Anasayfa , Köşe Yazıları , Almanya ve İncirlik Meselesi – Ali Naki Göksu

Almanya ve İncirlik Meselesi – Ali Naki Göksu

İncirlik üssü Ortadoğu’da yürütülen emperyalist savaş politikalarının uygulamaya konulduğu en önemli merkezlerden biridir. 1951 yılında inşasına başlanmış ve 1954’de açılmıştır.

Her ne kadar sözüm ona NATO savunma planları kapsamında kullanılması öngörülse de İncirlik üssü bugüne kadar ağırlıklı olarak ABD’nin emperyalist çıkarları doğrultusunda hayata geçirilen askeri operasyonlarda önemli rol üstlendi.

New Yorker dergisinde 17 Temmuz 2016’da Eric Schlosser imzasıyla çıkan bir makalede, “İncirlik Üssü, NATO’nun en büyük nükleer silah depolama tesisine ev sahipliği yapıyor” ifadesi yer alıyordu. Aynı makalede “nükleer silahlar konusunda dünyanın önde gelen uzmanları arasında gösterilen Amerikan Bilim Adamları Federasyonu Nükleer Bilgi Projesi Direktörü Hans M. Kristensen’e göre, İncirlik’te yeraltında bulunan depolama tesislerinde yaklaşık 50 adet B-61 hidrojen bombası tutuluyor” deniyor. ( http://www.newyorker.com/news/news-desk/the-h-bombs-in-turkey )

Üste 2500 civarında Amerikan askeri bulunduğu söyleniyor.

Emperyalist kapışma olur da Almanya durur mu?

Alman burjuvazisi dünyanın yeniden paylaşımında sadece ekonomik gücüyle değil askeri olarak da etkin rol almak istiyor. Pazar, enerji kaynakları ve enerji yolları kavgasında politik olarak etkin olmak için sadece ekonomik olarak güçlü olmak yetmiyor. Avrupa’nın en zengin ülkesi olan ve ihracatta Çin’i yakalayarak dünya liderliğine soyunan Almanya son birkaç yıldır askeri gücünü, hareket kabiliyetini ve yayılmacılığını artırmaktadır. 1990’lı yılların başından itibaren hayata uyulamaya çalıştığı bu politikasıyla bugün Alman devleti özgülünde, savaş bölgelerine asker ve silah göndermek adeta rutine bağlamıştır. Her kriz ve çatışma bölgesinde Alman askerinin de bulunması adeta bir mecburiyet gibi sunulmaktadır kamuoyuna.

Gelinen aşamada Almanya, 14 ülkede askeri güç bulunduruyor. Resmi verilere göre 3 bin 515 Alman askeri teçhizatıyla birlikte Afrika’dan Asya’ya, Avrupa’dan Ortadoğu’ya kadar değişik ülkelerde asker bulundururken, yine Meclisten çıkan yetki uyarınca istediği zaman asker sayısını 7 bin 620’ye kadar çıkarabiliyor.

Alman askerinin bulunduğu ülkeler Afganistan, Özbekistan, Kosova, Afrika boynuzu (Eritre, Cibuti, Somali ve Etiyopya’nın bulunduğu yarımada), Akdeniz, Senegal, Mali, Ortadoğu, Lübnan, Güney Kürdistan, Sudan, Batı Sahra ve Liberia.

Alman devleti kurtlar sofrası olarak nitelendirebileceğimiz Ortadoğu bölgesinin jeo-stratejik ve enerji kaynakları açısından dünyanın en önemli bölgesi olduğunu bildiğinden bölgeye özel bir önem vermektedir. Bu anlamda Aralık 2015’ten itibaren İncirlik’e asker ve askeri malzeme göndermeye başlamıştır. Malzeme dediğimiz savaş uçakları, bir savaş gemisi, tanker uçaklar, uydu teknolojisi ve 260 asker (ki bu sayı 1200’e kadar çıkarılabilmektedir). Alman Tornadoları o tarihten bugüne 500 keşif ve hava destek amaçlı uçuş yapmıştır bölgede. Yine 2016 yılının son çeyreğinde Alman devleti Güney Kürdistan peşmergelerine büyük bir askeri sevkiyat gerçekleştirmiştir. Bunun içinde 2 adet Dingo I zırhlı araç, 1500 adet G-36 makineli silah, 2 milyon cephane ve 100 Milan anti-tank roketleri vardır.

Tüm bunlar güya IŞID’la mücadele adı altında yapılmaktadır. Ancak bugün daha açık bir şekilde görülmektedir ki, bu sevkiyatı yaparken Alman emperyalistler uzun vadeli bir plana sahipti ve bu Ortadoğu’nun paylaşılmasında daha etkin söz sahibi olmaktan başka bir şey değildi. İncirlik’te olmak, Alman burjuvazisinin emperyalist emelleri için Irak, Suriye ve Afganistan başta olmak üzere, yüzbinlerce insanı öldürme, milyonlarcasının zorunlu göç etmesine sebep olma pahasına Ortadoğu siyasetinde etkin güç olmanın ilk basamağı olarak görülmelidir.

