Anasayfa , Avrupa , “Dünya kadınlarının yürek yüreğe vererek mücadelede nasıl birlikte güçlü olabileceğinin en somut hali”

“Dünya kadınlarının yürek yüreğe vererek mücadelede nasıl birlikte güçlü olabileceğinin en somut hali”

HABER MERKEZİ|13.09.2022| Yüz yılı aşkın bir zamanda, 1914 tarihinde sosyalist-devrimci, kadının kurtuluşu mücadelesinin yılmaz kadını, kadın önder Clara Zetkin’in öncülüğünde, yüzlerce kadının direnişiyle dünya çapında ortak bir mücadele günü kazandık.

Ataerkil sisteme, patriarkaya karşı  sesini yükselten, mücadelenin öncüsü kadınların dünya kadınlarına en değerli mirası oldu bu gün. İşte bu düşünceden yola çıkarak kendi ülkelerinde, alanlardaki direnişi örgütleyen kadınlarla birlikte mücadeleyi ortaklaştırmak, tüm kadınların seslerine ses olmak, birlikte ortak mücadeleyi daha da ileri taşıyabilmek için, 2011 yılında Venezuella’da bir dünya kadın konferansı gerçekleşmişti.

Bizler için oldukça heyecan verici olan bu ilk konferanstan sonra tekrar Tunus’ta dünyanın tüm coğrafyalarından katılan mücadelenin öznesi, öncüsü, direnişçi kadınlarla bir arada olmak tarif edilmez bir mutluluktu.

Konferansın ilk günü geniş katılımlı bir yürüyüşle başladı. Latifa Tamallah kadın kurumunun ev sahipliği  yaptığı  konferansın ilk gününde farklı coğrafyalardaki kadınlarla birlikte kendi dillerinde attıkları sloganlarla, marşlarla Tunus sokaklarında halkın dikkatini çeken bir yürüyüş gerçekleştirdik.

Tunus bağımsızlığını 1956 ‘da Habib Burgiba’nın önderliğinde kazanmış ve 14 ocak 2011 ‘de de halkın direnişi sonucu Zeynel Abidin Bin Ali iktidarı devrilmişti. Bu nedenle eylemin başlangıç alanındaki meydana Habib Burgiba ve 14 Ocak 2011/ Devrim Meydanı ismi verilmiş. Belki de çoğu kadının alışkın olmadığı oldukça yüksek bir sıcaklıkta çok hareketli, direniş dolu bir yürüyüş oldu.  Devamında “Citi  de la Culture”  konferans salonunda  sonlandırılan yürüyüşten  sonra görkemli  bir açılış gerçekleşti.

Konferansın  hazırlanması  sorumluluğunu  üstlenen  kıta  koordinatörleri, kıtalar  hakkında  raporlarını  sundular.  Filistinli  sanatçının uzun bir süredir  Fransa ‘da tutsak  tutulan  devrimci  Georges  Abdallah  üzerine  konuşma  yapmasının ardından  salondakiler  “Politik  tutsaklara  özgürlük!”  sloganları  attılar.  Bu dayanışma  ruhu  daha sonra  kadınların  sahnedeki  dansları ve omuz  omuza  çektikleri  halaylarla  daha da  perçinleşti.  Konferansın  ilk gününü  kadınlar  birlikte  ” Çav  Bella”yı  söyleyerek sonlandırdılar.

Bizler  Yeni  Kadın  olarak  konferansa iki  atölye çalışmasıyla  katıldık.  Fransa delegemiz  diğer  delegelerle birlikte  “toplumsal  cinsiyet  eşitsizliği ” üzerine  verdiği  sunumun yanı sıra,   Yeni  Kadın  olarak  “Özsavunma  ve kadının  beyanı  esastır,  aksini ispat yükümlülüğü  erkeğe  aittir ” ilkesini ele alıp  tartıştık.  Farklı  ülkeden  katılan  arkadaşların deneyimlerini  ve düşüncelerini  paylaştığı  çalışma  atölyelerinde  oldukça  verimli tartışmalar  yürütüldü. Bu tartışma  sonucu  daha sonra genel  kurulun  raporlarına  eklenmek  üzere  sunuldu  ve delegelerin  imzaları  toplandı.

Konferansta toplam  30 çalışma  atölyesi  yapıldı. Emperyalist  savaş  ve sömürgecilik politikalarının  tartışıldığı,  göçmenlik  ve küreselleşme ,  LGBTI+ mücadelesi,  Kadın  ve sendika çalışması,  Tunus  tarım  işçileri,  Kamerun’daki kadınların durumu, Rojava  devrimi  vb.  konularda  yapılan  çalışmalar katılımcı  kadınlar  için oldukça  verimli  geçti.

7 Eylül günü  başlayan ve  3 gün devam  eden  Genel Kurul’da  öncelikle  delegeler, daha sonra da  misafirler konuştu.  Söz  hakkı  alan tüm  kadınlar öncelikle  kendi  ülkelerinde  yaşadıkları kadın  kırımlarına taciz ve tecavüzlere, zulme  ve  direnişe değindiler.

Ülkelerden gelen kadınlar, yaşadıkları sorunları dile getirirken asıl mücadele edilmesi gerekenin ataerkil sistem olduğu noktasında aynı sözcükleri kullanması, kendilerini anlatırken mücadelenin önemini vurgulamaları ve ortak mücadeleyi ön plana çıkarmaları önemliydi.

