DÜNYA | 03 – 02 – 2009 | Aralarında ATİK’in de bulunduğu dünya çapında faaliyet yürüten 55 örgüt ortak bir açıklama yayımladı. Ortak yayımlanan açıklamada dünya halklarını etkileyen ekonomik krizin sebebleri ortaya konulurken, gelecekteki etkilerine değinildi. Nepal, Bangladesh, Pakistin, Hindistan ve Sri Lanka’dan örgütlerin imzaladığı açıklamada son olarak halkların taleplerinin yerine getirilmesi gerektiği savunuldu.
Açıklamanın tam metni şöyle:
Yüzyılın en kötü ekonomik krizi dünya halklarını etkilemeye devam ediyor. Krizle mücadele için getirilmesi düşünülen önlemler dünyanın yoksullarının yaşam koşullarını daha da kötüleştirmekte ve açık şekilde tekelci kapitalizmin baskıcı ve sömürücü sistemin kurtarılmasına ve devamını sağlamasına hizmet etmektedir. Radikal bir iyileştirme gereklidir. Gelir, eğitim, sağlık, barınma ve yaşamı idame ettirme olanakları sağlayan toplumlar inşa edilmek zorundadır.
Bu kriz küreseldir ve yüzyılın en kötü krizlerindendir. Ekonomideki bu düşüş dünya ekonomisinin yarısından fazlasını elinde tutan gelişmiş kapitalist ükeler olan Amerika, Avrupa birliği ülkeleri ve Japonya da tüketim ve üretimin çökmesi ile başladı. Son on yıldır zaten en düşük seviyede olan dünya genelindeki ekonomik büyümenin önümüzdeki yıl için %3 düşmesi bekleniyor. Bununla birlikte büyüme tahmini ise şimdiden, daha öncede yaptıkları gibi, aşağılara çekildi. Bazı tahminlere göre finansal kayıp dünya genelinde eşi görülmemiş bir rakam 25-30 trilyon dolar ve ekonomiye etkileri felaket düzeyde olacak. Enflasyon ve durgunluk tehlikesi bugün iki kat daha fazla. Son on yıldaki neoliberal küreselleşmenin sonuçları tüm dünya için ağırlaşacak.
Dünya halkları bu kargaşadan öncede sömürülüyordu ve bunun sonucu olarak yoksullaşıyordu ama bundan sonra bu yoksulluğu daha ağır yaşayacak. Yoksulluk ve eşitsizlik son on yılda daha da yoğunlaştı. Tahmini yoksulluk sınırı olan günlük 2 dolar gelirin altında yaşayan yoksulların sayısı 1980 den bu yana %50 arttı ve bugün 6.4 milyar olan dünya nüfusunun 3 milyarı yoksulluk altında yaşıyor. Yaklaşık 800 milyon insan işsiz veya geçimini sağlamak için extra gelire ihtiyaç duyuyor, 1 milyar insan her gün aç ve 2 milyar insan temiz içme suyuna sahip değil. Ve ekonomide varolan bu günkü kargaşa gelecek yıllarda sefalatin daha hızlı bir şekilde artacağını göstermektedir. Yeni-sömürge(neo-colonial) ülkelerin ekonomileri şimdiden ihracat rakamlarının azalması, ürün fiyatlarının düşmesi, spekülatif para çıkışı ve para piyasalarının kurumasıyla karşı karşıyalardır. Bu gün göçmenlik ve onların gönderdiği dövizler bile risk altında görülmektedir. Büyüme rakamları yavaşlamakta, üretime ara verilmesi ve işten çıkarmalar gündeme gelmektedir. Yüzmilyonlarca kişi artan işssizliğe, azalan gelirlere ve kötüleşen refah koşullarına karşı sıkı bir mücadele yürütmektedir. Zaten uzun zamandır neoliberal globalleşmenin yıkıcı etkilerinden büyük zararlar gören halk şimdi ekonomideki bu hızlı bozulmanın kötü etkileriyle karşı karşıyadır.
