Hatay’da kamu emekçilerinin ihraç edilmesiyle ilgili açıklama yapan KESK, mücadeleye devam edeceklerini belirtti. İhraç edilen Hatay Halkevi yöneticisi Duygu Şahlar, “Ahmet’in, Ali’nin düşlerini gerçekleştirdiğimiz için ihraç edildik” dedi.
KESK Hatay Şubeler Platformu açığa almalar ve ihraçlarla ilgili 2 Kasım’da Köprübaşı’nda basın açıklaması ve oturma eylemi gerçekleştirdi. Eylemde kapatılan Azadiya Welat gazetesi ile saldırı altında olan Cumhuriyet gazetesi taşındı.
Açıklamada söz alan Eğitim Sen Hatay Şube Yöneticisi Ayhan Erkal, alanlarda sonuna kadar olacaklarını ve sendikal mücadeleden vazgeçmeyeceklerini belirterek, “Bizler 55 gündür direnenler, mücadeleyle bugünlere geldik. Açığa alınmadan görevden alınan üyelerimiz var. Bu saldırıları püskürteceğiz” dedi.
“Açığa alınan hastalarımız, öğrencilerimiz”
Kitle adına açıklamayı yapan KESK Hatay Dönem Sözcüsü Atıf Kılıç, yine bir KHK ile saldırıyla karşı karşıya kaldıklarını, SES ve Eğitim Sen üyeleri açığa alınırken aslında açığa alınanların hastanelerdeki hastalar ve okullardaki öğrenciler olduğunu söyledi. Kılıç sözlerine şöyle devam etti:
Bilindiği üzere daha önce ilimizde 1000’a yakın eğitim ve bilim emekçisi açığa almıştı. 55 gündür direnişimizi sürdürdüğümüz bu açığa almaların yanında son KHK ile birlikte ilimiz genelinde Konfederasyonumuz KESK’e bağlı Eğitim Sen’den 9, SES’ten 7 ve Haber Sen’den 1 kişi olmak üzere 17 kamu üyemiz ihraç edilmiştir.
Gerekçe olmayan gerekçelerle, sendikal eylem ve etkinliklerimiz ‘suç’muş gibi gösterilerek, idari kararlarla cezalandırılmıştır. Gerçek suçlular ve suç işleyenler karanlığı sever, işledikleri suçları karanlığın örttüğüne inanırlar. Bunun için gece KHK’leri kamu emekçilerinin ‘keskin kılıcı’ olarak baş almaya devam ediyor.
Darbe girişimi bahanesiyle ilan edilen OHAL, AKP’nin tüm muhalefeti baskı altına alması için bir araç olarak kullanılmakta, hukuk, Anayasa ve Uluslararası sözleşmeler ayaklar altında alınmakta, düşünce ve ifade engellenmeye çalışılmaktadır. Darbe girişiminin ihalesini kamu emekçilerinin sırtına yükleyemezsiniz. İşimizle, emeğimizle oynayamazsınız.
“Ahmet’in ve Ali’nin düşlerini gerçekleştirdiğimiz için ihraç edildik”
Hatay Halkevi yöneticisi Duygu Şahlar, Antakya’da ihraç edilen tek öğretmen olduğunu belirterek, “Biz Ahmet Atakan’ın mücadelesini devam ettirip kütüphane kurduğumuz için, çocuklara ders verdiğimiz için, Ali’nin düşlerini gerçekleştirmek için tiyatro oyunu çıkardığımızdan ihraç edildik” dedi. Mücadeleye devam edeceklerini belirten Şahlar şunları söyledi:
Herkeste bir soru, neden ihraç ediliyoruz, biz hiçbir şey yapmadık. Eğriye eğri, doğruya doğru biz çok şey yaptık, biz bayağı güzel bir şey yaptık. Biz bunların boğazına kılçık olduk, takıldık. Neden ihraç edildik. Ben Halkevleri Hatay Şubesinde yöneticiyim. Halkın hakları mücadelesini savunan, halkın örgütünün bir parçasıyım, bu büyük ailenin bir parçasıyım.
Biz aslında hep kazandık, hep el ele yürüdük. Kaybettiğimiz Ahmet Atakan’ın mücadelesini devam ettirdik. Halkevleri Ahmet Atakan Kütüphanesi’nde öğretmenlik yapıyorum. Ahmet Atakan’la ellerimiz ayrıldığından beri onun mücadelesi peşindeyiz. Bu da büyük bir sebep.
Ali İsmail Korkmaz Vakfında, Ali’nin düşlerini gerçekleştirmek için tiyatro oyunu çıkardık. Yani biz çok şey yaptık. Haksızlık karşısında dimdik durduk. Bunlar için ihraç edildik. Tabi ki de bizi istemeyecekler, tabi ki de bizi saf dışı bırakmak isteyecekler. Biz hiç bir zaman onlarla aynı masada oturup, onlarla ortak olmadık. Biz her zaman onların karşında durup söyleyeceğimizi söyledik ve söylemeye devam edeceğiz. Bizim ne onurumuzu elinizden alabilirler, ne duruşumuzu, ne inancımızı ne de irademizi alabilirler. Bir ayın 15’lerini alabilirler, onu da alsınlar.
“Biz bu suçu ölümler tükenene kadar işleyeceğiz”
İhraç edilen Hatay Ses Şubesi üyelerinden Hülya Ateş ise, KESK geleneğinden geldiklerini ve güçlerini, umutlarını, direngenliklerini sendikadan aldıklarını ifade etti. Ateş, “Biz barış istedik diye suçlanıyoruz, insanlar ölmesin dedik diye suçlanıyoruz. Ve biz bu suçu ölümler tükenene kadar işlemeye devam edeceğiz” diyerek, dertlerinin salt işe dönüş olmadığını bütün hukuksuzlukların ortadan kaldırılması olduğunu söyledi.
