Anasayfa , Avrupa , Görünmeyen Emek; 25 Kasım’da Alanlarda Sesini Yükselt!

Görünmeyen Emek; 25 Kasım’da Alanlarda Sesini Yükselt!

yeni kadinYENi KADIN |15-11-2013 | GÖRÜNMEYEN EMEĞİMİZ,KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN BAŞLADIĞI NOKTADIR

Birleşmiş Milletler’in 2005’te yaptığı bir araştırmaya göre; Dünyadaki işlerin
%66’sını kadınlar yapmasına rağmen, toplam gelirin sadece %10’nu, mal
varlığının ise % 1’i kadınların.
Erkek egemen sistem, toplumsal iş bölümünde; kadının toplumsal
üretimdeki emeğini yedeğe düşürüp, değersizleştirerek onu eve kapatmış,
metalaştırmış ve cinsel obje haline getirmiştir. Eve kapatılan kadının
toplumdaki aslî görevi, yeni iş güçlerini doğurup büyütmek ve ev içinde
yaşayan bireylerin barınma, beslenme, eğitim ve sağlık ihtiyaçlarını
karşılamakla sınırlanmıştır. Kadına “zorunlu görevi” olarak kabullendirilen
ve her koşulda kendisinden beklenen bu işler, onun ömrünü tüketir ama
hiçbir karşılığı olmadığı için görünmez. Böylece hayatı boyunca
çalışmasına rağmen hiçbir ekonomik geliri olmayan kadın, yaşamını bir
erkeğe bağımlı olarak sürdürmeye mahküm edilir. Kadınların, zorunlu
görevleri olarak görülen eviçi işlerini layıkıyla yerine
getirmemeleri/getirememeleri, ekonomik gücü elinde bulunduran ev
içindeki erkek tarafından şiddete maruz kalmalarına, hatta yaşam
haklarının ellerinden alınmasına neden olabilmektedir. Böylece; kadın
emeğine yabancılaştırılırken, emeğinin görünmez oluşu, inkâr edilip gasp
edilmesi, şiddetin başladığı nokta olmaktadır.
Kendisine biçilen bu rolü rededen
kadın, toplumdaki yerini, kadını
köleleştirerek yaratılan toplumsal
kültürü, sistemi, devleti sorgulamaya
başlayıp, başkaldırması halinde ise;
devlet şiddeti ile karşı karşıya kalır.
1950’li yıllarda Dominik
Cumhuriyeti’nde yaşayan Patria,
Minerva ve Maria Terasa Mirabel
kardeşler de, kendilerine biçilen
toplumsal rolü reddetmiş, ülkelerindeki
faşist Trijillo diktatörlüğüne karşı verilen mücadelenin öncüleri olmuşlardı.
25 Kasım 1960 günü, Trujillo diktatörlügünün özel birlikleri tarafından önce
tecavüz edildiler, sonra da vahşice katlediler. 1981’de Kolombiya’da
gerçekleştirilen “Kadınlar Kongresi”nde, Mirabel Kardeşlerin anısına, 25
Kasım; “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” ilan
edildi.
1919’da Berlin’de Rosa Lüksemburg’u, 1921’de Trabzon’da Maria
Supyhi’yi, 1960’ta Mirabal kardeşleri, 1973’te İstanbul’da Meral Yakar’ı ve
daha nicelerini katledenlerle, 2013’te, Paris’te Sakine Cansız, Fidan Doğan
ve Leyla Şaylemez’i katledenler; mücadelede tutsak düşen kadınları,
gözaltınnda ve hapishanede cinsel taciz ve tecavüze maruz bırakanlar

aynı erkek egemen zihniyettir. Olayların yaşandığı tarihler ve coğrafyalar
farklı olsa da, mücadeleci kadınlar, egemenler için her zaman tehlike arz
etmiştir. Bu nedenle de korkutmak, sindirmek için, katletmek, taciz, tecavüz
de dahil olmak üzere, kadınlara yönelik her türlü şiddeti mübah
görmekteler. Ama nafile. Eşitlik ve özgürlük mücadelesinde şehit
düşenlerin anıları, her zaman mücadeleci kadınların yolunu aydınlatacaktır.
Bu nedenledir ki; emeğimiz gibi görünmezleştirilmeye çalışılan biz
kadınların, bize yaşatılanların arkasında yatan gerçeklikleri görüp
değiştirmek için, alanlara çıkıp taleplerimizi haykırmanın zamanıdır.
Unutmayalım ki; kadınların örgütlü mücadelesini daha da fazla yükselterek,
mevcut cinsiyetçi yasaları/ kuralları ve işbölümünü tersyüz etmek,
emeğimize, bedenimize, onurumuza sahip çıkmamızın zorunluluğudur.
„Şiddete karşı suskun değil öfkeli, yalnız değil örgütlüyüz!” diyerek;

TÜM EMEKÇİ KADINLARI İSYANA ÇAĞIRIYORUZ.
Emeğimiz, Bedenimiz, Onurumuz Bizimdir!

yeni kadin bildiri