Home , Haberler , ATİK Konseyi | Faşist TC’nin Rojava İşgaline Karşı Mücadeleyi Büyütelim

ATİK Konseyi | Faşist TC’nin Rojava İşgaline Karşı Mücadeleyi Büyütelim

Faşist TC’nin Rojava İşgaline Karşı Mücadeleyi Büyütelim

Faşist TC’nin Rojave işgali tüm dünyanın gözü önünde gerçekleşmiş ve devam etmektedir. Bazı emperyalist ülkelerin timsah göz yaşları dökmesi dışında her hangi bir tepki söz konusu değil. Tepkinin söz konusu olmamasının önemli nedenleri vardır tabi ki. Başta Rojava devrimiyle oluşan demokratik ortak yaşamın gelecek döneme örnek teşkil etmesinden korktukları için, buranın dağıtılması gerektiğinden karşı çıkmamaktadırlar. İkinci önemli nokta da; faşist TC ile ekonomik, siyasal ortaklıklarıdır. Bununla bütünlüklü olarak ta uluslararası sermayenin, Rojava’daki yer altı ve yer üstü zenginliklerini  paylaşması meselesidir. Bundan dolayı da emperyalist ülkeler kendi aralarında anlaşarak, faşist TC’yi bölgeyi işgal için sahaya sürdürler.

Tabi ki burada faşist TC’nin de önemli çıkarları söz konusudur. Bunların başında giderek teşhir olan AKP-MHP koalisyonunun yeniden albenisini geliştirmek, AKP içindeki çatırdamaları gidermek ve milli duyguları kaşıyarak yeniden “ulusal birliği” sağlamaktır. Bunun için de AKP’den CHP’ye kadar bilimum faşist partiler işgalde birleşerek bir avuç toplumsal muhalefet dışında, herkesi işgalin suç ortağı yaptılar yapmaya devem ediyorlar.

Toplumsal muhalefete karşı da amansız bir saldırı düzenlemektedirler. Uzun zamandır işgal hazırlığı yapan faşist TC’nin, toplumsal muhalefetin bileşenlerine yönelik yoğun saldırıları söz konusuydu. HDP aktifistleri tutuklanıp hapishanelere gönderilirken, dışarda kalanların üzerinde de baskı ve zulüm giderek arttırılmıştır. En küçük bir araya gelmelere saldırılmış, sosyal medya da yapılan paylaşımlar bile tutuklanma nedeni olmuştur. İşçi ve emekçilerin hak arama mücadelesi bastırılmış, Soma katliamında hayatını kaybedenlerin ailelerinin Ankara yürüyüşleri engellenmiş ve bir çoğunun hakkında soruşturmalar açılmıştır. Ankara’da Efrin işgaline karşı çıkan ve barış isteyen işçilere yönelik yapılan saldırıda hayatını kaybedenlerin yakınlarının sürdürdükleri davalar üzerinde yoğun baskı uygulanmış ve bir çoğuna davalar açılmıştır. Kobane dayanışması için gittikleri Surç’ta yaşanan katliamda yaşamlarını yitiren Sosyalist Gençlik Federasyonu’dan gençlerin yakınları içinde aynı baskılar geçerlidir.

Ve son olarak Türkiye Kürdistan’ının 3 büyük şehri, Hakkari, Van ve Diyarbakır belediyelerine atanan kayyum ve sonrasındaki tutuklama terörü, işgal öncesi muhalefeti susturmanın girişimleriydi. Gerçekleştirilecek işgale karşı içeriden toplumsal muhalefetin karşı koyuşunu zayıflatarak, kitleleri işgalin bir parçası yapma amaçlı ıydı bu saldırılar.

Aynı saldırıları Avrupa’daki Türkiyelilere yönelikte gerçekleştirmektedirler. Özellikle son yıllarda Avrupa’da oluşturulan özel istihbarat örgütlenmesi üzerinden, kitlesel eylemlere katılan, yada sosyal medyada paylaşımda bulunanlar tespit edilerek, teşhir edilmekteler. Yüzlerce insan bu nedenle Türkiye’de giderken göz altına alınmakta, bazıları tutuklanmakta, yaşadığı ülkenin vatandaşı olanlar ise sınırdan içeri alınmayarak. geldikleri ülkelere geri gönderilmektedir.

