TÜRKiYE |23-08-2013 | Adalet intikamın töresel biçimidir“ diye bilinen bir söz vardır. Devletin Gezi Parkı direnişi karşısındaki intikamı, tıpkı sözdeki gibi, en töresel ve tiyatral hali ile 10 Eylül’de başlıyor.
Başbakan; „Faiz lobisi, dış mihrang“ gibi söylemlerle direnişe kara çalmayı sürdürse de; ağaçların kardeşleştiği milyonlar korku duvarını çoktan açtı.
Direnişle birlikte devletin katleden, saldıran, bastıran karakteri insanların gözlerinde çoktan tehşir oldu.
Demokratik hakları ve talepleri için milyonların tek ses olduğu, özgürlük talepleriyle alanları doldurduğu direnişte gerçekleşen saldırılarda, bir yıllık gaz stokunu 5 günde tüketen, 6 canımızı katlederek binlercemizi yaralayan devlet, tam bu saldırganlığın üstüne binlerce gözaltıyı ve yüzlerce tutuklamayı kapsayan bir cadı avı başlattı.
Bizler, ikna edici hiçbir delil dayanağı bulunmadan gerçekleşen tutuklama furyasından, muhalif kimliği ile bilinen insanlar olarak hapishanelere doldurulduk. Kimimiz alanda haber takip ederken alındık, kimimiz 3-4 yaşındaki kızımızdan koparıldık. Bazılarımız inşaatta işçi, bazılarımız daha lise öğrencisi…
Hepimizin ortak özelliği ise muhalif olmak, Gezi Parkı’nda başlayan direniş ırmağının, O „marjinal“ milyonların parçası olmak.
Bizler; 10 Eylül günü Ethemi vuran polisi serbest bırakan, Ali İsmail’i katledenlerin görüntülerini kaybeden mahkemelerin karşısına çıkarılıyoruz.
On yıllardır süren baskı düzenine karşı dikilen özgürlük çığlığımız tutsak edilmeye çalışılıyor.
Zindan karanlığını özgürlük özleminin ışıltıları ile karşılayan bizler; Gezi Parkı Direnişinin yargılanamayacağını bir kez daha ifade ediyoruz.
Yüreği demokrasiden yana atan herkesi, tüm çapulcuları, direnişimizi değil, Ethem’in, Ali İsmail’in, Mehmet’in, Abdullah’ın ve Medeni’nin katillerini, yargılamak için 10 Eylül’de Adliye önüne bekliyoruz.
İzzet Uysal