Anasayfa , Haberler , Uçurtmayı hâlâ vuruyorlar! Cezaevlerinde anneleriyle birlikte kalan 504 çocuk öyküsü

Uçurtmayı hâlâ vuruyorlar! Cezaevlerinde anneleriyle birlikte kalan 504 çocuk öyküsü

Cezaevlerinde anneleriyle birlikte kalan 504 çocuk var. Bu çocukların ve çocuklarıyla birlikte mahkum olan annelerin hikayeleri…

Cezaevinde çocuklar için bir çorba bile yapılamıyor. Mahkum kadınlar, hapishanelerdeki hijyen sıkıntısından dolayı çocuklarını sürekli kucaklarında taşıyorlar. Gebze’de annesiyle cezaevinde kalan 3 yaşındaki böbrek hastası çocuk koğuş ortamında sık sık hastalanıyor. Bazı hapishanelerde çocuklar annesinden alınarak tek başına hastaneye götürülüyor. Çocuklar babalarıyla hapishanede kapalı görüş yapmak zorunda bırakılıyor. Bazı hapishanelerde güvenlik bahanesiyle çocuklara tek bir oyuncak bile verilmiyor. Çocukların ayrı yatak hakkı yok, dar bir yatakta anneleriyle beraber yatıyorlar. Annesi gözlerinin önünde çırılçıplak soyularak aranan kız çocuğu da yaşananlardan etkilenip kıyafetlerini çıkarmaya başlıyor.
İşte cezaevinde anneleriyle birlikte ‘mahkum’ edilen çocukların hikayeleri ve devletin çocuklarını da mahkum ettiği için iki kere cezalandırdığı kadınların yaşadıkları…

Elif Ekin SALTIK

-Burda uçmaz Barış’cım, çok küçük gelir bu avlu ona.
-Küçük uçurtma uçururuz.
-Yine uçmaz. kocaman çayırlarda uçurmak gerekir.
-Kocaman çayır nasıl olur İnci ?

Tunç Başaran’ın 1989 yapımı Uçurtmayı Vurmasınlar filmini izleyenler, filmin kahramanı Barış’ı bilir. 4 yaşındaki Barış annesiyle cezaevinde yaşamak zorundadır. Film, Barış’ın gözünden kadınlar hapishanesini anlatır. Ve bir çocuğun hapishanede çocukluğunu yaşayabilmesi için kadınların verdiği mücadeleyi.

Bugün anneleriyle birlikte cezaevinde yaşamak zorunda olan 500’den fazla Barış var. Bu çocuklar cezaevinin dört duvarı arasında çocukluklarını yaşayabiliyor mu? Çocukların beslenme, eğitim, sağlık gibi ihtiyaçları yetişkinlerin bile yaşamakta zorlandığı koşullarda ne kadar karşılanıyor? Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneğinden Avukat Ezgi Duman, bu alanda çalışan bir kitle örgütünün devlet kurumlarından edindiği bilgilerden değil, kadınların cezaevlerindeki kötü koşulları anlatmak için yazdığı mektuplarda anlatılanlarla sorularımıza yanıt veriyor. Çünkü cezaevi kapıları CİSST gibi bağımsız kurumlara kapalı. Duman, çocukların mağdur edilmemesi için ise şu seçeneği sunuyor: “Hapsetmeye alternatif yöntemler kullanılmalı.”

Anneleriyle birlikte cezaevinde kalmak zorunda olan çocukların beslenme, eğitim, sağlık gibi ihtiyaçları nasıl karşılanıyor?

Bu çocuklar mahpusların kaldığı koğuşlarda kalıyor. Çocukların fiziksel gelişimi açısından gerekli olan beslenme listeleri söz konusu değil. Bu durum bebeğini emziren kadınlar açısından da geçerli. Adalet Bakanlığına yaptığımız başvurulardan edindiğimiz bilgiye göre, çocuklar açısından günlük iaşe bedeli sadece 7.5 TL. Bir bebeğin ya da çocuğun fiziksel ve zihinsel gelişimini sağlıklı bir şekilde tamamlayabilmesi için bu bedel yetersiz. Gebze Kadın Kapalı Hapisha-nesinden bize yazan 2 yaşındaki kızıyla kalan bir kadın mahpus kendisini en çok zorlayan durumun çocuğunun hiçbir şey yiyememesi, yemek konusunda alternatifin olmaması, çocuk için bir çorbanın bile yapılamaması olduğunu belirtmişti. Yine Batman Hapishanesinden yazan bir kadın bebek ve çocuklar için, yetişkinlerin yiyebilecekleri yemeklerden farklı olarak, yalnızca iki kutu süt ve meyve suyu verildiğini anlatmıştı.

