: Ölmek var dönmek yok!

bedasISTANBUL |14-08-2013 | BEDAŞ özelleştirildikten sonra hiçbir gerekçe gösterilmeden 31 Temmuz’da işten çıkartılan DİSK’e bağlı Enerji-Sen üyesi 500 işçi, işlerinin iade edilmesi talebiyle Talimhane’deki BEDAŞ Genel Müdürlüğü önünde direniyorlar.

Direnişin 15. gününde, 15 Ağustos Perşembe saat 10.30’da Taksim Talimhane’deki BEDAŞ Genel Müdürlüğü önünde toplanıp basın açıklaması yapmaya hazırlanan işçiler ANF’ye konuştular. Direnişteki işçiler, “Biz kazanamasak dahi, peşimizden gelecek işçilerin haklarını bilmesi açısından bu haklı mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğiz. Ölmek var dönmek yok” dedi.

İstanbul 1 No’lu İş Mahkemesi 7 Şubat 2013’te 2 bin işçinin iş başı yaptıkları tarihten itibaren taşeron firmanın değil, BEDAŞ’ın işçisi oldukları ve kadroya alınmaları gerektiği yönünde hüküm vermişti. BEDAŞ’ı devralan Limak-Cengiz-Kolin firması ise bu hükmü hiçe sayarak özellikle Enerji- Sen üyesi 500 işçinin sözleşmesini feshetti. ANF’ye konuşan direnişteki işçiler, “Biz kazanamasak bile peşimizden gelen işçilerin haklarını bilmesi uğruna, ölmek var dönmek yok” dediler.

43 yaşındaki Özcan Yılmaz 13 yıl boyunca BEDAŞ’ta elektrik sayaç okuma işçisi olarak çalıştı. 2002 yılından beri 4 ayrı taşeron firma değiştirildiğini, bu süre içerisinde her türlü hukuksuzluğun yaşandığını belirten Yılmaz, işçilerin hiçbir iş güvencesi olmadığını, ihale bittikten sonra işçilerin rahatça işten çıkartılabildiğini söyledi.

İŞÇİLERİN İŞ CİNAYETİYLE GELEN DİRENİŞ

Bu şekilde birçok işçinin işten çıkartıldığını ve hiçbir sosyal hakkının verilmediğini söyleyen Yılmaz, işçilerin dramını şöyle aktardı: “Yıllık iznimiz yoktu, prim usulü çalıştırılıyorduk ve maaşlarımız ödenmiyordu, iş yükü çok ağırdı. İşçiler çok rahat bir şekilde işten çıkartılabiliyordu ve en önemlisi de iş kazalarını engellemek için bizlere kauçuk tabanlı ayakkabı, eldiven ve baret temin etmeleri gereken taşeron firmalar hiçbir malzeme vermiyordu. Bu nedenle birçok işçi yaşamını yitirdi. Bunlardan biri de Erkan Keleş’ti. 2011 yılında Sefaköy’de elektrik arızasını gidermeye uğraşırken, elektrik akımına karşı hiçbir koruması olmadığı için, çarpılarak hayatını kaybetti. Sonraki süreçte bu iş cinayetleri peş peşe geldi.

YA SENDİKADAN AYRILIRSINIZ YA İŞTEN…

BEDAŞ’ta hemen hemen tüm işçiler hükümet yanlısı Türk-İş’e bağlı Tes-İş sendikasında örgütlüydü. Ancak Tes-İş işçi haklarına yönelik hiçbir girişimde bulunmadığı için işçilerin giderek sendikaya güveni azaldı. O dönem birçoğumuz sendikalı değildik. Ancak iş cinayetleri artınca 2011 tarihinde taşeron firmaların hukuksuzluğuna dur demek için 400 işçi DİSK’e bağlı Enerji-Sen’e üye olmaya karar verdik. O dönem işveren olarak taşeron Çıra Marsaj şirketine bağlı çalışıyorduk. Bizim Enerji-Sen’den sendikalı olduğumuzu öğrenen firma sahibi Yusuf Çıra hepimizi toplayıp, “Ya sendikadan ayrılırsınız ya da işten” diye tehdit etti. Kabul etmeyince 2012 Mayıs ayında benim de içinde yer aldığım 114 işçi işten atıldı. İşveren, bizim yerimize alınan elemanların hepsini Tes-İş’e üye yaptırdı.

O günden itibaren Enerji-Sen öncülüğünde BEDAŞ’ın önünde çadır kurup 208 gün süren bir direniş başlattık. Tüm mahallelerde örgütlendik. 208 gün sonra BEDAŞ Genel Müdürlük binasını işgal ettik. Bu işgalden sonra BEDAŞ Genel Müdürlüğü Enerji-Sen ile masaya oturdu ve tekrar iş başı yaptık. Ancak hiç bir şey değişmedi, BEDAŞ’taki tüm hukuksuzluk ve güvensizlik sürdü. İntikam alırcasına hepimizin çalışma bölgesi değiştirildi. Evlerimize en uzak yerlere gönderildik.”

