Anasayfa , Avrupa , ATİGF’ten ’30. Yılında 12 Eylül Askeri Faşist Cuntasını Lanetliyoruz!’ panelleri sonuçlandı

ATİGF’ten ’30. Yılında 12 Eylül Askeri Faşist Cuntasını Lanetliyoruz!’ panelleri sonuçlandı

AVUSTURYA | 13 – 09 – 2011 | 10 Eylül Cuma günü Saat 18.30’de Viyanada başlayan ve ATİGF tarafından organize edilen  ‘’30. Yılında 12 Eylül’ paneller serisi  11 Eylül Cumartesi günü Linz’de ve 12 Eylül Pazar günü ise İnnsbruckt’a sonuçlanması bekleniyor.

10 Eylül Cuma günü Viyana’da yapılan panele Türkiye’den,  Araştırmacı yazar Prof. Haluk GERGER, Devrimci 78’liler federasyonu kurucusu ve yönetim kurulu üyesi ve aynı zamanda Samsun Devrimci 78’liler derneği başkanı olan Hayati BOZER ve Partizan temsilcisi katıldı. Katılımın yoğun olduğu, kitlenin ciddi ilgisiyle karşılanan etkinlik, katılımcı arkadaşların sunumları sonrası, Yeni Demokratik Gençlik”in katkılarıyla hazırlanan 12 Eylül belgeseli gösterildi.

Verilen aranın ardından Viyana 78’lililerin  katkılarıyla yapılan ceza evinden gönderilen tutsak mektupları, resim sergisi ve panele katılan kitlenenin kanuşma ve sorularıyla panel bir üst seviyeye çıktı.  Toparlama ve gelen sorulara verilen cevaplardan sonra, Saat 18.30’da başlayan etkinlik saat 23.00’te sona erdi.

Haluk GERGER: ‘Her köşe yazarı aydın değidir’

12 Eylül askeri faşist cuntanın sebep ve sonuçlarının tartışıldığı panelde, geçmişten günümüze ‘’Aydın tavrı’’ konusunda Haluk Gerger önemli açılımlarda bulundu. Haluk Gerger konuşmasında 12 Eylül askari faşist cuntasından günümüze ‘Aydınların’ tamamen sınıfta kaldığını, ‘Aydın’ kimlik ve tanımı konusunda ciddi kafa karışıklıklarının olduğunu, çok okuyup yazanların üniversiteye gidenlerin veya gazetecilik ve köşe yazarlığı yapan her kesin ‘Aydın’ olamayacağını, aydın olmanın kısaca önemli kıstasları olduğunu vurguladı. Gerger devamla ‘Aydın olan kişinin gerçekleri olduğu gibi aktarması, siyasi iktidarla ilişkisinin bulunmaması, sosyal ve sınıfsal mücadelelerin bir parçası olması gibi sorumlulukları vardır. Ancak Türkiyedeki ‘Aydın’ tanımı buna uymamaktadır. Diğer yönüyle sözü edilen ‘Aydın’ tanımı resmi idoloji ve hakim sınıf geleneğinden kopuş yaşamadığı için kimisi bilerek kimiside istemeyerek sınıftan ve ulusal kurtuluş mücadelesinden kopup 12 Eylül askeri faşist cuntasının şakşakcılığına soyunmuştur. Bu anlamıyla ‘Aydın’ ve üniversite gençliği bu konuda üzerinr düşen sorumluluğu yerine getirememiştir. Diğer yandan sosyalist ve devrimci örgütlemeler de bu süerçte ciddi yenilgiler aldığında ve kendilerini geliştiremediklerinden dolayı, kendi aydın ve sanat cephesini hala oluşturabilmiş değildir’ dedi.

Hayati BOZER: ’Direniş yaygınlaştırılamadı’

Hayati BOZER ise, 12 Eylül askeri faşist darbesinde, toplumsal ve sınıf hareketinin de devrimci ve sosyalist örgütler gibi  hazırlıksız yakalandıklarını belirti. Bozer konuşmasında ‘12 Eylül askeri faşist cunta öncesi işçi sınıfında, sınıf örgütlülüğü, sınıf bilinci tamamıyla oluşmadığı için, işçi eylemlilikleri ve iş yeri işgallerinin cılız olması, yada bunun sadece Tariş ve benzeri gibi az sayıda iş yerlerinde vukubulması, ülke genelinde sınıfın tümüne mal edilemedi. İlk dönemlerde DİSK üzerinden yapılan bu çalışmalar, daha sonra sendika bürokrasisinin sistemle içiçe girmesi zaten büyük bölümü örgütsiz olan işçi sınıfıda hayal kırıklığı yaratarak malesef bugün büyük çoğunluğu sistemin veya geleneksel burjuvazinin peşine takılarak gitmektedir’ belirlemesşşnde bulundu.

‘Darbe zeminini bizzat devlet hazırladı’

Partizan temsilcisi ise, 12 Eylül askeri faşist cuntasının ABD emperyalizminin bir projesi olduğunu belirterek, ‘dünya ve Türkiyede gelişmekte olan sınıf ve sosyal hareketlerinin önünü kesmek ve sosyalizme olan inancı korku ve şiddet politikalarıyla zaptı-rapt altına almaktı. Devrimci siyasi örgütlerin tecrübesizliği, sınıf hareketinin olgunlaşmaması ve halk muhalefetinin öncüsüz olmasından kaynaklanan bu süreci, kendileri sanaryosunu yazdıkları maraş katliamı ve benzeri olaylarla 12 Eylül askeri faşist cuntasının zemini hazırlandı. Sivil ve resmi faşistler görevlendirilerek devrimci ve ilerici kesimlere özelliklede üniversitelerde olaylar yaratılarak skıyönetimlerin  ve ardından malum 12 Eylül askeri faşist cuntanı zemini hazırlandı’ dedi.

Kısacası her yönüyle tartışılan 12 Eylül Askeri Faşist Cuntadan günümüzdeki referandum tezgahına kadar tartışılan ve hafızaların tazelenmesi bakımından verimli bir etkinlik gerçekleştirildiğini belirten ATİGF temsilcisi, ‘12 Eylül AFC’nin yaratmış olduğu tahribatların yığınlar üzerinden etkilerinin giderilmesi açısından DKÖ’lerin önemli sorumluluklarının olduğu bilince çıkarılmalıdır. Bu süreçte yaşanılan en önemli tahribat devrimci, sosyalist ve ilerici örgütlemelerin hala bugün birlikte çalışma ve güç birliklerinin olmaması sorunudur’ dedi.