‘HİJYEN SORUNU ÇOCUKLARI HASTA EDİYOR’

Hapishane ortamı çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimi için başlı başına sıkıntılı. Çocuklar için yeterli hijyen, ısı, havalandırma koşulları sağlanamıyor. Bazı kadınlar, çocuklarını sürekli kucaklarında taşıdıklarını anlatıyorlar. Gebze’den yazan başka bir kadın kendisiyle kalan 3 yaşındaki çocuğunun böbrek hastası olduğunu, koğuş ortamında çocuğunun çok sık hastalandığını paylaşmıştı. Bir diğer örnek de Poyraz Ali. O da annesiyle hapishanede kalan çocuklardan biri, üstelik otizm hastası ve çok ciddi sorunlar yaşıyor.

Çocukların hastalanması durumunda muayene koşulları da sorunlu. Hapishanede sürekli doktor bulunmuyor ve sevkler de birtakım prosedürlere bağlı. Üstelik bazı hapisha-nelerde çocuklar annesinden alınarak hastaneye götürülüyor ve ciddi bir travma yaşayabiliyor.

‘GÜVENLİK UYGULAMALARI ÇOCUKLAR İÇİN TRAVMA’

Yetişkinler açısından ciddi olanaksızlıkların yaşandığı cezaevi koşullarında çocuklar neler yaşıyor?

Çocuklar babalarıyla hapishanede kimi zaman kapalı görüş yapmak zorunda bırakılıyor. 2 yaşındaki kızından bahseden bir kadın her kapalı görüşte çocuğun cama vurduğunu ve ağlamaya başladığını, koğuşa geldikten sonra ağlayarak uyuyakaldığını anlatıyordu.

Bir başka sorun da güvenlik adı altında yapılan bazı uygulamaların çocuklara yansıması. Sayımlar, aramalar vs. çocukların gözlem alanı içerisinde gerçekleşebiliyor ve bu da hem kadın hem de çocuk açısından travmatik etkiler yaratabiliyor. Bir mahpusun paylaştığı etkileyici bir olay vardı. Kadın mahkemeye giderken aranıyor. Ancak kıyafetleri X- ray cihazında öttüğü için kabinde soyunup, çarşafa sarınması isteniyor, kadın istenileni yapıyor. Bunların hepsi küçük kızının önünde yaşanıyor ve küçük kız da kıyafetlerini çıkarmaya başlıyor.

En temel ihtiyaçlardan birisi de zihinsel gelişimin sağlanması için, yaşıtlarıyla yan yana gelebilme, oyuncaklarla oynayabilmesi ama az sayıda örnek dışında hapishanelerde oyun parkı, kreş gibi alanlar yok. Aynı şekilde oyuncaklar konusunda da kısıtlamalar söz konusu. Bazı hapishanelerde kadınlar, güvenlik gerekçesiyle hemen hiç oyuncak alınmadığını belirtiyorlar.

Sürekli yetişkinlerle olan çocuklar bu durumdan nasıl etkileniyor?

Çocukların kendi yaşıtlarıyla vakit geçirebilmesi, oyun oynayabilmesi gelişimleri için çok önemli. Bu fırsat hapishanelerdeki çocuklar için ne yazık ki olmayabiliyor. Bir kadın mahpus bizimle deneyimlerini paylaşırken çocuğunun sürekli yetişkinlerle vakit geçirdiğini, koğuş arkadaşlarının oyunlar oynamaya çalışsalar da televizyonda bebek görünce çok heyecanlanıp bağırmaya başladığını anlatıyordu.

YASAL DÜZENLEMELER GEREKLİ

Devletin bu anlamdaki yükümlülükleri ne, bu yükümlülükler ne kadar yerine getiriliyor?

