Anasayfa , Avrupa , 17 Mart Hollanda genel seçimleri ve tavrımız

17 Mart Hollanda genel seçimleri ve tavrımız

Haber Merkezi|13.03.2021|Bilindiği üzere 2 ay önce çocuk bakım üçretlerinde açığa çıkan kurumsal ırkçılık sonucunda 30.000e yakın göçmenin adeletsizce borçlandırılması sonucu 3. Rutte hükümeti istifa etmek zorunda kaldı. Koalisyon partileri VVD, D66 ve ChristenUnie ile CDA ortaklığı hükümetin istifasıyla beraber son bulmuştu. Üç dönemdir birinci parti çıkmayı başaran VVD, 2010 yılından itibaren iktidarda olmasından bu yana, birçok alanda özelleştirmeye giderek yaşam standartlarını artık çekilmez hale getirmiştir. Özellikle konut, sağlık ve eğitim alanında her şey her geçen yıl pahalılaşırken emekçilerin asgari üçretlerinde ciddi bir artış olmamıştır.
2020 yılının başında boy gösteren pandemi süreci ile beraber sağlık sektöründe ciddi hastane ve sağlık personeli eksiği kendini açıkça gösterdi. Öyle ki korona ya yakalanan insanlar Almanya ve Belçika’daki hastanelere gönderilmek zorunda bırakılmıştır. Yine bu süreçte bir çok insan ev kiralarını ödeyemediği için evsiz kaldı. Birçok iş alanında işyerlerinin kapanmasından dolayı emekçiler işsiz kalmaya mahkum edildi ve küçük esnaflar işyerlerini kapatmak zorunda kaldı. Ama ne hikmetse KLM şirketi, Gemi yapım şirketleri ve diğer büyük şirketlere büyük oranda yardım paketleri verilip ayakta durması sağlanmıştır. Böyle bir siyasi ve ekonomik tablo içinde 17 mart tarihinde yeniden genel seçimlere doğru gidiyoruz. Mevcut 3. Rutte hükümeti bunu yaparken ‘sözde’ sol partiler malesef muhalif rollerini yerine getiremediği gibi birçok çıkarılan yeni yasalara da destek vermişlerdir. SP, Yeşiller Partisi ve PvdA‘nın gelinen bu ekonomik ve siyasi tablonun oluşmasında payları olmuştur. Pandemi süreci ile beraber yine uygulanan kararlar toplumda bir hoşnutsuzluk yaratmış, bu hoşnutsuzluğu faşist ve ırkçı partiler kullanmaya baslamıştır. Özellikle FvD ve PVV taraftarları bu eylemlerin başını cekmişlerdir. Irkçı saldırılar da bu süreçte bir o kadar artış gösterdi. Suriye ve Rojava‘daki savaş neticisinde birçok Suriyeli Avrupa‘ya göç etmek zorunda kalmış ve insanlık dışı koşullarda yaşamını idame etmeye çalışmaktadır. Son 1 ay içinde Hollanda‘da mülteci kamplarında çesitli kökenli göçmenler intihar edip hayatına son vermıştır. Yine bu konuda kurumsal ırkçılık devlet eliyle devam etmiştir ve ediyor.
HTİF olarak mevcut gerçekler üzerinden hareket edip, partilerin seçim programına baktığımızda göçmenlerin özde değil sözde önemsendiği gerçekligini görebiliyoruz. Geçmisteki tecrübelerimiz de bu düşüncelerimizi doğrular niteliktedir. Nida ve Denk partileri bu seçimlerde kendi içinde göçmen adayları barındırsa da özü itibariyle gerici ve faşist partilerdir. Denk partisi özellikle AKP ve Erdoğan destekli bir partidir. Bunun dışında Sylvana Simons‘un liderliğinde kurulan Bij1 partisi de göçmen partisi olduğunu savunmaktadır. Bir dönem Denk partisi içinde yer alan Sylvana Simons Denk partisinden ayrıldıktan sonra yaptığı bir röportajda ’’Halen Denk partisinin idealini destekliyorum’’ söylemi bizleri düşündürüyor. Simons‘un bu tablosunun dışında Bij1 partisi üyeleri ve adayları anti-kapitalist olarak görünüyor.
HTİF olarak tavrımız kurumsal ırkçılığın boyutlandığı bir süreçte ileri, demokrat göçmen adayların desteklenmesi gerektiğidir. Genel anlamda ezilenlerin, özelde ise göçmenlerin haklarına dair doğru politikası veya pratiği olan partiler olmasa da, pratik duruşlarından ve çalışmalarından tanıdığımız sayın Serpil Ateş (GL), Murat Memiş (SP) ve Nihal Esma Altmış (Bij1) Hayri Yildiz (PvdA) göçmen mücadelesine katkıları olacağını öngörüyoruz. Bu nedenle onların seçimlerde oy verilecek adaylar olduklarını ilan ediyor ve sizleri de desteklemeye cağırıyoruz.
Birlik-Mücadele-Zafer!
HTİF Yönetim Kurulu