Home , Avrupa , Fransa’da Göçmenlere Karşı ‘SAVAŞ’ İlanı

Fransa’da Göçmenlere Karşı ‘SAVAŞ’ İlanı

FRANSA|01.07.2023| Fransa’nın başkenti Paris’in kuzey batısındaki Nanterre banliyösünde polisin, dur emrine uymadığı gerekçesi ile 17 yaşındaki Nael’in katledilmesi ülke genelinde büyük protestolara neden oldu. Aşağıda kısaca anlatmaya çalışacağımız, sömürgecilik geçmişi, asimilasyon çabaları, gerici yasalar, emperyalist birliklerin çatışmalı ortaklığı günümüz Fransa’sında özellikle göçmenlere yönelik saldırgan tutumun altyapısını oluşturmaktadır.

Sömürge Fransa

Fransa, dünyanın en eski sömürgeci devletlerinden birisidir. 1534 tarihine dayanan sömürgeci geçmişi ile özellikle, altın ve gümüş rezervinin çok önemli bir kısmını, sanayi hammaddesini, baharat ve petrol ihtiyacını ve iş gücünü bu ülkelerden sağlamıştır. İngiltere, Almanya, İspanya, Portekiz ve Hollanda gibi ülkelerle rekabet etmesinden kaynaklı başta sanayi devrimi ve devamında sömürgecilik faaliyetlerine girişmiştir. Ondokuzuncu yüzyıl itibariyle, Hindiçin (Laos, Kamboçya, Vietnam), Yeni Kaledonya, Fransız Polonezyası sömürge haline getirilmiş, devamında Cezayir (1830), Gabon (1839),Moritanya (1854), Senegal (1854), Gine (1855), Fildişi Sahili (1855), Kongo(1859), Mali (1883), Madagaskar (1896), Benin (1899), Burkina Faso (1896), Togo (1884-Almanya, 1918-Fransa), Çad (1900) ve Nijer (1900) gibi pek çok sömürgeye sahip olmuştur. Geçmiş sömürge faaliyetleri günümüz Fransa’sının bugünkü iş gücünün de önemli bir bölümünü oluşturmaktadır.

Artan Irkçılık

Fransa’nın bir göçmen ülkesi olma gerçekliği beraberinde asimilasyon politikalarını ve ırkçılığın bir devlet politikası olmasınıda beraberinde getirmektedir. Özellikle iç politikada siyasal ve ekonomik sıkışmışlığın nedeni ile göçmenler hedefe konmaktadır. Göçmen nüfusunun önemli bir bölümünün müslüman olmasıda, devletin Fransız halkının dini duygularını kullanarak düşmanlık yaratmada kullanılmaktadır. Yapılan araştırmada Fransa’da 2022’de ırkçı ve din karşıtı saldırılarda 2021’e göre yüzde 5’lik artış oldu ve çoğunluğu hakaret, provokasyon ve karalama olmak üzere toplamda 12 bin 600 suç kaydedildi. Fransa’da yaşayan siyah ve melez ırktan her 10 kişiden 9’u yani %91’nin ırkçılığa maruz kaldığıda bu araştırmalarda ortaya çıkmıştır.

13 Kasım 2015 tarihinde İŞİD tarafından üstlenilen saldırılardan sonra uygulamaya konan Olağanüstü Hal, sonrasında daha da genişletilerek kalıcı bir hale getirildi. OHAL uygulamaları arasında yer alan, adres baskınları, aramalar, güvenlik bölgesi ilan etme ve ev hapsi gibi çok sayıda güvenlik önlemi yeni yasada valiliklerin yetkisine verilmişti. Yine OHAL’de olan ve yeni yasada kalıcılaştırılan,  “Terörü destekleyecek” veya propagandasını yapacak herhangi bir „yazı“, „konuşma“, „fikir ve teori“ dernekler gibi yerleri kapatmak için sebep sayılmaktadır. Valilikler özel izin alarak terörü önlemek amacıyla adrese baskın yapabilmekte, baskın sırasında evrak ve belgelere el koyabilmektedir. Valilikler, baskın yapılan yerin sahibini 4 saat sadece şüphe gerekçesi ile tutulabilmektedir.

Polislerin Yetkileri Arttırıldı

Bunlara ek olarak, polislerin yetkileri oldukça genişletilmiştir. 2017 yılında, çıkartılan yasa ile polislerin silah kullanma yetkileri genişletilmişti. Yasaya göre polisler tehdit arz eden ve kaçmakta olan şüphelilere iki uyarı sonrasında ateş açabilecek. Ateş açma yetkisi benzer şekilde tehdit arz eden ve gözaltındayken kaçan şüpheliler ile dur ihtarına uymayan araçları da kapsıyor. Yetkileri genişletilen polis, bu yasaya dayanarak 2022 yılında “dur ihtarına” uymadığı gerekçesi ile 13 kişiyi öldürmüştü. Önceki yıllarda onaylanan “Genel Güvenlik Yasası” ile toplumsal olaylarda polisin fotoğrafları çekmek suç sayılırken, sadece şüphe gerekçe gösterilerek insanları tutuklama yetkisi de verilmişti. Yine gösterilerde drone ile takip yetkisi de verilmişti. Kamusal alanlarda ve gösteri, yürüyüş, konser, sergi gibi geniş kitlesel etkinliklerde ise polise güvenlik çemberi oluşturma ve detaylı arama yetkisi verilmişti. Genel Güvenlik yasası, polis şiddetine yol açacağı ve özgürlükleri kısıtlayacağı gerekçesiyle ülkede aylarca süren protesto gösterilerine neden olmuştu.