Basın açıklaması oturma eylemiyle sonlandırıldı.
]]>
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) , Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), DİSK Basın İş, Haber Sen ve Basın Enstitüsü Derneği tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması ve habere özgürlük için uluslararası bir kampanya başlattı.
Kampanyaya Avrupa Gazetecilik Federasyonu (EFJ) Uluslararası Gazetecilik Federasyonu (IFJ), IPI, Medya Etik Ağı (EJN) ve Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) destek verdiği belirtildi.
Gazetecilik meslek örgütlerinin hazırladığı imza kampanyası için hazırlanan çağrı metninde şu görüşler yer aldı:
“Biz aşağıda imzaları bulunan çağrıcı gazetecilik meslek örgütleri başkanları olarak 34 gazetecinin hala tutuklu olduğu, binlerce gazetecinin de haklarında açılan davalarla yargılandığı Türkiye’de habere ve düşünceye özgürlük istiyoruz.
“Türkiye’de yaygın ve yerel medyada görev yapan gazeteciler çok zorlu bir süreçten geçmektedir. Gazetecilerin ancak beşte biri 5953 Sayılı Basın İş Yasası ile çalıştırılırken, diğerleri sosyal güvenceleri olmaksızın görev yapmaktadır.
‘GAZETECİLERİN ÇOĞU YOKSULLUK SINIRINDA ÜCRET ALMAKTADIR’
Gazetecilerin çoğunluğu yoksulluk sınırında ücret almaktadır. Türkiye’de basın sektöründeki işsizlik oranı diğer sektörlere göre üç kat daha yüksektir. Toplumsal olaylarda basın kartı olmadığı için yüzlerce gazeteci güvenlik güçlerinin şiddetine maruz kalmakta, bu tip olaylarda yapılan şikayet başvurularına da kolluk güçlerince yanıt verilmemektedir.
“TCK ve TMK’daki boşlukların gazeteci aleyhine yorumlanması nedeniyle çatışma bölgelerinde görev yapan gazeteciler sürekli gözaltına alınmakta, hedef gösterilmektedir. Kamu görevlilerinin gazetecilere karşı kullandıkları şiddet ise cezasız kalmaktadır.
‘GAZETECİLERİN ÇALIŞMA GÜVENLİĞİ SAĞLANMAMAKTADIR’
Çatışma bölgelerinde gazetecilere can ve çalışma güvenliği sağlanamamaktadır. Gazeteciler taraf olmaya zorlanmaktadır. Oysa ki, Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi; Gazetecinin Temel Görev ve İlkeleri’ni “Gazeteci; başta barış, demokrasi ve insan hakları olmak üzere, insanlığın evrensel değerlerini, çok sesliliği, farklılıklara saygıyı savunur.
İnsanlar, topluluklar ve uluslararasında nefreti, düşmanlığı körükleyici yayından kaçınır. Gazeteci; her türden şiddeti haklı gösterici, özendirici ve kışkırtan yayın yapamaz” diye tarif eder.
Bu gerçekler ışığında diyoruz ki;
Halkın haber alma hakkını engelleyecek baskılardan vazgeçilmelidir.
Gazetecileri hedef alan baskılar sona ermeli, gazetecilerin tüm ülkede serbest dolaşımı, güvenliği ve haber kaynaklarına erişimi sağlanmalıdır
Gazetecilere yönelik hukuk dışı soruşturmalar sonlandırılmalıdır.
Hapisteki tutuklu ve hükümlü 34 gazeteci serbest bırakılmalıdır.
Gazeteciler tutuksuz yargılanmalıdır.
Pek çok toplantıya siyasi iktidar destekli TRT ve Anadolu Ajansı temsilcileri alınmakta, diğer gazetecileri alınmamaktadır. Haber almada eşitlik ilkesini ortadan kaldıran akreditasyon uygulamasından vazgeçilmelidir.
Olaylar ne kadar sarsıcı olursa olsun yayın yasaklarıyla halkın haber alma hakkı engellenmemelidir. Her sarsıcı olayda Anayasa’ya da aykırı olan yayın yasakları uygulamasının getirilmesinden vazgeçilmeli, halkın bilgi alma ve gerçekleri öğrenme hakkı zedelenmemelidir.
İnternet sansürüne son verilmelidir.
Kamu ihalelerinin, kamu şirketlerine ait reklamların medyada adil bir biçimde dağıtımı sağlanmalıdır.
Türksat uydusu ve kamu dijital yayın platformları medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara tarafsız, hakkâniyet ölçülerinde, makul ve ayrımcılık içermeyecek koşullarda hizmet vermek ile yükümlüdür. İktidarın hoşuna gitmeyen yayın kuruluşlarının sansür amacıyla hukuksuz bir biçimde uydudan ve dijital yayın platformlarından çıkarılmasından vazgeçilmelidir.
Cumhurbaşkanı ve kamu görevlilerine hakaret adı altında dava açılmasına neden olan TCK’daki 199. Madde değiştirilmelidir. Hakaret suçlamasıyla gazetecilerin oto sansüre itilmesi alışkanlığından vazgeçilmelidir.
Medyada sendikalaşmayı zorlaştıracak yaklaşımlardan uzak durulmalıdır.
Gazete sahiplerine yönelik baskılar nedeniyle sektörde artan işsiz gazeteci sorununun araştırılması için TBMM’de bir komisyon kurulmalıdır.
Siyasi iktidar evrensel gazetecilik değerleriyle de örtüşen Türkiye Gazetecilik Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uygun gazetecilik yapılmasını engelleyecek yaklaşımlardan kaçınmalıdır.
Kampanyaya ulaşmak için tıklayın.
]]>