Peru adına konuşan kadın arkadaşın, mücadeleyi yükseltmek için bilincin yükseltilmesini vurgulanması. “Biz kadınlarız, biz üretiyoruz, insanları biz geçindiriyoruz, bizi görün.. Bizler Peru’da aç kalmamak için mücadele veriyoruz, bizim dilimizde kadınlara kayaya diyorlar” demesinin ardından kadınlar “Yaşasın Kayaya!” sloganı haykırdı.

Rojava’dan gelen arkadaş ,”Rojova’yı anlatmak istiyorum..’ diyerek, T.C ‘nin sistematik saldırılarını aktarması ve tüm bu saldırılara karşı birlik çağrısı yapması, salondaki  kadınlar ‘Jin jiyan azadi!’ sloganıyla karşılık  verdi.

Irak’tan Leyla arkadaşın 2014 yılında yaşadıkları katliamı anlatması ve Ezidi kadınların yüreğinde nasıl derin bir yara açtığını anlatması,  aynı zamanda Irak’ta ilk defa bir kadın hareketinin oluşumunu vurgulaması ve ‘bizimle olun, çünkü sadece kadınlara güveniyoruz ,onun için buradayız” sözleri coşkuyla  alkışlandı.

Türkiye Kürdistanı’ndan gelen arkadaşın dünya çapında kadınların yaşadıkları saldırılara karşı yeni örgütlenme mekanizmalarının bulunup, yerel mücadelenin dünyadaki mücadeleyle birleştirilip çözüme odaklanılmasını vurgulaması, Afganistan’dan  gelen arkadaşın Taliban’ın aynı gerici, yobaz, kadın düşmanı Taliban olduğunu örneklerle açıklaması ve Taliba’nın bu gücü emperyalistlerden aldığını vurgulaması…

Batı Sahra delegesinin 7 yaşındaki kız çocuğunun devrimci bir şarkı söylediği için işkence gördüğünü ve çocukların korkularla büyütüldüğünü, şimdi de çocuklarının aynı hikayelerle büyüyeceği için korktuğunu fakat umudunun olduğunu açıklaması…

Ve diğer ülkelerden gelen kadınların da yaşadıkları sorunları anlatırken umutlu olduklarını, kadın direnişlerini ön plana çıkarmaları çok önemliydi.

Kamerun’dan katılan kadınlar kendi ülkelerinde hala devam eden kadın sünnetlerine değindiler. Özellikle küçük yaşlardaki kız çocuklarına yapılan kadın sünnetlerinde kız çocuklarının çektiği zorluk, acı ve ölümlerden bahsettiler. Ethopia adına yapılan konuşmada o coğrafyada hala süren savaşlara ve kadınların askerler tarafından uğradığı tecavüzlere dikkat çekildi. Afrika kıtasındaki gelişmelere yönelik genel sessizliğe dikkat çekmek için bir delege şu sözleri kullandı: “Bir nehrin yanından geçerken, o nehri durgun görürsünüz. Halbuki içinde bir timsah vardır, fakat o timsahı görmüyorsunuz. O timsah da biziz”.

Meksika’dan katılan delege kendi ülkesindeki kadın cinayetlerine dikkat çekti. Günde ortalama 10 kadının öldürüldüğü Meksika’da kadınların genel itibariyle memur pozisyonlarında yer alan erkekler tarafından öldürüldüğünü söyledi. Aynı zamanda özellikle Peru’da devrimcilere yönelik gerçekleşen cadı avına dikkat çekti. Bosna’dan katılan delege, savaş döneminde kadınların yaşadığı taciz ve tecavüzlere dikkat çekti ve şu sözleri kullandı: “Tecavüz bir savaş silahı olarak kullanılmakta. Biz bir çok kadın gibi bu silaha maruz kaldık. O tecavüzcüler sonradan hiç bir şey olmamış gibi serbest gezdiler. Biz Bosnalı kadınlar olarak hepsini bulduk ve ifşa ettik. Şu an cezalandırılmaları için yasal süreç içerisindeyiz.. ” dedi.

Bizler  Yeni  Kadın  delege  ve katılımcıları  olarak bu konferanstan çok şey  öğrendik. Orada bulunduğumuz süre içinde dünyanın  farklı  coğrafyalarından  gelen  kadınlarla  tanışma, kaynaşma, paylaşma imkanı bulurken genelde konferans sürecinde politik, pratik tecrübeler yaşanmışlıkların aktarımı, kadınların gelinen coğrafyalardaki durumlarına dair objektif bilgi aktarımı edinmeden ve  kültürel, sanatsal ortaklaşlığı birlikte  yaşamamızdan dolayı mutluluk  duyduk. Kadın dayanışmasının uluslararası güzel bir örneği  olan  bu konferansta  kadınların  kurtuluşunun  ancak sisteme,  emperyalistlerin sömürgeci  politikalarına, ataerkiye, patriarkal kapitalizme karşı  ortak  mücadele  ile  kazanılacağı yönünde  ortak  bir söylemin  çıkması  bizler  için çok önemliydi.

Birlikte  kadın dayanışmasını  Uluslaşası  alanda  en iyi şekilde  örüp,  bu konferansın  ruhunu alanlara  taşımak  sözüyle ve bir dahaki konferansa daha güçlü bir kadın hareketinin başarısını yakalayabilmek umuduyla konferanstan coşkuyla  ayrıldık.

3-10 Eylül tarihleri arasında yapılan 3. Dünya Kadın Konferansı, dünya kadınlarının yürek yüreğe vererek mücadelede nasıl   birlikte güçlü olabileceğinin en somut hali ve örneğiydi.

Selam olsun!