ATİK | 28 – 09 – 2010 | Avrupa Birliği’nin yönelimi olarak tüm Avrupa ülkelerinde; dar gelirlilerin, devlet memurlarının, emeklilerin, kısacası bordro karşılığında çalışan tüm emekçilerin yoğun olarak etkileneceği yeni tasaruf pakatleri yürürlüğe koyulmaya başlandı. Her ülkenin kendi özgünlüğünde ele aldığı bu tasarruf paketlerinin içeriği esasta aynıdır. Sosyal hakların kısıtlanması, memur maaşlarının dondurulması, yada düşürülmesi, emeklilik maaşlarının dondurulması, sosyal yardımdan geçinenlerin gelirlerinin düşürülmesi, kiralık iş gücünün tüm alanlarda uygulanarak ucuz iş gücünün geliştirilmesi, işsizler ordusunun düşürülmesi için işsizlerin ucuz iş gücünün olduğu alanlarda çalışmaya zorlanması… Tüm bunlar; emperyalist sistemin 2008’den beri derinleşen mali krizinin faturasının emekçilere kesme planlarıdır.
Emperyalist sistemin derinleşen mali kriziyle birlikte, bir çok Avrupa ülkelerinde işçiler yoğun bir şekilde işten çıkartıldı. Bu işsizler ordusu günümüzde Avrupa toplamında 23 milyona ulaşmış durumdadır. İspanya’da olduğu gibi birçok ülkede işsizlik oranı yüzde 20’lere varmaktadır. Özellikle de gençlik içinde işsizlik oranı daha yoğun durumdadır. Tabi ki işsizlikte ilk etkilenen, yada en ilk işten çıkartılanlar göçmen kökenli işçiler olmuştur. Fakat ekonomik verilere bakıldığında büyük tekellerin kârlarında yoğun bir artış olduğu söz konusudur. Bütün tekeller kriz sürecini kullanarak; az işçiyle çok iş yapma ve kiralık iş gücünü geliştirmişlerdir. Birçok şirkette çıkartılan işçiler, kiralık iş gücü olarak, düşük ücretle yeniden bu şirketlerde çalıştırılmaktadırlar.
Tüm Avrupa ülkelerinde kiralık iş gücü yoğun bir şekilde yaygınlaştırılmaktadır. Normal ücretlerin neredeyse yarısına çalıştırılan bu işçiler; üretim alanlarıda dahil olmak üzere tüm işlerde çalıştırılmaktadırlar. Düşük ücrete çalıştırılan kiralık işçiler; süresiz iş sözleşmelerinden mahrum, sosyal haklardan mahrum, her an işten çıkartılma korkusuyla kölece çalıştırılmaktadırlar. Sayıları milyonları bulan bu işçiler, krizin derinleşmesiyle ilk olarak işten çıkartılanlar bunlar olmuştur.
Güvencesiz, ucuz iş gücü ve sosyal haklardan mahrum bir şekilde çalıştırılan işçilerin, eşit işe eşit ücret taleplerini öne çıkartarak, tüm Avrupa ülkelerinde yaşanabilecek askâri taban ücreti talebini savunmalıyız. Sosyal hakların gaspına, emeklilik yaşının Avrupa ülkelerinde yükseltilmesine, sosyalden geçimini sağlamak zorunda bırakılan emekçilerin haklarının kısıtlanmasına karşı; hangi kökende olursa olsun tüm emekçiler birlikte mücadele etmeliyiz.
Avrupa ülkelerinde tasarruf paketleriyle işçi ve emekçilere yönelik saldırıların yoğunlaştığı bu dönemde, ırkçı partilerin oylarının yükseltmesi, Sarrazzin örneğinde olduğu gibi, ırkçı açıklamaların birbirini izlemesi ve buna karşın hiçbir önlemin alınmaması bir tesadüf değildir. Tamamen sistemin kendi politikasını hayata geçirmesi için amaçları, kamuoyunu bununla meşgul edip, diğer yandan istedikleri yasaları çıkarmaktır. Bu süreçte göçmenlere yönelik ayrımcı, ırkçı politikalara karşı mücadeleyi, işçi ve emekçilere yönelik saldırılara karşı mücadeleyle birleştirmeliyiz. Nasıl ki tasarruf paketleri kapsamındaki saldırılar tüm emekçilere yönelikse, bugün geliştirilen ırkçı politikalarda aynı şekilde tüm emekçilere yönelik bir saldırı olarak görülüp, karşısında durulmalıdır. Hangi kökende gelirsek gelelim; emekçiler olarak gelecek dönem ortak taleplerimiz doğrultusunda, tüm alanlarda birlikte mücadele edelim. Son baharla birlikte, tüm Avrupa’da gelişecek eylemlerde sokaklarda daha aktif mücadeleyi geliştirelim.
Krizin faturasının emekçilerin omuzlarına yüklenmesine hayır!
Emeklilik yaşının yükseltilmesine hayır!
Irkçı-ayrımcı politikalara hayır!
Yaşanabilinecek asgâri ücrete evet!
Eşit işe eşit ücrete, tam ücret karşılığında 6 saatlik üş gününe evet!
Demokratik hak ve özgürlüklere evet!