Bu kriz kapitalizim altında daha derin ve ağır olacak. Kapitalizim doğası gereği iç çelişkilerle doludur ve sürekli bir dengesizlik durumundadır. Tekelci burjuvazinin artı değer elde etme ve karını arttırma yönelimi toplumsal karakterle ve üretimin artması ile çelişki halindedir. Böylece artan üretime karşın gelir düzeyinin düşük olması ürüne karşı talebide azaltmaktadır. Bu da, sözüm ona kapitalizimdeki iniş- çıkış olarak altı çizilen oysa üretimindeki çökmenin ve sürekli var olan krizlerin nedenidir. Tüm bunların sonucu olarak da çalışan kesimin gelir ve refah düzeyi sürekli kötü koşullarda kalmaktadır. Son 30 yıldır gelişmiş kapitalist ülkeler kendi ekonomi ve karlarını, ucuz işgücü sömürüsü, hammadde kaynaklarını ellerinde tutmayı ve global pazara hakim olmayı başararak, yükselen bir şekilde tutabildiler. Ama buna rağmen kriz derinleşerek devam etti. Onlar 1990’larda finansal araçlarını, vurgunsal karlarını ve borçla yürüyen tüketim ve üretimlerini bir sığınak olarak kullandılar. Ancak kapitalizmin temel dengesizlik durumu sürdüğü için finansal balonların şişirilmesi ile biriken problemler ve artan dengesizlik durumu sadece geçici bir dönem için ertenlendi. Ekonomilerin, gerçek bir ekonomik değer üretilmeden sadece borca dayalı yürüyebilir olması tabiki geçici bir dönem için olabilir. ABD buna iyi bir örnek. Sürdürülemez borç miktarı ekonomiyi canlandırmak için işgal savaşlarını gündeme getirdi. Finansal illüzyon ve büyümenin yanlış dinamiklerin üzerinde gitmesi sonucu kriz patladı. Bu sorunlar ilk olarak ABD de bu kadar belirgin ortaya çıkmasına rağmen dünyanın diger gelişmiş kapitalist ülkeleride( Avrupa Birliği ülkeleri ve Japonya) bu borç ve finansal krizden nasibini almaktadır. Bugün güçlü devletler bile özel tekellerin çıkarına kamu kaynaklarını harekete geçirmekte güçlük çekiyorlar.
Getirilen öneriler, halkın yoksulluğu pahasına öncelikle tekellerin karlarının yeniden canlandırılmasını hedefledi. Emperyalist güçler bir kaç büyük finansal dev kurumu korumak için hızla harekete geçti. Harekete geçti yada trilyonlarca dolar kefalet verip finansal sisteme olan güveni görünüşte yeniden inşa edip böylece daha büyük bir hengamenin içine düşülmesine engel oldu. