AVUSTURYA|16.02.2025| FPÖ ile ÖVP arasındaki görüşmeler Çarşamba günü çöktü. Siyah-kırmızı müzakerelerinin yeniden başlamasından uzmanlardan oluşan bir kabineye, yeni seçimlere kadar pek çok senaryo tartışılıyor.
FPÖ ile ÖVP arasındaki koalisyon görüşmeleri Çarşamba günü kesilmesinden sonra, FPÖ lideri Herbert Kickl, öğleden sonra Federal Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen ile yaptığı görüşmenin ardından hükümeti kurma görevinden istifa etti.
Peki bundan sonra ne olacak? Yeni seçim var mı? Yoksa ülkenin yakın zamanda yeni bir hükümete kavuşma ihtimali hâlâ var mı?
- Başlangıca geri dön
Yılbaşında siyah-kırmızı paktının başarısızlığa uğramasının ardından, ister Neos olsun ister olmasın, görüşmelerin yeniden başlayacağına neredeyse hiç kimse inanmıyordu. Parti liderleri arasındaki hava dağılmış görünüyordu: SPÖ lideri Andreas Babler’e yönelik kara nefret derinlere işlemiş durumdaydı, ÖVP başarısızlıktan onu bizzat sorumlu tutuyordu. Babler ise Karl Nehammer’in istifasının ardından ÖVP’nin „geriye dönük“ kanadında, „bankacılık lobisinin“ ön plana çıktığını söylüyordu.
Oysa mavi-siyah çatışmasının öncesinde SPÖ, ÖVP’ye yoğun bir şekilde geri adım atması yönünde çağrıda bulunmuştu. Salı gecesi Viyana’nın güçlü Belediye Başkanı bir açıklama yaptı: „Tarihi bir durumla karşı karşıyayız,“ dedi Michael Ludwig. Devletin refahı partinin refahından önce gelmeli, SPÖ hala sorumluluk almaya hazır: „Elimiz uzandı. Şimdi onu almak ÖVP’nin elinde.“ Ve Ludwig’in sırdaşı, Ulusal Konsey’in üçüncü Başkanı Doris Bures de şunları ekledi: „Ülkenin yapıcı güçleri Avusturya’yı demokratik, sosyal ve Avrupa yanlısı bir cumhuriyet olarak iyi bir geleceğe götürmeye her zaman hazırdır. Ülkemizin sağduyulu güçlerine şimdi acilen ihtiyaç var,“ diye yazdı Facebook’ta. Parti lideri Babler, daha önce ÖVP ile yeni müzakerelere başlama isteğini dile getirmişti.
FPÖ Şansölyesi Yok – „Kickl çok kötü kumar oynadı“
Babler kendini parti lideri olarak görüyor, fakat yapılan açıklamalar tersi bir durumu gösteriyor. SPÖ’nün tepesinde bir değişiklik uzun bir süreç gerektirir, çünkü son tüzük değişikliğinden bu yana partinin lideri üyeler tarafından seçiliyor. Ancak Ludwig ve Bures’in açıklamaları olası koalisyon ortaklarına bir mesaj veriyor: SPÖ içinde sadece Babler değil, müzakere etmek isteyen başkaları da var. İlk turda ÖVP ve Neos başarısızlıktan şahsen onu sorumlu tuttular.
Ocak ayında üçlü müzakereleri bozan Neos lideri Beate Meinl-Reisinger‘de Salı günü Instagram canlı yayınıyla partisini yeniden oyuna soktu: „Avusturya’nın harekete geçebilecek bir hükümete ihtiyacı var“ dedi pembe parti lideri. Meinl-Reisinger, siyah-kırmızı koalisyonun parlamentoda çoğunluğa sahip olduğunu, Neos’un böyle bir koalisyonu halihazırda müzakere edilmiş noktalarda ve sonrasında destekleyeceğini hatırlatı. Meinl-Reisinger ayrıca, „Üçümüzle tekrar görüşmeye hazırız“ dedi. Bu seçenekleri daha önce Federal Cumhurbaşkanı’na telefonla iletmişti.
