Home , Avrupa , Avukat Burhan Gün'le söyleşi

Avukat Burhan Gün'le söyleşi

VİYANA | 27 – 03 – 2011 | ATİGF tarafından organizesi üslenilen, ’’Çizmeli Kedi’’ adlı çocuk tiyatrosu 15-17.01.2011 tarihleri arasında Viyana’da sahnelendi. Bu vesileyle Viyana’ya gelen, fakat sanat çalışmalarını ve yaşamını İstanbul’da sürdüren ’’Çizgi Tiyatro’’ genel sanat yönetmeni Avukat Burhan GÜN ile yaptığımız söyleşiyle, burdaki izlenim ve sanatsal çalışmaları üzerine görüşlerini  aldık.

1. Kendinizi kısa bir şekilde tanıtır mısınız?

Merhabalar. Adım Burhan Gün. İstanbul Çizgi Tiyatro’nun Genel Sanat Yönetmeni’yim. Bir Nisan 1981’de Batman’da doğdum. Ailem 90’lı yıllarda politik, ekonomik ve sosyal sebeplerden Antalya’ya göç etti. Ben de ilk ve orta öğrenimimi Antalya’da tamamladım. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazanınca da İstanbul’da yaşamaya başladım. On bir yıldır İstanbul’da yaşıyorum. Tiyatroya 9 yaşında başladım ve 20 yıldır aralıksız olarak tiyatro sanatının içinde oyuncu, yazar, yönetmen ve öğretmen olarak çalışmalar sürdürüyorum. Bunun dışında dört yıldır İstanbul Barosuna bağlı bir avukatım. Ayrıca Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema-TV bölümünde öğretim görevlisiyim. Fikri hukuk alanında çalışıyorum. Bir çok sinema ve tiyatro kurum ve kişisine hukuki danışmanlık ve avukatlık yapıyorum.

2. Ne zamandan beri çocuk tiyatrosu çalışmaları yapıyorsunuz? Başka hangi oyunlarınız var?

9 yaşımdan beri tiyatro sanatının içindeyim. Yaklaşık on yıldır da özellikle çocuk tiyatrosu çalışmaları yapıyorum. Çizgi Tiyatro’yu aynı zamanda kardeşim olan Abdullah Gün’le beraber 2006 yılında kurduk. O günden bu yana dördü çizgi-kukla oyunu olmak üzere beş tane çocuk oyunu çıkardık ve bu oyunları sahneledik, sahnelemeye devam ediyoruz. Bu oyunlar; Bremen Mızıkacıları, Körebe, Ezop Masalları, Çizmeli Kedi ve Deniz’in Oyunculuk Seçmesi

3. Tiyatro vb. konularda başka ne gibi çalışmalarınız var?

Tiyatro alanında İstanbul Üniversitesi’ne bağlı çalışmalar yürüten İstanbul Doğaçlama Oyuncuları Tiyatro Topluluğu adında bir yetişkin tiyatromuz da var. Bu tiyatro 2003 yılından bu yana 20’den fazla oyun çıkardı. Yine burada 4 tane kısa film çektik. Ayrıca geçen yıl 30 avukatla beraber İstanbul Barosu Tiyatrosu’nu kurduk. Burada da oyunlar çıkarıyoruz. Bugüne değin beşi çocuk oyunu olmak üzere on dört tane tiyatro oyunu yazdım ve hemen hemen hepsini sahneledim. Yine üzerinde çalıştığım uzun metraj film senaryoları var. Eğer yeterli kaynağı bulursam uzun metrajlı filmler çekmeyi istiyorum.

4. Grubunuzun üyeleri değişik meslek grublarından oluşmakta, buna rağmen neden özellikle tiyatro ve özellikle de çocuk tiyatrosunu tercih ediyorsunuz?

Türkiye’de sadece sanat yaparak geçimini sağlamak oldukça zor. Dolayısıyla mecburen başka mesleklerde de çalışmanız gerekiyor. Bu durumun avantajları olduğu gibi dezavantajları da çok. Özellikle uzmanlaşma ve nitelikli insan bulmakta zorlanıyorsunuz. Yetiştirdiğiniz oyuncunuz bir bakıyorsunuz kuş misali uçup gidiyor. Ancak farklı meslekler farklı bakış açıları sağladığı için büyük zenginlik de oluyor.