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde bu gibi hızlı ve anlamlı müdaheleler az gelişmiş ülkelere yardım amaçlı uygulanmadı, ayrıca milyarlarca yoksul insanın ipotekli evlerinde barınmalarının koruma altına alınması ve kiralarının düşürülmesi bakımından bile herhangi bir çözüm arayışına gidilmedi. Yeniden Yapılaşmacı yada Keynesçi teorilerdeki gibi, insanların yeniden kamu işletmelerinde istihdam edilmesi ve etkili talebin artması üzerine üretimin yeniden canlandırılması ile bağlantılı olan sosyal servislerin gelişimi gibi yollar da önerilmedi. Ve hala finans sermayesinin kurtuluşu finansal kurtarıcısı olan halkın omuzlarına daha yüksek vergi, kısılmış sosyal haklar, yüksek enflasyon ve istikrarsızlık olarak yükleniyor. Gelişmiş endüstriyel güçler, az gelişmiş ülkelerin yoksulluğu pahasına, dünya çapında daha büyük ticari ve yatırım fırsatları arayışını karlarını arttırmak için sürdürüyor. Aynı zamanda bu güçler kendi ülkelerinde çalışanların hem maaşlarının düşürülmesi hem de sahip oldukları sosyal hakların kısılması yoluyla iç piyasalarının hakimiyetini korumaya çalışıyor. Hızı kesilen Dünya Ticaret Örgütü müzakerelerini yeniden canlandırmak ve ayrıca Uluslararası Para Fonu ile Dünya Bankası’nın manüpülatif etkilerini daha fazla arttırma amaçlı çabalar mevcut. Aynı zamanda emperyalist egemenlerin ikili ve bölgesel serbest ticaret ve ‚ekonomik ortaklık‘ anlaşmalarını arttırmak için kararlı bir gayret söz konusu. Bu birleşmiş ekonomik bölgeler, olabildiğince dünyanın sınırlı doğal kaynakları, emek gücü ve pazarları üzerinde olabilecek ekonomik anlaşmazlığı önceden gösterdiler. En itaatkar az gelişmiş ülke hükümetleri ticari engelleri ve yatırım kontrollerini daha fazla azaltmak için daha fazla çabalıyor. Neoliberal küreselleşme yerli tarımı ve endüstriyi çökertti ve ekonomik olarak geri kalmış ülkelerde yüz milyonlarca köylü ve işçinin daha da yoksullaşmasına neden oldu. Dünya çapında, çiftçiler ve tarım işçileri geçim kaynaklarını yitirip yerlerinden göç ettirilirken, fabrika işçileri de sokaklara, yoksulluğa atıldı ve tüm sanayiler yok edildi. Her halükarda dünya ekonomisi hala çözülmeyi sürdürüyor. Kapitalizm, sanayi kuruluşlarının kapanmasıyla, şirket iflaslarıyla, ücret baskılarıyla, sosyal yardımların kısıtlanmasıyla, işten çıkarmalarla, insanların köylerinden edilmeleriyle ve daha büyük yoksulluğun yaklaşmasıyla, uzun sürecek bir durgunlukla karşı karşıya bulunmakta. Küresel kredi sıkışması, ham madde ve yarı mamul madde ihracatı talebindeki şiddetli düşüş ve bunların fiyatlarındaki azalma, üçüncü dünya ülkeleri halkları üzerindeki sömürüyü ve yoksulluğu daha fazla derinleştirecek. Doğrusu bu küresel buhran, finans kapitalin hesap açıklıklarını kapatma metodlarıyla, tüketimi kredi fonlarıyla destekleme yoluyla ve böylece uydurma büyüme oranlarının geçersiz hale gelmesi suretiyle göze çarpmakta.
