Home , Haberler , Sürgünde Sansür | Hüseyin Şenol

Sürgünde Sansür | Hüseyin Şenol

Sürgünde bulunan sosyalist, devrimci, demokrat, ilerici ve yurtsever muhalif basın ile gazeteciler, devletlerin ağır sansür ve baskısı altında…

Dünyanın birçok yerinde basın özgürlüğü giderek daha fazla tehdit altına girerken, sürgünde yaşayan muhalif gazeteciler çok daha ağır baskılarla karşılaşıyor. Demokratik değerleri savunan ve halkın gerçekleri öğrenme hakkı için mücadele eden bu yayın organları, devlet destekli sansür mekanizmalarının hedefinde.

Bu baskılar yalnızca Türkiye ile sınırlı değil; Avrupa’da ve diğer bölgelerde de sosyalist, devrimci ve demokrat basın organlarına yönelik ciddi bir baskı uygulanıyor. Muhalif gazetecilerin sesi kısılmaya, haber siteleri kapatılmaya ve sansür giderek sertleşmeye devam ediyor.

Sürgünde Gazetecilik Gerçeği

On yıllardır sürgün hayatı yaşayan Doğan Özgüden ve İnci Tuğsavrul gibi isimlerin yanı sıra, Can Dündar, Erk Acarer, Cenk Başlangıç ve benim de dahil olduğum birçok gazeteci, özgürce düşündükleri ve yazdıkları için tehdit ediliyor, baskı altına alınıyor. Sadece gerçekleri yazdıkları için yaşamları tehdit altında.

Avrupa Demokrat, Avrupa Forum, Avrupa Postası ve Sürgünler Meclisi gibi birçok yurt dışı merkezli muhalif medya organı erişim engelleri, sansür ve yasaklarla karşı karşıya. Örneğin, Avrupa Demokrat’a Türk mahkemeleri tarafından şimdiye kadar 5 kez erişim yasağı getirildi. En son ocak sonu ve şubat başında, sadece 14 gün içinde iki kez daha yasaklandı. Facebook ve diğer platformlar ise, sürekli uyarılarla hesap kapatma tehdidinde bulunuyor. Türk devletinin belirlediği anahtar kelimelerle birçok hesap otomatik olarak engelleniyor, sansür uygulanıyor.

Yurtsever ve sosyalist gazeteciler bu baskının baş hedefi. Özellikle Suriye ve Filistin ile ilgili yorum ve paylaşımlar son yılların en çok sansürlenen içerikleri arasında. Dönemin Roj TV’si, günümüzde ise Medya Haber, bu baskılardan nasibini alanlardan sadece birkaçı.

Sürgün Dergisi’nin sahibi olan Avrupa Sürgünler Meclisi (ASM)’nin internet sitesi de 2021’de, Gaziantep 5. Sulh Ceza Hakimliği kararıyla Türkiye’den erişime kapatıldı.

Sosyal Medyada da Abluka

Sürgünün sosyal medyası da baskıdan nasibini alıyor. Hesaplar ve sayfalar kapatılıyor, takipçiler tehdit ve baskılara maruz kalıyor. Bu durum sınır kapılarında gözaltılara, yurtdışında ise soruşturmalara ve davalara kadar varabiliyor. Almanya ve diğer Avrupa ülkeleri de Türkiye ile bu konuda iş birliği içinde.

Facebook, Twitter (X) ve diğer platformlar adeta sansür mekanizmasının bir parçasına dönüşmüş durumda. Paylaşımlar engelleniyor, hesaplar kapatılıyor, gazeteciler ve aktivistler hedef alınıyor. Üstelik, bu platformlar zaman zaman Türk devletinden de sansür baskısı görüyor.

Deutsche Welle (DW) ve Amerika’nın Sesi (VOA) gibi uluslararası medya kuruluşları dahi zaman zaman sansürle karşılaşıyor, Türkiye’deki büroları tehdit altında kalabiliyor.

Baskı Sadece Dijital Değil

Baskılar dijital alanla da sınırlı değil. Sınırlarda gazeteciler gözaltına alınıyor, sürgündeki gazetecilere davalar açılıyor. Avrupa’da da durum pek farklı değil. Konsolosluklar, camiler ve bazı yarı resmi kurumlar yıllardır baskı ve sansürün taşeronluğunu yapıyor. Yandaş olmayan gazete ve dergiler konsolosluklara alınmıyor, ilan verilmiyor, esnafa ve derneklere bizzat baskı uygulanıyor.

Konsolosluklar, devletin muhbir ağlarının bir parçası gibi çalışıyor. Sadece sansür değil, fişleme ve yıldırma politikalarının da uygulayıcısı durumundalar.

Ortak Baskı Mekanizması

Türkiye’den kaçan muhalif gazeteciler, Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde de baskı altında. Filistin bayraklarının yasaklanması, Sakine Cansız’a yönelik haber ve görsellere sansür, Suriyeli gazetecilerin hedef alınması ve Filistin direnişine dair haberlerin engellenmesi bunun sadece birkaç örneği.

Devletler, sansür ve baskı konusunda iş birliği yapıyor. Türkiye’nin “rahatsız olduğu” bir sosyal medya paylaşımı Almanya’da da soruşturma konusu olabiliyor. Aynı çifte standardı Rusya-Ukrayna Savaşı’nda da gördük.

Batı medyasının politik sürgünlere karşı yanlı ve sansürcü tavrı ise bu durumu daha da ağırlaştırıyor.

Direniş Şart

Bütün bu baskılar yalnızca gazetecilere değil, aynı zamanda halkın haber alma hakkına yönelmiş açık bir saldırıdır. Muhalif medya organları susturuldukça toplum, gerçeklerden uzaklaşıyor.

Baskıya ve sansüre karşı direniş ve dayanışma şart. Gerici, sömürgeci ve faşist AKP-MHP iktidarına ve onunla iş birliği yapan yabancı hükümetlere karşı birlikte mücadele edilmelidir. Bugün susanlar, yarın seslerini duyuracak bir mecra bulamayabilir.

Özgür basın için sesimizi birlikte yükseltmeliyiz.