NATO Karşıtlığı Bir Etken mi?

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, 2019 Kasım ayında “ABD ile NATO müttefikleri arasında stratejik karar alma süreçlerinde hiçbir şekilde koordinasyon yok. Hiç. Aynı zamanda bir diğer NATO üyesi Türkiye’nin, çıkarlarımızın söz konusu olduğu bir bölgede, koordinasyonsuz saldırgan eylemleri var. Şu anda yaşadığımız NATO’nun beyin ölümüdür“ diyerek NATO’nun işlevsizleştiğini belirttiği günden itibaren, ülkede yaşanan Sarı Yelekliler, Emeklilik Yasası karşıtı gösteriler ve göçmenlerin gerçekleştiği eylemlerde “dış müdahale” olduğu yönünde bazı kesimlerin iddiaları da bulunmaktadır. Ülkede, NATO karşıtı gösteriler devam etmekte. Son dönemlerde düzenlenen gösterilerde Ukrayna’ya yapılan silah yardımlarının durdurulması ve Ortadoğu’da ki faaliyetlerden çekilinmesi dile getirilmektedir. NATO ile yürütülen faaliyletlerin ülke içerisindeki olaylara neden olduğu iddia edilmektedir. Bu senaryolara ek olarak, NATO’ya dahil olan bazı ülkelerin NATO karşıtlığı yüzünden, Fransa’da yaşanan toplumsal olaylarda körükleme politikası izlediği iddia ediliyor.

Nael’in Katledilmesi

27 Haziran günü, dur ihtarına uymadığı gerekçesi ile katledilen Nael için, ülkenin bir çok şehirinde protesto eylemleri yapılmaya başlandı. Eylemler giderek daha da militan bir hale dönüyor. Polisle silahlı çatışmalara uzanan bu eylemlerle ilgili devletin tavrı ise daha fazla polis ve jandarmanın yanında özel birliklerinde sahaya inmesi şeklinde oldu.

Gerçekleşen protestolardan dolayı özellikle ırkçı partilerin temsilcileri ile üst düzey polis yetkilileri yeniden OHAL uygulanmasının zorunlu olduğu dile getirmektedeler. Elbette bunun yeni çıkartılacak yasalar için bir fırsat olduğunu bilerek yapıyorlar bunu. Şu ana kadar 1200’ün üzerinde insan gözaltına alınmış durumda ve bu sayının artacağı aşikar. Gerçekleşen eylemlerde bazı “yağma” olaylarının yaşanması olayın özünü karartmakta ve devletin propagandası haline getirilmektedir. Buna dayanan İçişleri Bakanı Gerald Dermain, ülke genelinde 45 bin polis ve jandarmanın görevlendirildiğini belirterek, Cumhurbaşkanı Macron ile OHAL ile ilgili görüşeceğini söyledi. Irkçı partilerin, hükümetin Fransa’nın yabancı kuşatması altında bulunmasına göz yumduğunu savunması sürecin önceki dönemlere ilişkin daha da zorlu geçeceğine işaret ediyor. Göçmen karşıtı Eric Zemmour’un kurmaylarından Irkçı Marion Marechal, „Eğer hükümet yeterli cevabı verme cesaretini göstermezse, o zaman bu ayaklanmalara sessiz kalmayacak kişilere de göz yummak zorunda kalacak“ dedi. Bu söylem, ülkedeki göçmenlere yönelik açık ve ciddi bir tehdidi içermektedir.

Bunlara ek olarak, UNSA Police ve Alliance Polis isimlerindeki iki polis sendikası da, yaşanan olayları “savaş” olarak tanımlayıp, “Bu vahşi kalabalık karşısında artık sükuneti aramak yeterli değil, bu sükunet empoze edilmelidir” açıklaması yaptı. Macron’da daha fazla polisi sahaya sürerek, polisin kalabalıklara saldırmasının önünü açmaya çalışmaktadır.

Ülkede, bir Göçmen ve Yabancı Düşmanlığı rüzgarı ciddi şekilde estirilmektedir. Buna karşı ATİK ve benzeri göçmen örgütleri yerli kurumlarla biraraya gelerek politik tavırlar takınmalı ve içeriği politik muhtevaya sahip eylemler örgütlemelidir. Son yıllarda, özellikle pandemi sonrası ve Rusya’nın Ukrayna işgali ile boyutlanan, artan yoksulluk, artan enflasyon ve kitlelerdeki hoşnutsuzluk durumu ile birlikte çıkartılan Yeni Emeklilik Yasası’nın neden olduğu kitlesel eylemleri gündemden düşürmeyi amaçlayan Fransa devletine karşı yerli kurumlarla cevap olmak önemlidir.

 

 

 

Kaynaklar: FRANSIZ SÖMÜRGECİLİK TARİHİ ÜZERİNEBİR ARAŞTIRMA (Erdoğan UYGUR-Fatma UYGUR)

ATİK İnternet Sayfası

Çeşitli İnternet Haber Siteleri