Yeşiller de önceden müzakerelere girmeye ve iktidara gelmeye istekli olduklarını gösterdiler.
Olası bir siyah-kırmızı koalisyonun müzakerelerini kimin yapacağı henüz belli değil; belki de Neos’un katılımıyla. ÖVP parti lideri Christian Stocker, FPÖ ile müzakereleri yönetmek ve mavi-siyah koalisyonunda rektör yardımcılığı görevini üstlenmek üzere geldi. Bu, FPÖ ile yapılan müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından onun otomatik olarak ÖVP’nin şansölyesi olacağı anlamına gelmiyor. ÖVP açısından ise küçük partilerle yeni bir müzakere turu, üç partinin en güçlüsü olarak şansölyeliğe aday olma iddiasında bulunabileceği anlamına geliyor. Federal Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen de muhtemelen bu seçenekten memnun kalacaktır. Ancak ikinci denemenin başarılı olacağı kesin değil. Bir başka başarısızlık, fiyaskoyu daha da kötüleştirecektir.
- Azınlık hükümeti
Meinl-Reisinger Salı günü başka bir seçeneği daha gündeme getirdi: ÖVP-Neos azınlık hükümeti. Bu ihtimal pek olası değil: Adından da anlaşılacağı üzere ÖVP ve Neos, Ulusal Konsey’de azınlıkta. Bu durum büyük bir risk içermektedir: Geriye kalan milletvekilleri çoğunluğu oluşturmaktadır ve her an güvensizlik oyu yoluyla hükümeti düşürebilirler. Dolayısıyla hükümet iktidarda kalmak istiyorsa muhalefetin bazı kesimlerinin hoşgörüsüne güvenmek zorunda kalacak. Bunu başarmak için muhtemelen muhalefete başka alanlarda da tavizler vermesi gerekecektir. Ayrıca hükümetin kendi reform projelerinin her biri için yasama meclisinde çoğunluk sağlaması gerekecek.
NEOS – Yeni Avusturya
Ancak Neos lideri, SPÖ ile Yeşiller’in böylesi „yapıcı bir işbirliğine“ açık olacağından emin. Yeşiller, FPÖ’süz bir hükümeti destekleyeceklerini zaten açıkladılar ama belirleyici unsur onlar değil. Matematiksel olarak ise SPÖ’nün hoşgörüsü belirleyici olacaktır. Viyana Belediye Başkanı Ludwig Salı günü yaptığı açıklamada, şu anda „çok şey hayal edebildiğini“ söyledi.
Federal Cumhurbaşkanı şimdiye kadar azınlık varyantına sempati duyduğuna dair bir işaret vermedi: Van der Bellen, bir hükümet için „güvenilir çoğunluğun“ ne kadar önemli olduğunu her zaman vurguluyor.
- Uzman hükümet
SPÖ lideri Andreas Babler, X’teki videoda „Avusturya hareket etme kapasitesini korumalı“ diyor. „Parlamento seçilir“, „demokrasimizin kalbidir.“ Onun liderliğindeki SPÖ, „parlamentoyu destekleyen şahsiyetler hükümetini“, yani uzmanların hükümetini desteklemeye hazır olacaktır.
Bu mümkün olabilir. Anayasa Federal Cumhurbaşkanına Şansölye atama konusunda serbestlik tanıyor. Turkuaz-mavi koalisyonun dağılmasının ardından henüz 2019 yılında Yüksek Mahkeme Yargıcı Brigitte Bierlein başkanlığında bir uzmanlar kurulu oluşmuştu. Eğer partiler kesinlikle koalisyon konusunda anlaşmak istemiyorlarsa, uzman kişiliklerden oluşan bir hükümet ekibi yine geçerli bir seçenek olacaktır.
