Home , Haberler , Kovid 19 Pandemisinde Kadın Halleri

Kovid 19 Pandemisinde Kadın Halleri

HABER MERKEZİ | 03.04.2020 |Yeni tip Korona virüsü Kovid 19; Çin’in Wuanda kentinde ortaya çıkışından sonra, hızla dünyanın diğer coğrafyalarına yayılarak onbinlerce insanın yaşamının sona ermesine neden olurken, yüz binlerce insan virüsle mücadeleye mahküm oldu… Birçok ülkede OHAL veya kısmen sokağa çıkma yasakları ilan edilip, hükümetler çeşitli “tedbirler” alırken, insanlar mümkün olabildiğince evlerine kapanarak kendilerini izole etmeye çalışıyorlar…. Nerdeyse Dünya’nın her tarafı küresel hapisaneye dönüştü… Haftalardır tüm dünyanın tek gündemi, medyanın, basının tek tartışma konusu Korona virüsü… Deyim yerindeyse hemen herkes koronyla yatıp koranayla kalkar hale geldi… Neredeyse hemen hepimiz korno virüsü uzmanı olduk… Nasıl ve ilk nerede ortaya çıktı, korunma yolları nelerdir, vücut direncini yükseltmek için nasıl beslenmeliyiz, ne yiyip ne içmeliyiz, alış verişe gittiğimizde nelere dikkat etmeliyiz vb… Ancak Kovid 19’un küresel çaptaki hızlı ilerleyişi hala kontrol altına alınamadığından, insanlığın yaşamını kâbusa çevirmeye devam etmekte…

Kapitalizmin bitmek tükenmek bilmez kâr hırsı sonucu ekosistemi bu derece tahrip edip, ekolojik dengenin bozulmasına neden olmasıyla, her 10 – 20 yılda bir ortaya çıkan ve dünya halklarının sağlığını tehdit edip onbinlerce hatta yüzbinlece insanın yaşamını yitirmesine neden olan çeşitli virüsler, elbet dünya halkları açısından artık bilinmeyen birşey değil… Bu virüslerin adı dün Kolera ydı, Sars tı veya Mers tı; bugün de Kovid 19… Dün kapitalizmin yarattığı ekonomik krizi alt etmek için mücadele eden işçi sınıfı ve emekçiler; bugün yine kapitalizmin azami kâr politikasının neden olduğu sağlık krizi ile savaşmak zorunda bırakılıyorlar… Çünkü kapitalizm krizlerden beslenir ve yarattığı bütün krizlerin faturasını her defasında işçi sınıfı ve emekçilere çıkartırken, krizi kendi lehine çevirip, kendini yenileyip güçlendirir… Bu defa da farklı olmuyor şüphesiz…

Kapitalizmin bütün krizleri her zaman toplumsal cinsiyet eşitsizliğini daha da derinleştirdiğinden, kadınları çok daha fazla etkiler… Korona virüs pandemisinde de işçi sınıfı, emekçiler, gençler, çocuklar, kadınlar, LGBTİ+ bireyler, yaşlılar kısacası toplumun ezilen katmanları, virüsün neden olduğu genel etkilenmeleri yaşarken, ayrıca içinde yer aldıkları katmanlara yönelik özel etkilenmeleri de çok yönlü yaşarlar.

Sağlığın İçin Evde Kal” Çağrısı, Kadın Emeğinin Görünmezliğini Büyütüyor;

Evde kalmak”, izole olmak, birçok kadın için korona pandemisinden bağımsız, zaten çok bilindik, tanıdık bir yaşam tarzı… Sabahın köründen gece yarısına kadar ailenin bütün fertlerinin her türlü ihtiyacını karşılamak için ömür tüketip, bütün yeteneklerini sergilemeye çalışsa da, hiçbir maddi karşılığı olmadığı gibi çoğu zaman takdir bile edilmeyen kadın emeği, bu süreçte daha fazla değersizleşmekte… Eğitim düzeyi ve mesleğinden bağımsız, cinsiyetinden kaynaklı, toplumsal kültürel şekillenişin kadına yüklediği görevler bu süreçte daha da ağırlaşırken, görünmezliği de artıyor.

