İSTANBUL | 02 – 05 – 2011 | İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs yüz binlerce emekçinin katılımı ile coşkuyla kutlandı. Uzun yıllar verilen kararlı bir mücadele ile yasallaşan 1 Mayıs’ta İstanbul’da yine mücadeleler sonucu elde edilen 1 Mayıs alanı-Taksim yüz binlerce emekçi ile doldu.
Deri-İş Sendikası Genel Merkezi, Tuzla Şubesi ve Çorlu Temsilciliği’ne bağlı işçiler eşleri ve çocukları ile sabah saat 9.30’da Dolmabahçe’de buluştu ve Türk-İş’e bağlı diğer sendikalarla beraber meydana yürüdü. “Yaşasın 1 Mayıs Dünya İşçi Sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü”, “Birlik Mücadele Zafer”, “Yaşasın Sınıf Dayanışması”, “Yaşasın Halkların Kardeşliği”, “1 Mayıs Birliğimiz, Birliğimiz Gücümüzdür” pankartlarının açıldığı Deri-İş korteji coşkulu sloganlarla meydanda yerini aldı.
Konuşmaların ardından sahne alan Grup Yorum, Kardeş Türküler ve Agire Jiyan ile 1 Mayıs halaylarla, sloganlarla, büyük bir coşkuyla kutlandı.
İşçi sınıfı tüm görkemiyle meydanda yerini alarak taleplerini dile getirdi. Emeğe dönük saldırılara, esnek, güvencesiz ve kayıt dışı çalışmaya, düşük ücrete ve uzun çalışma saatlerine karşı örgütlü gücünü gösterdi, sendikalı, güvenceli çalışma taleplerini haykırdı.
]]>
İSTANBUL | 02 – 05 – 2010 | İstanbul Taksim Meydanı’nda yüzbinlerin katılımıyla karnaval havasında kutlanmaya devam eden 1 Mayıs kutlamalarına KESK Genel Başkanı Sami Evren’in radikal konuşması damgasını vurdu. Evren, Mazlum Doğan, İbrahim Kaypakkaya, Deniz, Hüseyin, Yusuf ve daha birçok devrimciyi anarak başladığı konuşmasında, operasyonların durdurulmasını ve tutuklu belediye başkanları ve sendikacıların bırakılmasını talep etti.
BDP Milletvekilleri, Hasip Kaplan, Akın Birdal, Ufuk Uras ve Gültan Kışanak ile çok sayıda BDP Genel Merkez yöneticisinin yanı sıra, CHP’li milletvekilleri ile onlarca tiyatrocu, sinemacı, yazar, yönetmen, akademisyen ve müzisyenin platformda kileyi selamlamasıyla başlayan kutlama, “olağan dışı” polisiye tedbirler altında devam ediyor. „Biji 1 Gulan“, „Yaşasın 1 Mayıs“, „Kürt sorununda demokratik çözüm“,“Barışalım yeter“ yazılı pankartların açıldığı ve 77 kutlamalarında hayatını kaybedenlerin resimlerinin taşındığı eylem, alkış ve sloganlarla devam ediyor.
KAYPAKKAYA’DAN AHMET KAYA VE HRANT DİNKE….
İlk konuşmayı ise KESK Genel Başkanı Evren yaptı. Alanda bulunanları, adalet için, barış için, özgürlük için yürek ve sabırla yıllar sonra bir kez daha bu alanda bulunmalarından dolayı söyleyerek konuşmasına başlayan Evren, şöyle dedi: „Bugün burada bizlerle olamayan ancak yaşamlarını hatırlamak hepimizin boynunun borcudur. Ser verip sır vermeyen İbrahim Kaypakkaya’yı saygıyla anıyorum. İdam sehpasına gülümseyerek çıkan Denizi, Yusuf’u, Hüseyin’i selamlıyorum. Kendilerini Türkiye halklarının kurtuluşuna adayan Hüseyin Cevahir’i, Ulaş’ı yiğit devrimci Mahir çayan’ı saygıyla selamlıyorum. Kürt halkının özgürlük mücadelesine kendini adayan Mazlum doğan’ı saygıyla anıyorum. Kemal Türkler’i saygıyla anıyorum. 77’de katledilen 37 emekçiye selam olsun. Faşizme hayır diyen demokrasiyi savunan Musa Anterlere, Uğur Kaymazlara selam olsun. Halk iktidarını taçlandıran Belediye Başkanı Fikri Sönmez’e selam olsun.
Hiçbir zaman unutmayacağımız, belleğimizde bizi isyana çağıran Ahmet Kaya’yı ve arkasında bakmadan giden Yılmaz Güney’i, faşizme inat yüreğimizde yaşayacak olan Hrant’a selam olsun“ diyerek konuşmasına devam etti.
