Home , Avrupa , ‘Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da neler oluyor?’ paneline ilgi yoğundu

‘Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da neler oluyor?’ paneline ilgi yoğundu

VİYANA | 09 – 04 – 2011 | Avusturya Göçmen İşçiler İnsiyatifi (AGİİ) ve Avusturya Türkiyeli İşçi Gençlik Fedarasyonu (ATİGF) tarafından düzenlenen panele ilgi yoğundu. 20 Mart, Pazar günü ATİGF Dernek salonunda gerçekleştirilen panele, Nazım Hikmet Marksist Bilimler Akademisi eğitmenlerinden Dr. İbrahim Okçuoğlu ve Partizan Dergisi Temsilcisi konuşmacı olarak katıldı.

Paneli yöneten moderatörün panelin gidişatına ilişkin yaptığı  kısa açıklama ve devrim şehitleri anısına yapılan saygı duruşundan sonra sunumu yapmak üzere ilk söz hakkını Partizan Dergisi Temsilcisi’ne verdi.

Partizan Dergisi Temsilcisi, tarihi gelişmeyi, baskı ve  yaşanan yoksulluğun boyutunu istatiki araştırma sonuçlarını kısaca anlattıktan sonra, yaptığı sunumda şunları söyledi:  ‘Tunus ile başlayıp Mısır vb. Kuzey Afrika ve Ortadoğu’nun bir çok ülkesine yayılan halk hareketleri, on yıllardır süren haramilerin saltanatının nasıl sarsıldığını ve kimilerinin can telaşı kaçtıklarını gösterdi. Feodal, faşist diktatörlüklerin başını çekenlerin cennetlerini kaybetme korkularının bugün pratik olarak yaşandığını gördük. Halklar birleşip büyük bir güç olma ve bu gücü isyana dönüştürdüklerinde nelere kadir olduklarını ve olacaklarını gördük. Baskı ve yoksulluğa karşı gelişen halk hareketlerinin dünyayı nasıl sarstığını ve bir birini nasıl etkilediğini gördük. Bunda bölge ülkelerindeki rejimlerin benzer karakterdeki şekillenişi ile sosyo-ekonomik-kültürel yapılardaki ortaklığın yakın ilişkisi vardır. ’Domino’ etkisi, bir birine komşu olmaktan çok bu gerçeklikle alakalıdır ve emperyalistlerin cetvelle sınır çizmenin semeresini geri ödeme sürecine girdiklerine dair algı, paniğin esas nedenidir.’

Özellikle Emperyalistlerin tutumuna dikkat çeken Partizan Dergisi Temsilcisi bu konuda şunları söyledi: ‘Sadece iktidar saltanatını kaybedenler ve kaybetmekle yüz yüze olanlar korku ve endişe içinde değiller; onların efendileri de bir korku içindeler. En sadık uşaklarını kayıpetmenin, biraz daha işlerinin zorlaşacağının endişe ve korkusunu taşıyorlar. Tam da bu nedenle sürece müdahale için çeşitli taktik ve oyunların devreye sokulduğu günler yaşanmakta.’’

Bazı yanlış değerlendirmelere de dikkat çeken Partizan Dergisi Temsilcisi sözlerine şöyle devam etti:  ‘Yaşanan süreci genel olarak emperyalizm, özel olarak da ABD emperyalizminin yönlendirmesine bağlayarak açıklamak  ya da açıklamaya kalkmak, kendiliğinden gelişen bu halk hareketlerine haksızlık olacağı gibi yanlış değerlendirme olacağına vurgu yapmakta fayda var. Hemen her zeminde hareket felsefesini ‘umudu kırma’ üzerine şekillendirenlerin umutsuz çırpınışlarından başka bir şey değildir. Diğer taraftan emperyalistlerin, kitle hareketlerini denetimine almak, açığa düşürerek kendi potasında eritmek ya da kaldıraç olarak kullanmak için de seferber olunmakta. Ki genel tabloda baskın bir yer kaplayan önderlik ve örgütlülük zafiyeti, sonuç almalarına önemli olanaklar sunmaktadır. Fakat, emperyalistlerin bu yönlü yönelimleri ‘emperyalistler yönlendiriyor’ deme yanlışlığını haklı çıkarmaz kesinlikle.’’