Alman savunma bakanı Ursula von der Leyen Ocak 2016’da İncirlik’teki askerlerini ziyarete etmiştir. Ancak o tarihten sonra faşist AKP hükümetiyle Merkel hükümeti arasındaki ilişkilerin gerilmesiyle Almanya’nın bir sonraki ziyaretine izin verilmemiştir. Bunun üzerine Alman hükümeti askerlerini İncirlik’ten çekme kararı aldı ve muhtemelen Ürdün’ün Azrak kentinde bulunan Muvaffak Salti Hava Üssü’ne taşıyacağı ihtimali belirdi.

Buzdağının görünmeyen kısmı

Alman hükümeti temsilcilerine İncirlik’i ziyaret izninin verilmemesi her ne kadar AKP’nin dillendirdiği gibi “Almanya’nın PKK ve PYD’ye desteği; Ermeni soykırımına ilişkin Alman parlamentosunun aldığı karar; anayasa referandumu sırasında AKP’li politikacılara Almanya’da konuşma ‘yasağı’ uygulaması” gibi gösterilse de gerçek bu değildir. Türk devletinin Almanya ile ilişkilerini dünyanın diğer emperyalist güçlerinden ve onlar arası ilişkilerden bağımsız ele almak yanıltıcıdır.

Ortadoğu’da bugün en etkin emperyalist askeri güç olarak ABD, Almanya’nın kendisinden bağımsız bir şekilde girdiği askeri yönelimlerini tehlikeli bulmaktadır. Ve bu mesajını Almanya’ya T.C. üzerinden iletmektedir. Olan tam anlamıyla budur.

Hatırlarsak Alman dışişleri bakanı Sigmar Gabriel Mayıs ayında Wahington’a yaptığı en son ziyaretinde yaptığı konuşmada tehditvari bir şekilde Almanya’nın sadece İncirlik’teki gücünü ve Tornado keşif ve destek uçaklarını değil aynı zamanda Konya’da NATO bağlamında bulunan Awacs keşif uçaklarını da çekebileceğini söylemişti. Gabriel’e göre Türk devleti ile aralarındaki sorun iki taraflı bir sorundan daha ötedir.

Yine Spiegel Online’de yayımlanan bir söyleşide Gabriel şöyle diyor: “ABD eğer uluslararası duruma uygun davranmazsa bundan en çok kendi zarar görür. Batı değerleri, demokrasi ve insan hakları düşüncesine ek olarak, güçlünün haklı olduğu fikrine değil hukukun gücüne dayanan güvenilir anlaşmalar zemininde yükselen uluslararası iş birliği düşüncesine dayanır. Eğer ABD bu düşünceyi terk eder ve sadece kendi için hareket ederse o zaman diğerleri ABD’nin yerini almaya çalışırlar”.

Trump yönetiminin uluslararası iklim anlaşmasından çekilmesi ve Katar’a karşı Amerikan merkezli “izole etme ve had bildirme” hareketi konusunda da ABD’nin karşısında olan Alman devleti bunu açıkça dillendirmekten çekinmemektedir. Dışişleri bakanı Gabriel “Zaten krizlerle çalkalanmakta olan bir bölgede ikili ilişkilerde bu tür bir Trumplaşma’nın özellikle tehlikeli” olduğu konusunda uyarıda bulunarak “Gerginliğin tırmanmasına ve bunun bölgenin tamamında yol açacağı sonuçlara dair büyük endişe duyduğunu” belirtmektedir. Alman bakan, Trump’ın Ortadoğu’daki politikasını “tamamıyla yanlış” olarak nitelerken ABD’nin körfez monarşileriyle gerçekleştirdiği geniş çaplı silah ticaretinin bölgede “silahlanmanın yayılma riskini artırdığını” söyledi.

Bu açıklamalar buz dağının görünmeyen kısmında ABD ve Almanya arasındaki çelişkilere işaret etmektedir. Almanya’nın Ortadoğu’da daha etkin ve bağımsız bir askeri varlık yönelimine ABD yönetimi çomak sokmaktadır. Katar sorunuyla (ki özünde doğal gaz ve bu gazın hangi ülkelere ve hangi ülkeler üzerinden sevk edileceği noktasında Katar’ın kendi bağımsız çıkarlarına göre davranmak ve ilişkilerini buna göre düzenlemek istemesinden ibarettir) beraber ABD’li emperyalistler ve Suudi uşakları İran’a karşı bir savaşa doğru başı çekerken, Alman burjuvazisi Katar’a destek sunarak yeni enerji kaynaklarına ve pazarlara açılmak istemektedir.