Okulların ve kreşlerin Kovid 19 pandemisinden kaynaklı belirsiz bir süreyle kapatılması nedeniyle bütün gün evde olan çocukların, eğitim de dahil bütün sorumlulukları kadınların üzerine kaldı… Özellikle risk grubu olarak kabul edilip “Evde kal” çağrısıyla eve bağlanan yaşlı ve hastaların evden çıkamamaları ile birlikte, kadınların omuzlarındaki yük daha da ağırlaştı… İşe gidemeyen veya evden çalışan erkekleri de düşündüğümüzde, kadınların evdeki mesaileri yüzde yüz artmış oldu… Pişirilen yemek, yıkanılan çamaşır, ütü, çocukların bakımı, ihtiyaçları, eğitimi, yaşlının / hastanın bakımı, evin temizliği vb. toplumsal cinsiyete dayandırılan tüm bu işler arttıkça, kadınlar için evler çilehanelere dönüştü.

Ayrıca üretime katılan ama bu sürecin yüklediği özel “ev içi sorumluluklarından” kaynaklı, yada iş yerinin süreçten dolayı aldığı karar gereği evden çalışmak zorunda olan kadınların durumu ise çok daha vahim… Kadının görünmeyen ev içi emeği, ev halkı için kadının her koşulda öncelikli yerine getirmesi beklenen işler iken, patron için öncelikli olan kadın emekçinin evden yapıp göndermesi gereken işlerdir şüphesiz… Bu süreçte, zorunlu olarak iç içe geçmiş, zamanı ve süresi belirsiz ikili vardiya arasında maruz kalınan çifte sömürünün yanı sıra, psikolojik rahatsızlıkların artması da kaçınılmazdır…

Üretime katılıp evden çalışma durumu olmayan işçi, emekçi kadınların yaşadıkları ise bir başka sorun… Çocukların, hasta ve yaşlıların evde olduğu bu süreçte ev içi görevlerini yerine getirebilmek için ya yıllık izinlerini kullanmak yada ücretsiz izin almak zorunda kalıyorlar. Ücretsiz izin almak, onlara ayrıca bir de ekonomik yük getirmiş oluyor şüphesiz…

Pandemi Döneminde Kadınlar Toplumu Ayakta Tutuyor

Fabrikada, evlerde, atölyelerde, alış – veriş merkezlerinde, hastanelerde, bakım evlerinde, eczanelerde vs… çalışmayı sürdürmek zorunda kalan kadınlar ise, korana virüs tehdidiyle sürekli karşı karşıya. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, kadınlar sağlık ve sosyal sektördeki işçilerin %70’ini oluşturmaktadır. Alman İstatistik Kurumu verileri, Almanya’da hastane sağlık emekçilerinin yüzde 76’sını, sosyal sigorta çalışanlarının yüzde 73’ünü, gıda ve temel alışveriş merkezlerinde çalışanların yüzde 72,9’unu kadınların oluşturduğunu gösteriyor. Bunlara, eve kapanma sürecinde evdekilerin ihtiyaçlarını gidermek için sürekli alışveriş yaparak, yemek pişirip, temizlik, bakım ve hijyenle uğraşan ev kadınlarını; yani görünmeyen ev içi emeği de eklediğimizde, salgın döneminde kadınların toplumu ayakta tuttuğunu söylemek abartı olmaz…

Evde Kal” çağrısına rağmen, göstermelik tedbirlerle tüm sektörlerde çalışmak zorunda kalan kadınlar, korona virüsünü kapmak ve taşımak tehlikesiyle karşı karşıya. Günlük mesayinin bitiminde evlerine dönüp ikinci vardiyaya başladıklarında, iki vardiyalı bu yaşamın dayattığı yükün yıpratıcılığının yanı sıra evdeki çocuğun, hastanın, yaşlının bakımını yaparken “sosyal mesafe”yi koruması da çok zor olduğundan, aynı can güvenliği riski, “evde kalanlar” için de geçerli olmakta… Kısacası milyonlarca işçi çalışmaya zorunlu devam ederken, hükümetlerin aldıkları sözde tedbirlerle virüsün yayılmamasını beklemek çokta gerçekçi görülmüyor.