Tiyatro, insanın derdini en iyi, en doğrudan anlattığı en etkili sanat dalı, o yüzden tiyatroyu seçtik. Yine 20 yıldır yapmaktan sıkılmadığım ve her seferinde yepyeni şeyler öğrendiğim bir alan tiyatro.  Besleyici, olgunlaştırıcı ve geliştirici bir sanat. Bu yüzden tiyatro ve her zaman tiyatro.

Çocuk tiyatrosu da tiyatronun en önemli alanı. Sanatın kaynağının insanın çocuk kalan tarafını yitirmemesi olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla çocuk tiyatrosu bize yeni sanat biçemleri konusunda ilham ve ilerleme gücü vermektedir. Çocuk çok değerli ve önemlidir. Dünya siyaseti bile aslında çocuklar üzerinden yapılıyor. Çünkü onlar yarının nesli olacakları için iyi eğitilmeli iyi donanmalıdır. Çabuk büyürler çabuk öğrenirler ve en zorlu seyircilerdir. Onları kandırmak zordur. Olumlu olumsuz tepkilerini derhal verirler ve hiç hesap yapmazlar. Bu da sanatınızın gücünü öğrenmeniz konusunda size önemli bir bilgi verir.

5. Burada, Viyana şehrine,  ATİGF ile yaşadığınız ortama vb. ilişkin gözlemlerinizi anlatır mısınız?

Viyana oldukça güzel, düzenli ve temiz bir kent. Ama yaşlı ve yorgun. İstanbul’a göre hareket az, zaman yavaş  ilerliyor. genelde yaşlı insanlarla dolu. Sınırlar çok belirgin. Geçiş ve sınıf atlama imkanı zayıf.

Ancak sanata ve sanatçıya çok değer veriliyor. Kentin tamamı bir sanat eseri gibi.

Burada yaşayan Türkiyelilerin ATİGF gibi bir yapıda örgütlenmeleri oldukça iyi ve olumlu. Birbirleriyle dayanaşarak bu yabancı, yaşlı ve kuralcı kente ve yaşama direniyor, kendilerine nefes alacakları özgür bir alan yaratma şansı yakalamışlar. Çocukları Avrupanın çorak çölünde ATİGF sayesinde kaybolup gitmemiş. Geleneksel değerlerinin en güzel ve değerli yanlarını koruyabilmelerini sağlamış. Yine bir okul gibi siyasi ve sosyal açıdan onları yetiştirmiş; yaşadıkları dünyayı doğru okuma ve doğru yorumlama şansı vermiş. Burada kaldığımız dört gün boyunca ATİGF sayesinde bir çok güzel ve değerli insanlarla tanıştık. Bize evlerini ve gönüllerini açtılar. Özveriyle çalıştılar. Bu nedenle başta bizimle birlikte olan, ilgilenen arkadaşlar olmak üzere tüm ATİGF üyelerine ve yöneticilerine çok teşekkür ediyoruz.

6. Önümüzdeki döneme ilişkin planlarınız nelerdir?

Önümüzdeki en önemli planımız oyunlarımızı tüm Türkiye ve Avurupa’da oynayabilmek. Bu nedenle oyunlarımızı çok dilli hale getireceğiz. Oyunlarımız bir çok dile çevrildi. Dolayısıyla oyunlarımız Türkçe’nin yanısıra Kürtçe, Almanca, İngilizce ve Fransızca oynanacak. Yine yeni çizgi-kukla oyunumuz olan Zümrüdü Anka / Kuşların Yolculuğu oyununu da yakın zamanda sahnelemeye başlayacağız.

7. Okuyucularımıza son olarak söyleyeceğiniz neler var?

Daha çok tiyatro izlesinler. Tiyatro toplulukları kursunlar. Kendi dillerinde oyunlar yazıp oynasınlar. Avrupa’yı, Viyana’yı yazsınlar ve oynasınlar. ATİGF gibi örgütlenmelere ve birbirlerine sahip çıksınlar. Gurbet ellerde birbirleri ile dayanışma içerisinde ve birbirlerini yalnız bırakmasınlar.