GENEL SÖZLEŞME BEKLERKEN İŞTEN ATILDIK

İyi haber ise Enerji-Sen’in taşeronlaşmaya karşı açtığı muvazaa (hileli anlaşmayla çalıştırma) davasının işçilerin lehine sonuçlanmasıydı. Enerji-Sen 2011’de BEDAŞ’ta çalışan 2000 işçinin taşeron şirket işçisi olarak gösterilmesinin hileli (muvazaalı) olduğunu belirterek, işçilerin başından itibaren asıl işverenin işçisi olduğunun tespit edilmesi talebiyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na başvurdu. Bunun ardından İstanbul 1 Nolu İş Mahkemesi 7 Şubat 2013 tarihinde BEDAŞ işçilerinin taşeron firmanın değil, BEDAŞ’ın işçisi sayılmaları gerektiği yönünde karar verdi. Ancak özelleştirme politikasıyla BEDAŞ’ı devralan Limak-Cengiz-Kolin bu kararı hiçe saydı. Limak-Cengiz-Kolin’in iş mahkemesinin bu kararına uyarak, tüm işçileri kendi kadrosuna dahil etmesi gerekiyordu. Halbuki onlar, Tes-İş’e bağlı taşeron işçilerini kadrolu yaparken, Enerji-Sen üyesi işçileri kapı dışarı ettiler. 31 Temmuz 2013 tarihinde Enerji-Sen’in tüm yöneticileri ve delegelerinin de içinde yer aldığı 500 işçinin sözleşmesi feshedildi. Biz genel sözleşme umuduyla BEDAŞ Genel Müdürlüğüne geldiğimizde, insan kaynakları müdürünün bizimle görüşmeyeceğini, iş akitlerimizin feshedildiğini ayaküstü kapıdaki güvenlik görevlisinden öğrendik. Gerekçeyi sorduğumuzda bize hiçbir gerekçe gösterilmedi. O günden beri sokaktayız ve ne pahasına olursa olsun haklarımız için direniyoruz.”

HER AY OKUMA HATASI ADI ALTINDA MAAŞIMIZDAN PARA KESİYORLARDI

İş sözleşmesi feshedilen biri de 27 yaşındaki Enerji- Sen üyesi Umut Eskin. 3 senedir BEDAŞ’ın okuma servisinde çalışan Eskin, iş güvencesizliğinin yanı sıra “hatalı okuma” adı altında her ay maaşından para kesildiğini belirtti. Endeksör bozulsa da faturanın okuma servisindeki işçilere kesildiğini anlatan Eskin, “Her ay bize yanlış okudunuz diyerek, her hata başına maşımızdan 7 TL kesiyorlardı. 600 işçinin okuma servisinde çalıştığını düşünürsek her işçiden kesilen bu paranın taşeron firma için vazgeçilmez gelir kalemlerinden biri olduğunu söylemeye gerek yok” diye konuştu.

MAAŞI ÖDENMEDİĞİ İÇİN İLACINI ALAMADI

Eskin, BEDAŞ’taki tüm bu hukuksuzluklardan çok arkadaşı Murat Göçmen’in ölümünden etkilendi. Göçmen’in epilepsi ve ileri derecede astım hastası olduğunu belirten Eskin, “Sendikalı olduğumuz için işten çıkartıldığımız birinci direniş sürecinde sabah akşam direndi. Çok fedakar ve ilerici bir arkadaşımızdı. İkinci işten çıkartılma olayı yaşandığında Genel Sağlık Sigortasına borçlanmıştı. Ağır çalışma koşulları nedeniyle sağlık raporunun tarihinin dolduğunun bile farkına varmamıştı. İş sözleşmesi feshedildikten sonra direnişe yeni başlamıştık ki 6 Ağustos’ta ilaç almaya gittiği eczanede raporunun dolduğunu öğrendi. 5 Ağustos günü ödenmesi gereken aylık maaşı ödenmediği için de 70 TL’lik tutarındaki ilacını o gün alamadı. Evine dönen Murat sabaha karşı epilepsi krizi geçirip yaşamını yitirdi” diye anlattı.

İŞÇİ SINIFI HAKLARINI BİLSİN DİYE…

İşten atılan birçok işçinin mağdur edildiğini, kimisinin boşanma derecesine gelirken, kimisinin borçlarını ödeyemediğini dile getiren Eskin, “Nişanlı olup düğün yapamayan, bankadan ev kredisi çekip ödeyemeyen ve haciz yoluyla evi geri alınan pek çok arkadaşımız var” diye konuştu. Kendisinin de kirasını ödeyemediğini, 4 kardeşinin sorumluluğunun üzerinde olduğunu belirten Eskin, “Ama ne olursa olsun, biz kazanamasak dahi, peşimizden gelecek işçilerin haklarını bilmesi açısından bu haklı mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğiz. Ölmek var dönmek yok” dedi. (ZEYNEP KURAY – İSTANBUL )