Home , Haberler , Avrupa’daki Siyasi Tutuklanmalara İlişkin Bielefeld’de Ortak Panel

Avrupa’daki Siyasi Tutuklanmalara İlişkin Bielefeld’de Ortak Panel

Ohne Titel 2Başta Almanya olmak üzere; Avrupa’da devrimci, ilerici ve yurtseverlere yönelik tutuklanmalara ilişkin Bielefeld’de ATİK ve NAV-DEM tarafından 26 Haziran tarihinde Kürdistan Zentrum’da ortak panel düzenlendi. 
NAV-DEM adına Sabri Agir,  ATİK-UPOTUDAK adına Süleyman Gürcan’ın katıldığı panelde, Almanya’nın ceza yasasının 129 a/b paragrafının tarihi, bu yasalardan kaynaklı yaşanan yargılanmalar ve güncel olarak Almanya’da bugünkü süreçte yargılanan Kürt Siyasetçiler, ATİK yöneticilerinin de içinde olduğu 10 devrimcinin tutuklanma nedenleri ve yargılanma sürecine ilişkin bir bilgilendirme yapıldı. 
İki bölümde oluşan panelin, birinci bölümünde genel bir sunum yapıldı. İkinci bölümde ise soru ve cevaplar olarak sürdü. 
Birinci bölümde ilk sözü alan Süleyman Gürcan, kısaca Almanya Ceza hukukunun 129. paragrafının evveliyatına ilişkin bir bilgilendirme yaparak, bu paragraftan şimdiye kadar yaşanan davalara, yasaklanmalara ve yürüyen davalara değindi. Ardından da 15 Nisan tarihinde içinde ATİK yöneticilerinin de olduğu 10 Devrimciye yönelik Almanya, Fransa, İsviçre ve Yunanistan’da gerçekleştirilen operasyona yönelik genel bir bilgilendirme yaptı. 
Ayrıca Davalara konu olan bilgilerin esasının Türkiye’den geldiğini, Alman devletinin Türkiye’ye 3 defa yaptığı yardım başvurusu sonucu Türk devletinin gönderdiği bilgiler doğrultusunda Almanya Adalet bakanlığının talimatıyla 2012’den itibaren TKP/ML üye ve yöneticisi oldukları iddiasıyla 10 Devrimciye yönelik gizli soruşturma açıldığını vurguladı. Gerek Anadolu Federasyonuna yönelik ve gerekse de Kürt siyasetçilere yönelik gerçekleştirilen tutuklanmaların da asıl iddiaları Türk devletinin bilgi ve belgelerine dayandığının üzerinde duran Gürcan, “bu davalar tamamen siyasal davalardır. Türkiye’de uzun yıllar cezaevinde yatmış ağır işkenceler görmüş, açlık grevleri ve ölüm oruçlarında uzun süre kaldıklarından dolayı sağlıklarının kaybeden bu insanlar Türkiye’de haklarında tutuklanma kararları olduğundan dolayı Almanya’ya gelmiş ve burada çoğu mülteci olarak yaşamaktadırlar. Yürütülen bu tutuklama furyasının Türk devletiyle Alman devletinin karşılıklı politik ve ekonomik çıkarlarına dayanmaktadır. Devrimcilerin, ilericilerin Almanya’da yürüttükleri faşist TC’yi teşhir kampanyalarını bastırmak, Türkiye ve T. Kürdistan’ında gelişen mücadeleye Avrupa’dan gelişen desteği engellemeye yönelik geliştirilen bu operasyonlara karşı ortak mücadele etmeliyiz” diyerek  konuşmasını sonuçlandırdı. 
Ardından Sabri Agir söz alarak, Kürt siyasetçilerine yönelik Alman devletinin ezelden beri yürüttüğü tutuklama saldırısının son süreçte yoğunlaştığına dikkat çekerek, özellikle 1986 Düsseldorf PKK davasından sonra gelen yasaklanmaların sonucunda Kürt yurtseverlere yönelik baskının sürekleştirildiğine dikkat çekti. Özellikle Rojave’de IŞİD çetelerine karşı yürütülen görkemli direnişle birlikte Alman devletinin değişik tarihlerde 10 Kürt siyasetçisini tutuklaması, İsveç ve Danimarka’da 3 kişiyi Almanya’ya iadesi için tutuklattırması bu devletin Kürt siyasetine olan alakasını göstermektedir. Agir ”özellikle son dönemlerde bu tutuklanmalar daha da yoğunlaşmıştır. Şu an 9 arkadaşımız tutuklu, bir arkadaşımızda tutuksuz yargılanmaktadır. Bir arkadaşımız Danimarka’daki basın davasında berat etmiş, mahkemeden çıktıktan 200 metre sonra Almanya’nın iade talebinden dolayı tutuklanmıştır. Ki arkadaşımız zaten Almanya’ya gelecektir, burada ikamet ediyor. Gene 2 arkadaşımız İsveç’te Almanya’nın iade talebinden dolayı tutuklanmıştır. Bu saldırılara karşı ortak karşı koyuşu örgütlemek için tüm örgütlerin ortak mücadele geliştirmeleri önemlidir. Çünkü bu saldırı hepimize yöneliktir” diyerek konuşmasını sonlandırdı. 
Panelin ikinci bölümünde ise daha çok güncel gelişmeler üzerinde katılımcılar düşüncelerini belirttiler. Özellikle de tutuklu arkadaşların sahiplenilmesi, davaların görüldüğü günlerde mahkeme salonlarının doldurulması, çeşitli eylem ve etkinliklerle Alman devletinin bu politikalarının teşhir edilmesi konusunda düşünceler belirtildi. 100’e yakın dinleyicinin katıldığı panel, oldukça verimliydi. Özellikle de katılan kitleden yerelden bu konuda ortak mücadelenin geliştirilmesi için bir dayanışma komitesine ihtiyaç duyulduğuna vurgu yapılması oldukça önemliydi.