Viyana’da 2 Kasım akşamı şehrin en işlek merkezinde Sinagog yakınlarında faşist IŞİD çeteleri tarafından sivillere yönelik yapılan silahlı saldırıda 4 insan hayatını kaybetmiş, 22 kent sakini de yaralanmıştır. Yaralananların bir kısmının durumu ağır olduğu belirtilmektedir. Saldırıyı; IŞİD açıklama yaparak üstlendi.
Avusturya’da daha önce IŞİD’e katılmak için yola çıkarken göz altına alınıp tutuklanan ve 22 ay hapis yatan Makedon kökenli bir gencin yaptığı ve kendisinin de polisle girdiği çatışmada vurularak öldürüldüğü açıklandı.
Kısa süre önce aynı saldırılar Fransa’da gerçekleştirildi
16 Ekim günü Paris’te bir okulda ders veren bir öğretmen, sınıfta peygamber Muhammet’in Charlie Hebdo dergisinde çıkan karikatürünü gösterdiği için öğrencisi tarafından sokak ortasında kafası kesilerek öldürüldü. Devamında 29 Ekim günü Fransa’nın Nice şehrinde bir kilisede yapılan saldırıda 3 insan bıçaklanıp, kafası kesilerek öldürüldü.
Aynı zihniyete sahip çeteler, Dağlık Karabağ’daki çatışmalar nedeniyle kitlesel olarak Fransa’da Ermenilerin yoğun yaşadığı mahallelere saldırdılar. Lyon kentinde, Sinagog’a saldırarak bir din görevlisini ağır yaraladılar. Şehirdeki Ermeni Soykırımı anıtına faşist Erdoğan’ın ismini ve gene faşist Bozkurt’un Fransızca isimlerini yazarak, aslında saldırının kim tarafından yapıldığını bir kez daha ortaya koymuşlardır.
Erdoğan’ın içerde ve dışarıda saldırı politikası
Faşist çetenin planladığı bu saldırı, daha önce yapılan tüm saldırılarda olduğu gibi, tam da AB ülkeleriyle faşist Erdoğan’ın karşılıklı krizlerinin derinleştiği döneme denk gelmesi manidardır. Özelikle Haziran ayında MİT’in örgütlediği çetelerin Viyana’daki Avrupa Kadın Dayanışmasının mitingine saldırısı ve sonrasında 4 gün boyunca ATİK’e bağlı VTİD’e ve DİDF’e bağlı faaliyet yürüten derneğe saldırmasıyla başlayan bu süreç, 2 Kasım katliamıyla devam etmiştir. O dönem yapılan saldırının arkasında faşist TC’nin istihbarat örgütü MİT’in olduğu kesinleşmiş ve hatta sonradan teslim olanların verdiği bilgilere göre, başta Berivan Aslan olmak üzere bir çok siyasetçiye yönelik katliamların planlandığı da açığa çıkmıştı.
Faşist TC’nin, Avrupa’daki MİT örgütlenmesi uzun süreye dayanmaktadır. Özellikle de Avusturya ve Fransa’daki örgütlenmeleri daha eskiye dayanmaktadır. Buraları sürekli faşistlerin kitleler içerisinde örgütlenme merkezleri olarak ele almışlardır. Sonrasında IŞİD çetesi de MİT’in yarattığı bu olanaklardan yararlanarak kitle potansiyelini geliştirmiştir. Türk devletinin diyanetine bağlı camilerde yoğun destek alarak buralarda örgütlenmiş ve devşirdikleri bir çok çete üyesini Kürtlere karşı savaşmak için Rojava’ya göndermiştir.
Charlie Hebdo dergisinde faşist Erdoğan’ın da karikatürünün çıkmasından sonra, bu yapılanın kendisine değil halka yönelik hakaret olduğunu iddia ederek, tehditler savurduktan sonra bu gelişmelerin yaşanmasını ve geçmişte defalarca IŞİD çetelerinin faşist TC ile olan ilişkisinin ispatlanmış olması, saldırının nedenini bir kez daha ortaya sermektedir. Türkiye’de en küçük demokratik talebi dile getirenlere saldıran, işçilerin grev hakkını gasp eden, gençlerin-kadınların eylemlerine saldıran, her türlü toplumsal muhalefeti bastıran, Kürtlere yönelik linç siyaseti sürdüren Erdoğan, aynısını Avrupa’da da sürdürmek istemektedir.
Avrupa ülkelerindeki halklara çağrımız;
Yaşadığınız ülkelerdeki hükümetlerin faşist TC ile birlikte çalışmalarına karşı çıkınız. Başta silah ticareti olmak üzere, Türkiye ile her türlü ticari antlaşmaların sonlandırılması için baskı uygulayın. Türkiye’ye verilen her silah, oradaki muhalif güçlere yönelik katliam yapmakta kullanılmaktadır. Bu silahlar Fransa ve Avusturya’da olduğu gibi, Avrupa ülkelerinde de katliamlarda kullanılmaktadır.
ATİK olarak; Fransa ve Avusturya’da gerçekleştirilen faşist saldırıyı bir kez daha kınıyor, her iki ülkenin halkına başsağlığı diliyoruz. Yerli ve göçmen demokratik muhalif güçleri bu saldırılara karşı ortak mücadele etmeye çağırıyoruz.
ATİK- Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu
04.11.20