‘IRKÇI, ASİMİLASYONCU, ŞOVENİST DEVLET İSTEMİYORUZ’
Başka bir dünya, başka bir Türkiye istediklerini dile getiren Evren, sözlerini şöyle sürdürdü: „İşçi sınıfı mücadelesine, halkların kardeşliğine, başkab bir dünya başka bir Türkiye‘ mümkün diyen ve ismini söyleyemediğimiz binlerce devrimciye, faşizme inat, selam olsun. 1 Mayıs küresel sermaye ve siyasi iktidara itiraz günümüzdür. Yoksulların tüm dünyada eş zamanlı olarak mücadelelerini birleştirdikleri bir gündür. Kürsel Şirketlere ve onların hükümetlerine söyleyecek sözümüz var. Bir kez daha milyonların önünde tekrar ediyoruz. Irkçı, asimilasyoncu, dışlayıcı, şovenist devlet istemiyoruz.
Herkese ortak koşullarda iş aş istiyoruz. Güvencesiz çalışma istemiyoruz. Sözleşmeli çalışmak istemiyoruz. Taşeron şirketleri istemiyoruz. Parasız eğitim ve parasız sağlık hakkı istiyoruz. Kürt sorununun barışçıl çözümü için demokrasi istiyoruz. Tutuklu bulunan belediye başkanlarının, sendikacıların serbest bırakılmasını istiyoruz. Tutuklu bulunan çocukların özgür bırakılmasını istiyoruz. Operasyonların durmasını istiyoruz ve insanlarımızın ölmesini istemiyoruz. Temsilde adalet istiyoruz. Yüzde 10 seçim barajı kaldırılmalıdır.” Evren, konuşmasından dolayı dakikalarca alkışlandı.
ALANIN ADI “1 MAYIS” OLSUN
Evren’in ardından söz alan DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi de alandakilerin bayramını kutlayarak başladığı konuşmasını, 77’de hayatını kaybedenleri anarak sürdürdü.
1980 yılında katledilen Disk Genel Başkanı Kemal Türkler, demokrasi uğruna hayatını kaybeden diğer emekçiler adına konuştuğunu kaydeden Çelebi, „Yıllarca bu ülke emekçilere bu alanı kapattı. Bu gün yeniden su alanda yan yana duruyorsak, hep birlikte 1 Mayıs marşını söylüyorsak bu hepimizin, Türkiye işçi sınıfının eseridir. Bununla övünmelisiniz, gurur duymalısınız“ dedi.
1977 yılında Türklerin, „Bu alanın adı 1 Mayıs alanı olarak değiştirilsin” talebini ifade eden Çelebi, „Bu alanın adı şimdi değiştirilsin mi? Evet bu alan 1 Mayıs alanı olmalıdır. Yasaklara rağmen işçi sınıfı 1 Mayıs alanını unutmadı, unutmadık“ şeklinde konuştu.
Musa Anter ve Uğur Kaymaz cinayetlerinin ardındaki sır perdesi aralanmadan demokrasinin gelemeyeceğinin altını çizen Çelebi, „Siyasete, çalışma hakkına konan angajman kalkmadan demokrasi olmaz. Yargının siyasetin aracı haline getirildiği bir ülkede demokrasi yaşayamaz. İşçi sınıfının örgütlü gücü olmadan demokrasi kavranamaz. Kürt sorunu demokratik ve barışçıl bir şekilde çözülmeden demokrasi olamaz“ diyerek konuşmasına nokta koydu.
]]>
İSTANBUL | 18 – 04 – 2010 | İstanbul’da 16 Nisan günü Taksim Tramvay Durağı’nda toplanan devrimci örgütler ve demokratik kitle örgütleri (DKÖ) “Hasta Tutsaklar Serbest Bırakılsın” yazılı Türkçe ve İngilizce pankartlar açarak, Galatasaray Lisesi’ne kadar yürüdüler.
İstiklal Caddesi boyunca süren yürüyüşte “Hasta Tutsaklar Serbest Bırakılsın, Abdullah Akçay Serbest Bırakılsın, Katil Devlet Hesap Verecek, Tecrite Hayır” sloganlarını atarak oturma eylemi yaptılar. Oturma eylemi sırasında Çavbella marşı söylendi. Daha sonra tekrar yürüyüşe geçilerek, Galatasaray Lisesi önünde açıklama okundu.
Eylemde, açıklamayı okuyan DİSK Emekli-Sen 2 No’lu Şb. Başkanı Hasan Kaşkır; “Kendi başına hareket edemeyen, tek başına yaşamını sürdüremeyen, yeterli beslenme ve tedaviyi alamayan, hastalığının teşhisi henüz hiç yapılmayan, tedavileri engellenen, yanlış tedavi edilerek ölüme yaklaştırılan, bakımsız bırakılan, ağrıdan ve acıdan uyuyamayan, yürüyemeyen hasta tutsaklarımızın özgürlüklerine kavuşmalarını istiyoruz” dedi.