Hapishane ortamı küçük çocuklar ve anneler için her şekilde zararlıdır. Çocuğuyla birlikte olmak isteyen kadınların çocuklarından koparılması, küçük çocukların anneleri hapishanedeyken dışarda kalması da sorunlar yaratıyor. Bu yüzden devlet her şeyden önce küçük bebeği olan ve hamile kadınların hapsedilmesi uygulamasına son vermeli. Devlet illa küçük çocuklu kadınları hapsedeceğim diyorsa kadınların bebeğiyle sağlıklı bir ilişki kurarak annelik hakkını kullanabileceği, bebeğin fizyolojik ve zihinsel gelişimini sağlıklı şekilde tamamlayacağı bir ortam oluşturmalı. En önemlisi çocukların kreşe gitme imkanı sağlanmalı, bu kreşler hapishane dışında olmalı. Çocukların kreş dışında da sosyalleşme olanakları artırılmalı, oyuncak sınırlaması kaldırılmalı. Çocuğun babasıyla uzun sürelerle annenin de var olacağı açık görüş imkanı sağlanmalı hatta bu durum hapishane dışında da yaratılmalı.  Annelik bir hak ve kadınların bunu en verimli şekilde kullanabilmesi gerekli. Çocuklarla ilgili de zaten gerek yerel gerek uluslararası mevzuatta devletin yükümlülükleri ortaya konmuş. Bu konuda kamuoyunda gündem oluşturabilmek, konuyu politikanın gündemine taşımak, çocuklar ve kadınlar için olumlu yasal düzenlemelerin yapılması için kamuoyu baskısı yaratmak önemli bir noktada duruyor.

CEZAEVİNDE BİR ÇİÇEĞE BİLE İZİN YOK, AMA ÇOCUKLAR DÖRT DUVAR ARASINDA

Yasemin Çakal evlendiği günden beri eşi Özkan Kaymaklı’dan şiddet görmüş, 10 Temmuz 2014 günü kendisini ve oğlu Selim’i şiddetten korumak için eşini bıçaklamıştı. Oğlu ile birlikte cezaevine giren Yasemin Çakal, Selim’i daha sonra böbrek rahatsızlığı nedeniyle bakması için annesinin yanına gönderdi. Yasemin, oğlu Selim’le cezaevinde yaşadığı zorlukları Evrensel için yazdı:

“Bu konunun haber olması biz kadınlar için çok sevindirici ve sesimize ses olacaktır. Yalnız olmadığımı ve olmadığımızı bir kez daha hissetirdiğiniz için teşekkürler. Oğlum şu an 2.5 yaşında, maddi bir gelirim yok. Ailemin yardımıyla cezaevinde geçimimi sağlıyorum. Selim’e cezaevi yönetimi hiçbir şekilde yardımcı olmadı. Üstelik doğduğundan beri bazı hastalıkları olmasına rağmen hiçbir yardım ya da destek alamadım. Bu yüzden onu aileme vermek zorunda kaldım, ayrı kaldım oğlumdan. Selim 1.5 sene benimle cezaevinde kaldı sürekli. Başka bakacak kimsem yoktu, ailem ilk zamanlar bana destek olmuyordu. Ailemle aram düzelince ve Selim’in hastalıkları burada daha da kötüye gidince aileme verdim.

Cezaevine girdiğimden beri çok koğuş değiştirdim. Kimse çocuklu birini koğuşuna istemiyordu, çocuk sesine tahammül edemediklerini belirtiyorlardı. Burada kalan kadınlar çocuklarını genelde devlet yetiştirme yurduna vermişler, o yüzden çocuklu anneler koğuşlarda dışlanır. Ama şu anki koğuşum çok iyi, Selim’e davranışları, yaklaşımları çok iyi. Koğuş arkadaşlarım banyosunu yaptırıyor, yemek yedirip, onunla oynuyor. Bu durum beni de rahatlatıyor.