Evde Kal” Çağrısıyla “Evden Çalışma”nın Sınıfsal Anlamı

Tüm bunların yanı sıra, özel sektörlerde bugün için virüsün yaygınlaşmasını engelleme amaçlı alınan tedbirlerden biriymiş gibi görülse de, çoğunluklu kadın emekçilerin yer aldığı esnek çalışma sisteminin bir parçası olarak, patronlar için oldukça kârlı olan evden çalışmanın, önümüzdeki günlerde yasallaşma riskini de görmemiz gerekmekte… Dolayısıyla bu yöntemi, kapitalizmin kendi çıkarları açısından geleceğe yönelik denemesini yaptığı önlemlerden birisi olarak okuyabiliriz… “Evde kal” çağrısına kimlerin uyabildiğine baktığımızda, yarattığı sınıfsal ayrışımın yanı sıra kapitalizmin, geleceği özellikle kadın emeği sömürüsü ve görünmezliği üzerinden inşa etmeyi planladığını görmek te zor olmasa gerek…

Zira; sınıf mücadelesinin gelişmesini ve örgütlenmeyi engellemede egemenlerin en eski taktiği olan işçi sınıfını bölmek, işçi ve emekçilerin birbirleriyle irtibatını kopartmak için evden çalışmak elverişli bir yöntem olacaktır… İçinde bulundukları özgün durumdan kaynaklı zaten örgütlenmede çeşitli zorluklar yaşayan kadınların, evden çalışma yöntemiyle, yine dört duvarın arasına kapatılarak sosyalleşmeleri engellenirken, aynı bölümde çalışan emekçilerin birbirleriyle ilişkilerini kopartıp örgütlenmenin önünü de kesmiş olacaklar… Diğer taraftan esnek çalışmayı; uzaktan, evden çalışma ile daha geniş bir alana yayarak, giderlerinin bir kısmını azaltıp işçinin sırtına yükleyecekler… Böylece kapitalistler bir taşla birkaç kuş birden vururken, sömürünün doruklaştğı mevcut esnek çalışma sistemi bir kez daha kadın emeği üzerinden genişletilmiş olacak…

Ayrıca esnek çalışma yöntemi, zorunlu ücretsiz izinlerin yanı sıra doğrudan işten çıkarmalara da yol açıyor. İlk işsiz kalanlar da yine kadınlar olmakta.. Oysa sosyal bir devletin bu süreçte yapması gereken şey, iş güvencesi ve ücretli izin ile bu zor günlerin kısmen kolay ve asgariye indirilmiş kaygılarla geçmesini sağlamaktır.

Kadın katliamları ve kadına yönelik şiddet ‘Evde kal’ınca da sürdü

Yerküredeki her üç kadından biri fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalıyor. Doğal afet, savaş ve salgın gibi kriz dönemlerinde cinsiyete dayalı şiddet riski daha da artıyor. Bu gerçeklik, Covid-19 nedeniyle ‘eve kapanma’mızın zorunlu kılındığı bu günlerde de değişmedi… “Evde kal” çağrısıyla birlikte kadınlar ve çocuklar kendilerine şiddet uygulayanlarla, istismarcılarıyla evlere kapandılar…