Tüm bunlar faşist TC’nin uzun zamandır bu işgal girişimini planladı klarını göstermektedir. Her dönem tehditlerde bulunan ve en küçük karşı koyuşu vatan hainliğiyle suçlayan faşist Erdoğan ve kliğinin tüm bu saldırılarında uluslararası emperyalist güçlerin de önemli desteği söz konusuydu. En son Alman içişleri bakanı Seehofer’in Türkiye’ye gidip, milyonlarca yardım sözü vermesi bu desteğin açıktan verildiğinin örneğidir. Türkiye’nin içinde bulunduğu mali krizde AKP’ye atılan bir can simidi olarak yorumlanmalıdır bu. Ki Seehofer aynı zamanda Avrupa Birliği kliğini temsilen buna yapmıştır. Ki Avrupa Birliği Türk Devleti’nin her kriz yaşadığı dönem, çeşitli bahanelerle bunu yapmaktadır.

Son birkaç gündür, Türkiye’ye silah satışını durdurduklarının açıklamasını yapan Avrupa ülkeleri, Avrupa’da Türk devletinin işgal girişimini kınayan kitlesel eylemlerin “gazını” almaya yönelik hamleleridir. Şimdiye kadar zaten satabildikleri kadar sattılar ve Türk devletinin stoklarını doldurdular. Çünkü Emperyalist burjuvazi de içinde bulunduğu yoğun mali ve ekonomik krizi  bölgesel savaşlarla atlatmaya çalışmaktadır. Bölgesel savaşlar için yoğun bir silah üretimi söz konusu olup; faşist TC’nin işgalde kullandığı silahların tümü AB ülkelerinden ve özellikle de Almanya patentlidir.

Bundan dolayı bizler Avrupa’da toplumsal muhalefetin bileşenleri olarak, yürüteceğimiz işgal karşıtı kampanyalarımızda  bulunduğumuz ülkenin burjuvazisinin, Türkiye’ye verdiği desteği teşhir etmeliyiz. Onların bu işgalin ortakları olduklarını, işgalde Türk devletiyle aynı suçu işlediklerini öne çıkarmalıyız. Aksisi, yani sadece faşist TC’yi teşhir etmek, emperyalist güçlerin işgaldeki rollerinin üstünü örtmektir. Yarı sömürge ve emperyalizme göbekten bağımlı olan; komprador, patron ağaların yönettiği Türk Devleti’nin, kendi başına bir hamle geliştirmesi mümkün değildir; olmayacaktır da…

Yani bir taraftan faşist TC’nin işgal girişimini kınarken, diğer taraftan bu işgalin ortakları olan emperyalist güçleri de teşhir etmek ve Avrupa halkına kendi ülkelerinin bu suça ortak olduklarını iyi anlatmalıyız. Bunun için yerli ve göçmen kitlesinin ortak mücadelesini geliştirmek, toplumsal muhalefetin bir parçası olmak elzemdir. Bunun için birlikte çalıştığımız işçi arkadaşımızı, ortak örgütlenmelerimiz olan sendikal hareketi, ortak yaşam alanlarını paylaştığımız mahalle deki komşumuzu ikna etmek ve bu işgale karşı koymaları için örgütlemek anın en önemli görevidir. Bunun için faaliyet yürüttüğümüz bölgelerdeki dernek, sendika, doğa karşıtı hareketler, kadın, LGBTİ ve gençlik örgütleriyle ortaklaşmanın olanaklarını yaratmak için daha fazla çaba harcamalıyız.

Faşist TC’nin işgaline karşı yerli ve göçmen işçi ve emekçilerin ortak mücadelesini geliştirmek, örgütlemek ve direnişe dahil etmek için; sokakları, semtleri, fabrikaları çalışma alanlarına çevirelim. Unutmayalım ki örgütlemediğimiz, duyarlı hale getirmediğimiz her insan, doğallığında işgalin ortağı olacaktır. Onları duyarlı hale getirmek ve bu suça ortak olmamaları için herkesi görev başına çağırıyoruz.  Yapılacak yürüyüş ve mitinglere kitlesel katılımın sağlanması için yoğunlaşmalıyız. Bunun için yeni araçlar geliştirmeli, her türlü olanağı değerlendirmeliyiz.

İşgale karşı halkaların ortak mücadelesini geliştirmek için mücadeleyi büyütelim

25. Dönem ATİK Konseyi