Bu mektubu yazarken Selim yanımda, 2 haftaya yakındır beraberiz. Koğuşum iyi olduğu için uzun süre kaldı yanımda. Eğer koğuşum değişmezse daha sıklıkla yanıma alabileceğim için mutluyum, çünkü kimse rahatsız değil, aksine bir çocuk sesinin onları mutlu ettiğini belirtiyorlar ve ilgililer… C12 koğuşunda aile gibiyiz hepimiz, beraber sevinip beraber üzülüyoruz ve Selim sevgi içinde büyüyor. Oğlumun hep yanımda olmasını çok isterim ama dışarıda ona bir hayat ve düzen kurdular. Eğitim, sağlık, beslenme anlamında cezaevinde bir yarar, yardım göremediğim için onun için dışarısı en mantıklısı. Herkes gibi ben de yavrumdan ayrı kalmak istemem, bu betonlar arasında, gri duvarlar, demir parmaklıklar arasında yaşamasını istemem. Bir çiçeği büyütmeye bile izin vermeyen yönetimin, bizi çocuklarımızı burada büyütmeye zorlaması haksızlıktır. Tek dileğim bir an önce Selim’le birlikte dışarıda nefes alıp vermek, ondan ayrı kalmamak.

Kadınlara sözüm şudur: Yüzyıllardır ezilen, hor görülen, bir meta, bir obje olan biz kadınlar bu erk egemen sisteme karşı, erk zihniyete karşı mücadele etmeliyiz. Birilerinin bize hak vermesini beklemeyip kendimiz zorla da olsa alabilmek için direnmeliyiz. Hiçbir kadın tacize, tevavüze karşı, şiddete karşı sessiz kalmasın. Yalnız olmadıklarını, omuz omuza, yan yana olduğumuzu bilsinler… Gelecek kadınların ellerinde. Bunu burada daha iyi anladım ve burada da dışarıda da hep mücadelem sürecek. Cinsel, ulusal, sınıfsal, sömürüye karşı öz savunma haktır engellenemez. Güneş bir gün bizim için de doğacak…!

Yasemin Çakal

DEVLET ÇOCUĞU YOK SAYIYOR

Terör örgütü üyeliği iddasıyla 6 yıl hüküm giyen ve Bakırköy Kadın Cezaevinde oğlu Poyraz Ali ile yaşamını sürdüren Zeynep Bakır, oğlunun atipik otizmli ve yüzde 40 engelli olması dolayısıyla koşullarının iyileştirilmesi için uzun süre mücadele etmişti. Dışarıda da Poyraz Ali ve diğer çocuklar için bir kampanya yürütüldü. Bu mücadele sonuç verdi; bugün 4.5 yaşında olan Poyraz Ali haftanın beş günü özel eğitim merkezinde eğitim alıyor. Zeynep Bakır’ın o günlerde Poyraz Ali’nin yaşadıklarını anlattığı mektup, Bakırköy Kadın Cezaevinde kalan tüm çocukların sıkıntılarını ortaya koydu:

  • Beslenme her daim ve en ciddi sorunlardan. Çocukların ayrı ekmek hakları bile yok.  Çocuklu bir kadın günde 1 ekmek hakkını çocuğuna da yetirmek durumunda. Bu durum sadece ekmek için geçerli değil. Balık, börek, tatlı vb. sayılı her şeyde çocukların sayılmadığını görüyoruz.
  • Çocukların ağızlarına uygun çatal kaşık verilmiyor. Büyüklere ve-rilen keskin, ince, büyük metal çatal kaşıkla eziyet çekerek yiyorlar.
  • Boya çeşitleri yasak. Aynı durum oyun hamuru için de geçerli. Gerekçe “Hapishanenin kreşi var, orada boyasınlar”.
  • Oyuncak yasağı var. “Onun pili var, bu ahşap” gibi gerekçelerle oyuncaklar alınmayabiliyor. Halbuki pilli radyo dinliyoruz hapishanede, kuşlar için de ahşap kafesler istiyorlar.
  • Çocuklar kreş dahil her yere giderken x-ray cihazından geçerek gidiyorlar. Cihaz en ufak bir etkide ötüyor. Çocuklar defalarca cihazdan zorla geçiriliyor. Bazen ayakkabısı ötüyorsa çıkarıyorlar, çıplak ayak geçiriyorlar bazen de tokaları çıkarıyorlar.
  • Çocukların ayrı yatak hakkı yok. Annesiyle 1 kişi sayılıyorlar. Dar bir yatakta beraber yatıyorlar. Adli koğuşlarda hiç tanımadıkları insanlarla aynı ranzayı paylaşıyorlar. Hücreler 2 kişilik, çocukla 3 kişi olunuyor ama devlet çocuğu yok sayıyor.

Elif Ekin SALTIK

Kaynak: Evrensel Gazetesi, www.evrensel.net