Sadece yeni bir sosyal ve ekonomik düzen yoksulluğu ve krizlerin tekrarını önleyebilir. Kapitalist dünya ekonomisi borçla, spekülasyonlarla, ucuz iş gücü sömürüsü ve savaşlarla yürüme limitini dolduruyor. Gelir ve refah düzeyi hem gelişmiş kapitalist merkezlerde hemde dünyanın arka planda kalmış bölgelerinde her geçen gün hızlı bir şekilde kötüye gidiyor. Tekelci kapitalizmin günümüzde ki krizi bir kaç onyılda oluştu ve büyük bir olasılıkla da bir kaç yıl varlığını sürdürecek. Dünya tahvil piyasasının kısa sürede çökmesi bekleniyor. Var olan bu sistem altında krizle mücadele etmek için sarfedilen tüm çabalar bir sonraki yoğun krize gidene kadar olabilecek anlık çözümlerdir. Günümüzdeki global ticaret ve yatırım rejimi neo- liberal küreselleşmeyi halkın refahının yok edilmesi pahasına büyük tekellerin çıkarına düzenliyor. Bu sistemin kendisi radikal bir şekilde revizyondan geçirilmeli ve bir kaç tekelin karı için değil, temel geçim kaynakları olan ürün ve servisler için üretim yapılmalıdır. Bu durum yığınları, insanlığın, adaletin ve eşitliğin olduğu bir sistemi kurmayı mecbur kılmaktadır. Bu alternatif sistem üç temel prensibi sahip olamalıdır; sosyal adalet ve asırlardır işçi sınfına karşı var olan ön yargıyı tersine çevirmeli, ekonomi ve onun kaynakları küçük bir grubun karına değil, genel nüfusun ihtiyaçlarına hizmet etmeli ve ulusal bağımsızlık, gerçek demokrasi ve çevresel sorunlara karşı sorumluluk taşımalıdır. Halk, anarşik ekonomiden tekelci kapitalizmin sahte serbest piyasasının sosyal ayrıcalığından kaçınmalıdır. Krizden kurtulmak için kolay bir yol yok, az gelişmiş ülkenlerin insanları kendi ekonomik bağımsızlıklarını savunmak için mücadele etmekte, sosyal adalet ve daha büyük bir özgüven için çaba harcamakta. Kritik önlemler arasında aşagıdakiler yer almalıdır.
1. İşçi sınıfı ve tüm az gelişmiş ülkeler için dezavantaj olan tüm neo-liberal çokuluslu, bölgesel ve iki taraflı serbest ticaret anlaşmaları üzerine yapılan tüm konuşmaları durdurun ve var olan anlaşmalar iptal edilsin. Ekonomik bağımsızlığı, kendi başına büyümeyi ve halkın refahının her şeyin üstünde olması talebini tanıyan uluslaralarası ticaret ve yatırım rejimi inşa edilmelidir. Ülkelerin iç ekonomileri emperyalist sömürüden kurtarılmalı ve kendileri için uygun olan ekonomik strateji ile yollarına devam etmelidir.
2. IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü gibi kurumların krizden fırsat yaratmak ve yeni neoliberal politikaları gelişmemiş ülkelere dayatmak amaçlı manevralarına karşı dur. Sayılan kurumların bu fırsatçılığı halkın bu kurumların kapatılması için var olan taleplerinin güçlendirilmesini gerekli kılmaktadır.
3. Istikrarsızlığı, enerji ve emtia piyasalarında gereksiz dalgalanmaya yol açan dizginsiz spekülasyonu ve beslenme ürünlerinin fiyatlarını etkileyerek açlığı yükselten spekülatif finansal akış durdurulmalıdır.
4. Ulusal endüstriyi inşa etmek, gerçek toprak reformunu hayata geçirmek, beslenme bağımsızlığını gerçekleştirmek ve cinsel eşitliği ve çevresel yaşamın devamını sağlamak için gerekli stratejiler planlanmalıdır.
5. Köylülere hemen toprak verilmesi ve kırsal kesimde yaşam olanaklarının geliştirilmesi anlamına gelen toprak reformu hayata geçirilmelidir.
6. Hayati önemdeki iç kaynakların dışa akmasına sebep olan ülklerin dış borçları derhal ve şartsız olarak iptal edilmelidir.
7. Çevresel kirlenmenin önüne geçen, iklim değişikliği noktasında önlemler içeren ve iklim değişikliğinin en büyük sorumluluğunun emperyalist güçler olduğu gerçeğini tanıyan planlar hayata geçirilmelidir.
Bununla birlikte gittikçe kötüleşen ekonomik ve sosyal rahtasızlğın etkilerini iyileştirmek için halkın acil talepleri vardır.
1. Acil yiyecek yardımları, genişletilmiş işsizlik yardımları, kamu üzerinden gelir ve iş yardımları sağlanmalı ve ayrıca evsiz kalanlara kalacak yer imkanı sağlanmalıdır.
