Home , Haberler , Gülmez ve Öztürk'ten Mektup: Yaşamsal Direnişimiz Sürüyor

Gülmez ve Öztürk'ten Mektup: Yaşamsal Direnişimiz Sürüyor

TEKİRDAĞ | 04 – 05 – 2011 | Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Ali Gülmez ve Muzaffer Öztürk, gönderdikleri bir mektupla cezaevi idaresinin saldırgan tavırlarını protesto ettiler. Tutsaklar mektupta ayrıca 6 Eylül’de itibaren başlattıkları ‚yaşamsal önem taşıyan taleplerin‘ yerine getirilmesini istedi.

Mektubun tamamı şöyle:

Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nde Ağırlaştırılmış Müebbetlikler’in sorunları için 6 Eylül 2010 tarihinden bu yana yaşamsal önem taşıyan taleplerimiz nedeniyle başlatmış olduğumuz direnişimiz devam etmektedir. Gelinen aşamada olumlu-çözüme yönelik bir gelişme olmadığı gibi, cezaevi idaresi bilinen uygulamalarının yanısıra saldırgan bir tavır içerisine girmiştir.

Israrla YAŞAMSAL vurgusu yaptığımız taleplerimizi kısaca anımsayalım:

1-    Havalandırma saatlerinin uzatılması(Halen 1-3 saat gibi uygulamalar devam etmektedir).

2-     Aynı havalandırmaya açılan hücre kapılarının(2 ya da 3 kişi), aksi bir talep olmadığı sürece birlikte açılması. Yani 2 ya da 3 kişinin aynı anda havalandırmaya çıkabilmesi.

3-     Çamaşır yıkama, kurutma; hücre temizliği vb. nedenlerle genel temizlik için hücre kapılarının haftada 1 tam gün açılması.

4-     İçerideki dolaba dayandığı için tam açılmayan hücre penceresinin, açılması için yeniden düzenleme yapılması. (Bu talep hücrelerin boyanması döneminde kısmen giderildi. Dolap 15-20 cm. geri çekildi!).

Bu taleplerimiz yasalara karşın idareyi ya da Adalet Bakanlığı’nı zorlayacak talepler değildi. Aksine YASAL olarak fazlasının dahi yapılabileceği taleplerdi. Ki, bu konularda diğer cezaevlerinden örnekler de verdik. Ancak bulunduğumuz Cezaevi İdaresi, bu taleplerimizi karşılama, yaşam koşullarını iyileştirme yetkisi olduğu halde(yasal olarak), topu Adalet Bakanlığı’na atmakta, Bakanlık’tan gelecek talimatı beklediğini söylemektedir. Öte yandan bu süre içerisinde, Adalet Bakanlığı’ndan gelen görevli (Koordinatör) taleplerimizi dinleyip gitmiş ve herhangi bir yanıt verilmemiştir. Taleplerimizi Adalet Bakanlığı’da çok iyi bilmektedir. Bu konuya ilişkin yaptığımız başvuruya, bir arkadaşımıza verilen cevabi yazıda, sorunun çözümünde cezaevi idaresinin yetkili olduğu vurgusu da yapılmıştır.

Adalet Bakanlığı’nın vurgu yaptığı, 5275 sayılı yasanın 25.maddesi C bendi şöyledir: “Risk ve güvenlik gerekleri ile iyileştirme ve eğitim çalışmalarında gösterdiği gayret ve iyi hale göre hükümlünün açık havaya çıkma ve spor yapma süresi uzatılabileceği gibi kendisi ile aynı ünitede kalan hükümlülerle temasta bulunmasına sınırlı olarak izin verilebilir”.

Altını çizdiğimiz bölümlerde inisiyatifin Cezaevi İdarelerine bırakıldığı açıktır. Ki, bu nedenledir ki diğer F tipi cezaevlerinde Ağır Müebbetliklerin birlikte havalandırmaya çıktığı, en az 4-5 saat havalandırmaya çıkarıldığına ilişkin verdiğimiz örnekleri artık idare de bilmektedir. Ancak, bu kez de, “oralarda pratikte öyleymiş ama tutanakları öyle tutmuyorlarmış” gibi gerekçe göstermektedir. Bakanlığın yazısına ilişkin ise, “hayır yasa öyle değil, Bakanlık’tan bize öyle bir talimat gelmedi” denmektedir.

Burada açık ve net olan bir durum vardır. Bakanlık, Cezaevi İnfaz Savcısı, Cezaevi Müdürlüğü ortak tavır içerisindedir. Aksini düşünürsek, Cezaevi İdaresi’nin ve İnfaz Savcısı’nın Adalet Bakanlığı’nı dinlemediği yorumu yapılır ki, tutsakların hemen her talebini Adalet Bakanlığı’na soran idare için bu yorum fazla iyimser olacaktır.

Ağırlaştırılmış Müebbetlikler’in infaz sisteminin Cezaevi Yönetimleri’nin inisiyatifine bırakılmasının sakıncalarını önceki yazılarımızda işlemiştik. İşte bu durum burada çok net olarak görülmektedir. Cezaevi Savcısı  Metin Arda ve Cezaevi Müdürü Rahmi Gönen, cezaevi yönetimi bakımından aynı baskıcı anlayışa sahiptirler. En basit talepleri dahi karşılamak bir  yana, aksine daha ağır koşullar yaratarak, yaşamı daha çekilmez hale getirerek, işkenceye dönüştürme çabasındadırlar. Ki bunun örneğini son dönemde artan keyfi uygulamalar, saldırılarda görmek mümkündür.

Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Cezaevi İdaresi’nin uzun süredir bir yönetim anlayışı vardır. En basit ve haklı talepler için dahi; “bunu kabul edersek yeni talepler gelir!” diye düşünmektedirler. Bu nedenledir ki; “insani” olarak hak verdikleri, haklı buldukları ve diğer F tiplerinde uygulanan pek çok şey(Örneğin, en basitiyle; boncuk, el işi üretim, çiçek, kırtasiye malzemeleri, giysiler, hediyelik eşyalar, plastik raflar vb.) burada ‘YASAK’tır! Çünkü buradaki mantığa göre ÜRETİM YASAKTIR(!); çünkü, mahpusun yaşamını kısmen kolaylaştıracak, insanca yaşayacağı koşullar mahpusun yeni taleplerine yol açar! O nedenle ne kadar sıkılırsa, ne kadar baskı uygulanırsa o kadar iyi YÖNETİLECEKTİR! 2. Müdür H. Ali Ak bunu meşrulaştırır da: “sen mahkumsun, sen terörüstsün”!.

İşte bu yönetim anlayışıyla, taleplerimize (bu koşullarda hücrede yaşamın mümkün olmadığına) sözel olarak hak verilmesine karşın, çözümsüzlüğü, Bakanlık talimatına bağlarken, pratikte de  daha fazla baskı uygulayarak, yeni saldırılar düzenleyerek, bu haklı talepleri geri planda bırakmak istemektedirler.

Taleplerimizin haklı ve meşruluğu görevliler üzerinde de etki yapmaktadır. Cezaevi yönetimi bunu tersine çevirmek, daha baskıcı olmalarını sağlamak için, bize ve direnişimize karşı kışkırtmaya çalışmaktadır. “Direniyorlar, personel yetmiyor” gerekçesiyle gardiyanların vardiya saatleri artırılmış, bunun sebebi olarak, direnişimiz gösterilmiştir. Ancak bunun nedeni kısa sürede anlaşılmış amacın, Ağır Müebbetlikler’i zorla içeri sokarken, güç yetersizliği olmadığı, esas amacın tüm siyasi tutsaklara baskı ve saldırı için yeni yöntemler geliştirmek olduğu açığa çıkmıştır. Daha önce birkaç ayda bir, bir-iki hücreye yapılan kısmi aramalar, son dönemde hemen hemen hergün birkaç siyasinin kaldığı hücrelere baskın aramalar yapılmaya başlanmış; hücreler talan edilmiş, pek çok eşyaya keyfi olarak el konulmuş, hücrede kalan tutsaklar darp edilmiştir. Slogan attı, kapı dövdü gerekçesiyle kimi üçlü hücrelerin havalandırma kapıları kapatılmış, hiçbir yasal gerekçesi olmayan, tamamen keyfi baskılar artmıştır. Süngerli hücre işkence aracı olarak kullanılmaya başlanmış, saldırılarda arkadaşlarımızın kolu kırılmış, yaralanmalar artmıştır. Buradan da anlaşılmaktadır ki, gardiyanların vardiyasının artırılmasının asıl nedeni, günde en fazla 10-15 dakika süren Ağırlaştırılmış Müebbetlikler’in içeriye zorla alınmasında personel yetersizliği değil, baskı ve işkence için daha fazla personelin hazır edilmesidir. Bunlara ek olarak, hava yetmezliği nedeniyle hücre-mazgal camını kıran Ağırlaştırılmış Müebbetlik  arkadaşlarımız, bu gerekçeyle başka bloğa zorla götürülmüş, direnişte öne çıktıklarını düşündükleri 9 arkadaşımız Edirne ve Kandıra F Tipleri’ne sürgün edilmişlerdir.

İnsani ve haklı olduğunu kendilerinin de kabul ettikleri taleplerimize cezaevi yönetimi, işte bu şekilde saldırılarla yanıt vermektedir. Ancak bu durum bizim haklı ve meşru taleplerimizdeki ısrarımızı daha da artırmaktadır. Zorla içeri alınan Ağır Müebbet tutsakların pek çoğunda fiziki rahatsızlıklar başlamıştır. Farklı arkadaşlarımızda; bel fıtığı, boyun-kol-bacak-eklem ağrıları ve travmalar; ellerde-parmaklarda yaralanmalar artmaya başlamıştır. Bir arkadaşımızın daha önceki ameliyatlı bacağı zorla alınma nedeniyle arızalanmış, yeniden ameliyat olmuştur. Tek başına kendi ihtiyaçlarını gideremeyecek olmasına karşın(üçlü hücrede tutulması ya da hücre kapısının açık olması talebi reddedilmiş) yine tek kişilik hücreye konmuştur.. Hücre darlığı, hareketsizlikler nedeniyle, çeşitli hastalıklarda da artış görülmektedir.

Tüm bunlara karşın, direniş devam etmektedir. Taleplerimizin haklılığının tartışılır yanı yoktur. Ancak cezaevi idaresi karşı saldırılarla sindirmeye çalışmaktadır. Kamuoyunun duyarlılığına bir kez daha gereksinim vardır. İlgili kurumlar, kurullar oluşturularak, Ağır Müebbetliklerin koşullarını yerinde incelemeli; çözüm için daha duyarlı davranmalıdır. Aksi durumda kalıcı rahatsızlıkların, yaşamı olumsuz etkileyecek her türlü şeyin, telafisi mümkün olmayacaktır. Her birey, her kurum sorunun çözümünde kendini sorumlu hissederse, çözüm de o denli kolay-yakın olacaktır.

SEVGİLERİMİZLE….

Ali Gülmez-Muzaffer Öztürk

Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Hapishane

Şubat 2011