130 kişinin katılmış olduğu eylem sloganlarla sona erdi.
]]>
İSTANBUL | 16 – 03 – 2010 | Gözaltında kaybedilmek istenen Ali Yetgin için bugün Taksim’de bir eylem yapıldı. 8 Mart’tan bu yana kendisinden haber alınamayan İşçi Köylü okuru Ali Yetgin için bugün saat 19.00’da Taksim Tramvay Durağı’nda biraraya gelen kitle sloganlarla İstiklal Caddesi’nde sloganlarla yürümeye başladı.
Yürüyüşte üzerinde Ali Yetgin’in fotoğrafının bulunduğu ve „Gözaltında kaybedilmek isteniyor“ yazan dövizler taşıyan kitle sık sık „Ali Yetgin yalnız değildir“, „Faşizme karşı omuz omuza“, „Anaların öfkesi katilleri boğacak“, „Yaşasın devrimci dayanışma“, „Gözaltılar, tutuklamalar, baskılar bizi yıldıramaz“ sloganlarını attı. Yürüyüş başladıktan sonra üzerinde „Ali Yetgin gözaltında kaybedilmek isteniyor Sağ aldınız sağ istiyoruz“ yazılı resimli iki pankart ile Ali Yetgin’in resminin basılı olduğu bir başka pankart açıldı.
Galatasaray Lisesi’nin önüne gelindiğinde burada bir basın açıklaması yapıldı. Partizan Şehit ve Tutsak Aileleri adına yapılan açıklamada şöyle denildi:
Ali Yetgin nerede?
Ali Yetgin’den 8 gündür haber alınamıyor. 8 Mart akşamı Gülsuyu’nda çalıştığı kafeden gece 11.00 sularında bir arkadaşı tarafından Yetmişevler Köprüsü’ne bırakılan Ali Yiğit hala kayıp. Hastanelere, karakollara ve hapishanelere sorduk; hepsi sözleşmişçesine aynı yanıtı verdi: Bizde yok…Ali Yetgin nerede?
Gencecik bir insan İstanbul’un orta yerinde bir anda ortadan kayboluyor. Tüm girişimlerimize rağmen İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve yetkili kurumlar Ali Yetgin’in bulunması için kılını bile kıpırdatmıyor. emniyet son olarak görüldüğü bölgede hiçbir araştırma yapmıyor. Mobese kayıtlarını incelemiyor, en ufak bir girişimde bulunmuyor. Derin bir sessizliğe gömülerek aynı sözleri tekrarlıyor: Bizde yok…Endişeliyiz?
Kardeşimiz, arkadaşımız, yoldaşımız, dostumuz Ali Yetgin’in yaşamından endişe duyuyoruz. Çünkü biz biliyoruz ki bu ülkede insanlar sokak ortasında kurşunlanıyor. Kaçırılıyor, faili belli cinayetlere kurban ediliyor. Faşist çeteler, kontrgerilla birimlerinin ülkemizdeki sicili herkes tarafından biliniyor. Bin operasyon yapmakla övünenler binlerce yurtseveri, devrimci, demokrat insanı katletmiştir.Endişeliyiz!
Ali Yetgin’in evi, kaçırılmadan bir gün önce „karakoldan arıyoruz, bir evrakı var“ denilerek aranıp karakola çağrılmıştır. Yine aynı gün akrabasının mahalledeki kahvehanesine gelerek Ali Yetgin’i aradıklarını söylemişlerdir. Yetgin’i bulmak için bir gün önce böylesine telaşa kapılan polis şimdi neden suskunluğa gömülmüştür? Ali Yetgin’in hukuki bir sorunu varsa aramaya neden devam etmemektedir?
Açıklamanın devamında, Tekel işçilerinin direnişine destek vermek için gittiği Ankara’da, polisin „Biz seni İstanbul’dan tanıyoruz, görüşeceğiz„ diyerek Ali Yetgin’i tehdit ettiği belirtildi ve İstanbul’a dönüşünden kısa bir süre sonra kaçırıldığı vurgulanarak şöyle devam edildi:
]]>Ali Yetgin polis tarafından kaçırılarak gözaltında kaybedilmek istenmektedir. Yoldaşımızı, dostumuzu, arkadaşımızı, kardeşimizi karanlığın bekçilerinden istiyoruz, alacağız da! Bizden onu sağ aldınız sağ istiyoruz.
Ali Yetgin’in akibetini öğrenene kadar kafanızı çevirdiğiniz her yerde bizi göreceksiniz! elimiz yakanızda olacak. Ali Yetgin’i istiyoruz! (Alınteri)