Ancak uzmanlardan oluşan bir hükümetin de azınlık hükümetiyle aynı sorunları olacaktır. Ulusal Konsey’de sabit bir çoğunluğa sahip değil. Daha da çarpıcı olanı: Yanında güvenli bir şekilde duran tek bir partinin temsilcileri bile yok. Ancak uzman hükümetin Ulusal Konsey’de çoğunluk desteğine ihtiyacı var, aksi takdirde güven oyu alamayarak görevden düşecektir.
Sadece idari işlerden fazlasını içeren siyasi reformlar için uzman hükümet her zaman çoğunluğu aramak zorunda kalacaktır. Sonuçta, bu Ulusal Konsey’deki güçlerin serbest oyununa bağlı olacaktır. Bu, geçici bir çözüm olarak cazip görünse de, uzun vadeli bir proje olarak hayal etmek zor.
- Yeni seçimler
FPÖ ve yakın zamanda hükümeti kurma görevi verilen lideri Herbert Kickl için ÖVP’den başka bir ortak bulunmuyor. SPÖ ile çoğunluk mümkün olabilir ancak Sosyal Demokratlar federal düzeyde işbirliğini kesinlikle reddediyor. ÖVP’den farklı olarak bu duruş şu anda neredeyse kesinleşmiş durumda; dolayısıyla kırmızı partinin tepesinde bir değişiklik olsa bile FPÖ’ye hayır oyu geçerliliğini koruyacak.
Şimdi sıra Federal Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen’de.
Ülkeye başka bir hükümet bulunamazsa geriye sadece yeni seçim yapılması kalıyor. FPÖ Genel Başkanı Kickl’in de vurguladığı gibi, bunda bir sorun yok. Zira partisi, son Ulusal Konsey seçimindeki sonuca kıyasla anketlerde iyi bir performans sergiliyor, dolayısıyla FPÖ’nün yeni seçimlerden daha da güçlenerek çıkması muhtemel. FPÖ yeni bir seçim kampanyası için mali açıdan da iyi hazırlanmış durumda. Ancak anket sonuçları hızla değişebilir, özellikle bazı partilerin yeni -muhtemelen daha çekici- adaylar seçebilme olasılığı göz önüne alındığında.
Yeşiller zaten yakın zamanda zirvede bir değişim planlıyor. Parti lideri Werner Kogler, halefi için şu ana kadar üç isim öne sürdü: Mevcut bakanlar Leonore Gewessler ve Alma Zadić ile Yukarı Avusturya Eyalet Meclisi Üyesi Stefan Kaineder. Peki ÖVP’nin gündeminde şu soru var: Yeni seçimlerde partiyi birinci aday olarak kim yönetebilir? Christian Stocker ile bu ihtimal pek olası gözükmüyor. En son, ÖVP’nin FPÖ ile müzakerelere başlamasından önce, eski bir şansölyenin ismi bile ortalıkta dolaşıyordu: Sebastian Kurz.
Partileri seçim kampanyasına kim yönlendirirse yönlendirsin: Yeni seçimler için, Ulusal Konsey’de gerekli çoğunluk hızla sağlanabilse bile, önemli bir ön zamana ihtiyaç vardır. Parlamento prosedürü ve yasal seçim tarihleri dikkate alındığında, en erken Haziran ayı başında seçim yapılması mümkün olmayacaktır.
Şunu iyi bilmek gerekir; hangi parti gelirse gelsin devlet politikasını uygulamak zorunda. Gerek ekonomide, gerek sosyal haklar da, gerekse genel yasalarda göçmenler ve mülteciler başta olmak üzere, bir bütün işçi ve emekçiler şahsında hiç bir olumlu gelişmelere imza atmayacaklar. Bunu görmek için sadece her iki koalisyon girişiminin programına göz ucuyla bakmak yeterli. Sonuç itibariyle ihale sonuçta yine işçi ve emekçilere kalacak.