Evler patriarkanın yeniden üretildiği, toplumsal cinsiyetin yeniden pekiştirildiği yerler olarak, kadınlar için hiçbir zaman güvenli olmadı. Karantinalı bu günlerde de erkek şiddeti durmadı. Bu sürecin ne kadar devam edeceği ve nasıl bir sürece evrileceği belirsizliği, ölüm ve hastalık vakalarının hızlı artışı toplumda panik ve kaygıları büyütürken, çocuk istismarı, kadına yönelik şiddet ve kadın katliamları da artmakta…

Birey ve toplum sağlığı ve sorumluluğu gereği virüsü başka insanlara taşımamak veya virüsü kapmamak için evlerde kalmak ve sosyal mesafeyi korumak yaşamsal öneme sahipken, mevcut koşullarda bile kadınlar için ev, erkek şiddeti nedeniyle dışarısı kadar tehlikeli olabilmektedir. Kadın cinayetlerinin büyük çoğunluğunun eş, eski eş ve sevgili gibi en yakın erkekler tarafından evde gerçekleştiği bilinen bir gerçekliktir. Yine, cinayetle sonuçlanmayan erkek şiddetinin en fazla görüldüğü yerler de evler olmaktadır. Normal zamanlarda bile erkek şiddetine maruz kalan kadın sayısı yüksek olup gündemimizden düşmezken, bugün “Evde Kal” çağrısıyla evlere hapis olan çocuk ve kadınların yaşadıkları şiddet ve istismar çok daha fazla artmasına rağmen, tıpkı işçi ve emekçilerin yaşadıkları sorunlar ve riskler gibi çok ta gündeme giremiyor.

Örneğin Çin’de, insan hakları aktivistleri Şubat ayında yerel polis teşkilatına bildirilen aile içi şiddet vakalarının üçe katlandığını ama yapılan ihbarların polis tarafından ciddiye alınmadığını söylüyorlar. Mart ortalarında sokağa çıkma yasağının kaldırılmasıyla başta Wuhan ve Pekin olmak üzere, binlerce kadın boşanmak için başvuruda bulundu… Almanya Federal Kadın Danışma Merkezleri de korona nedeniyle karantina uygulandığı günlerde, aile içi şiddetin arttığını açıkladılar. ABD de Women Againts Abuse kadın örgütü, Covid-19 günlerinde kadına şiddetin yüzde 30 arttığını duyurdu. İtalya, İspanya, Fransa ve Türkiye’de kadın örgütleri; çocuk istismarı ve kadına yönelik şiddetin, kadın katliamlarının yükselişinin görülmesi ve hükümetlerin bu konularda özel önlemler almaları gerektiğini haykırıyorlar… Ama herzamanki gibi egemenler bu feryatlar karşısında üç maymunları oynuyorlar…

Bu Büyük Türbülansı Dayanışma İle Aşacağız

Tüm bu gelişmelere baktığımızda korona pandemisi sonrasında biz kadınları, her türden şiddetle harmanlanmış daha acımasız bir emek sömürüsünün beklediğini söylemek abartı değil… Bu koşullarda da her zaman olduğu gibi tek çaremiz, örgütlü güçlerimizi büyütmek ve ortak mücadele ağlarını güçlendirmek…

Ama bugün etrafımıza örülen çemberi kırmak, fiziksel olarak yanyana olamasak da dayanışma ve birlikteliğimizden ödün vermemeye bağlı. İnsanlık tarihi tanıktır ki; egemenlerin nice krizleri, ilk adımını kadınların attıkları toplumsal devinimlere evrilerek işçi sınıfı ve emekçilerin, dolayısıyla kadınların lehine dönüşmüştür…

Bu büyük türbülansı da dayanışma ile aşacağız… Psikolojik, sosyal ve ekonomik olarak tahribatı en aza indirmek için dayanışmayı yükseltip, önümüzdeki mücadele dolu günlere daha güçlü hazırlanarak umudu diri tutmak zorunluluğumuzdur!…

KADINLAR BİRLİKTE GÜÇLÜ !

ATİK- Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu ve Yeni Kadın