2. Zenğinliği üreten işçi sınıfı bu zenginlikten daha fazla pay almalıdır. Aynı zamanda köylüler ve çiftçiler tarımsal üretimden daha fazla pay almalıdır.
3. Halk için yeterli sağlık, eğitim, barınma ve diğer sosyal hizmetler sağlanmalıdır.
4. Direkt olarak halkın yaşam olanaklarını geliştirecek kırsal alandaki altyapı çalişmalarına daha çok kamu harcaması yapılmalıdır.
5. Askeri harcamalar düşürülmeli ve bürokratik yolsuzluğun önüne geçilmelidir.
6. Ilerici bir vergi sistemi aracılığıyla yoksul kesim üzerindeki vergi yükü azaltılmalı ve zenginler ve büyük şirketler daha çok vergi ödemelidirler.
İmzalayan Kurumlar:
1. RESIST!
2. Asia Pacific Research Network (APRN)
3. All Nepal Peasants‘ Federation (ANFPA), Nepal
4. Andhra Pradesh Vyavasaya Vruthidarula Union -APVVU
5. ATIK, Confederation of Workers from Turkey in Europe
6. Action, Research, Education Network of Aoteroa (ARENA-NZ)
7. Advancing Public Interest Trust (APIT), Bangladesh
8. Asia Monitor Resource Center (AMRC), Hong Kong , SAR
9. Asia Pacific Mission for Migrants (APMM), Hong Kong , SAR
10. Balochistan Rural Development and Research Society (BRDRS), Pakistan
11. Centre for Community Economics and Development Consultants (CECOEDECON), India
12. Center for Human Rights and Development (CHRD), Mongolia
13. Center for Women’s Resources (CWR), Philippines
14. Confederation for the Unity, Recognition and Advancement of Government Employees (COURAGE), Philippines
15. Cordillera Resource Center For Indigenous People’s Rights (CRC-IPR)
16. Documentation for Action Groups in Asia (DAGA), Thailand
17. DRISTI, India
18. Ecumenical Centre for Research, Education and Advocacy, Fiji
19. Ecumenical Institute for Labor Education and Research (EILER), Philippines
20. Equitable Tourism Options (Equations), India
21. Equity and Justice Working Group, Bangladesh
22. Education and Research Association for Consumer (ERAC), Malaysia
23. Farms Services Center, Pakistan
24. Food Coalition of Mongolia
25. Green Movement of Sri Lanka (GMSL), Sri Lanka
26. IBON Foundation, Inc.
27. Incidin, Bangladesh
28. International NGO Forum for Indonesian Development (INFID), Indonesia
29. Institute for Global Justice (IGJ), Indonesia
30. Institute for Motivating Self-Employment (IMSE), India
31. Institute for National and Democratic Studies (INDIES), Indonesia
32. Jana Chetana, India
33. Jobs Creators Development Society , Pakistan
34. National Network of Indigenous Women, Nepal
35. Nepal Policy Institute (NPI), Nepal
36. NGO Federation Nepal
37. NISARGA, India
38. PAIRVI, India
39. Pakistan Institute for Labor Education and Research (PILER), Pakistan
40. Peoples Workers Union , Pakistan
41. Proshika, Bangladesh
42. Roots for Equity , Pakistan
43. Rural Women’s Liberation Movement, India
44. Rural Workers‘ Movement, India
45. SAHANIVASA, India
46. Sewalanka Foundation, Sri Lanka
47. Sirumalai Ever Green Multipurpose Community , India
48. Society for Rural Education and Development (SRED), India
49. Tamid Nadu Women’s Forum , India
50. Third World Network (TWN), Malaysia
51. UBINIG (Policy Research for Development Alternative), Bangladesh
52. WAVE Foundation, Bangladesh
53. Vikas Adhyayan Kendra (VAK ), India
54. Voices for Interactive Choice and Empowerment (VOICE), Bangladesh
55. Angikar Bangladesk Foundation , Bangladesh