Diğer bir yanlış anlayışa da değinen panelist şunları belitti: ‘Son dönemlerde moda haline gelen her harekete ‘devrim’ deme alışkanlığı bu hareketlere yaklaşımda da kendini gösteriyor. Venezuella, Bolivya vb. ülkelerdeki hareketleri ‘devrim’ olarak niteleyenler burada da aynı yanlış yaklaşımı göstermede sakınca görmüyorlar.

Toparlama bölümünde sorulan soru ve eleştirilere itinaden yaptığı konuşmasında ‘olayları sadece açlıkla açıklamak eksik ve bu anlamda yanlış olacaktır’ diyerek: ‘‘Böyle olmuş olsaydı Afrika’da çoktan komünizm gerçekleşmiş olurdu’ vurgusunu yaptı.  

Panelde diğer konuşmacı olan Dr. İbrahim Okçuoğlu, Arap halklarının özgürlük ve demokrasi mücadelesini, isyanların sebeplerini ve çeşitli ülkelerdeki muhalefetin niteliğini anlattı.

İsyanların sebebinin ne açlık ne de demokrasi eksikliği olduğunu kaydeden Okçuoğlu, esas sebebin ülke zenginliklerinin ve paralel olarak devlet iktidarının paylaşımında yaşanan büyük adaletsizlik olduğunu kaydetti.

Birkaç ailenin tüm politik ve maddi güce hakim olduğu, diğer yandan kitlelerin ağır işsizlik ve toplumsal esaret şartlarında yaşadığı Arap diktatörlüklerinde muhalefetin ortak talepler etrafında bir araya gelebilme düzeyinin bir göstergesi olduğunu belirten konuşmacı, bu muhalefet güçlerinin diktatörlerin şahsına karşı ortak mücadele imkanı bulduklarını ve isyanların kendiliğinden hareketler olduğunu ifade etti.

Bu isyanların nasıl hazırlandığı, hangi araç ve yöntemlerin kullanıldığı gibi birçok konuda devasa deneyimler anlamına geldiğini ve ilerleyen zamanlarda bu süreçlerin mutlaka değerlendirilerek Uluslar arası kamuoyuna sunulacağını söyleyen Okçuoğlu, birbirini tetikleyen bölgesel devrimci süreçler kavramını da Marksizmin pratik hazinesine kazandırdığını ekledi.

Libya’daki gibi iki gerici odağın arasında yürütülen mücadelenin bir iç savaş olamayacağını ve dünya halklarının gerici Kaddafi ile gerici Kral İdris yanlıları arasında bir taraf tutma veya seçim yapma sorunlarının olmadığını belirten İbrahim Okçuoğlu, halkın kendi önderliğini yaratma ve özgürlük ve demokrasi taleplerini ifade etme konusunda yeterli politik özgüç kazanamadığı durumlarda gerici iktidar kliklerinden birisi içerisinde kendisini ifade etmeye çalıştığını anlatan Okçuoğlu, bu noktada sahiplenilmesi gerekenin Libya halkının devrimci başkaldırısı olduğunu, ama bunun Kral İdris yanlısı gerici önderliği sahiplenmek anlamına gelemeyeceğini vurguladı. Yaşanan son emperyalist hava saldırısı ve NATO’nun işgal kararıyla birlikte durumun tamamen değiştiğini de kaydeden Okçuoğlu, bu noktada Libya’nın ulusal bağımsızlığı ve emperyalist işgale karşı mücadelenin herşeyden önce geldiğini belirtti.

Modaratör tarafından yapılan çeşitli duyurulardan sonra şu sözlerle etkinliğin kapanışını yapıldı: ’Bir afrika ata sözü vardır ‘Tarihi kurbanlar değil, aslanlar yazdıkları sürece bu yazılan tarih sadece onların tarihi olacak. Bu anlamda, halklar ayaklanıyor, umudumuz bu sürecin, ezilenlerin kendi tarihlerini yazma süreci olmasıdır.