Haber Merkezi |17.11.2020|Almanya Başbakanı Merkel’in, eyalet başbakanları ile yapılacak görüşmede Almanya’da koronavirüs salgını ile mücadelede uygulanan kısmi karantina önlemlerinin sertleştirilmesini teklif etmeye hazırlandığı ortaya çıktı.
Almanya Başbakanı Angela Merkel bugün eyalet başbakanları ile koronavirüs salgını ile mücadelede uygulanan karantina önlemlerinin etkilerini ele alacak. Düzenlenecek video-konferansta Kasım ayı başında yürürlüğe giren kısmi karantina önlemlerinde değişikliğin gerekli olup olmadığının gündeme gelmesi bekleniyor.
Çeşitli medya kuruluşlarının elindeki karar taslağına göre, Alman hükümeti 23 Kasım’da yapılacak toplantıda mevcut karantina önlemlerini sertleştirmeyi planlıyor. Buna göre, okulların açık kalması ancak özel buluşmaların asgariye düşürülmesi öngörülüyor. Federal hükümetin planları arasında kamuya açık alanlardaki buluşmaların iki haneden en fazla iki kişi ile sınırlandırılması yer alıyor. Aile içinde yapılan kutlamaların ise Noel tatiline kadar iptal edilmesi isteniyor. Ayrıca öksürük, nezle gibi soğuk algınlığı belirtileri gösterenlerin derhâl karantinaya alınması da öneriler arasında. Almanya’da halihazırda dışarıda iki haneden 10 kişiye kadar buluşmalara izin veriliyor.
Alman hükümeti gençlerin ise dışarıda en fazla bir arkadaşıyla görüşebilmesine imkan verilmesini istiyor. Öte yandan okullarda maske yükümlülüğünün genişletilmesi de planlanıyor. Buna göre öğrencilerin ve öğretmenlerin okul bahçesinde ve sınıfta maske takması öngörülüyor. Ayrıca okullarda sınıfların çok küçük olması durumunda ikiye ayrılması da planlanıyor.
Alman hükümetinin söz konusu önlemlerin sertleştirilmesi talebini, „Son günlerdeki veriler yüksek ekpansiyonel enfeksiyon dinamiğinin durdurulabildiğini gösteriyor ancak yeni enfeksiyon sayısının azaltılamadığı dikkat çekiyor. Bu nedenle enfeksiyonların azaltılabilmesi için yeni çabalara ihtiyaç var“ sözleriyle gerekçelendiriliyor.
Almanya Başbakanı Merkel, hafta sonu yayınladığı haftalık video-mesajında, „Bu kış bize karşı çok talepkar olacak“ demişti.
Almanya’da muhalefet koronavirüsle mücadele önlemlerinin genişletilmesi planlarına tepkili. Die Welt gazetesine konuşan Hür Demokrat Parti (FDP) Meclis Grup Başkanı Marco Buschmann, mevcut önlemlerin dahi „aşırıya kaçtığını“ ifade etti. Buschmann, „Temas sınırlamaları ve hijyen önlemlerine riayet etmek gerektiği aşikar. Ancak otel ve restoranların kapanması, hijyen konsepti olan kültür etkinliklerinin iptal edilmesi ölçüsüz ve vatandaşların tepkisiyle karşılaşıyor“ dedi.
AfD MEclis Grup Başkanı Alice Weidel da aynı gazeteye açıklamasında, „Temel hakların feshedilme şekli demokratik devleti mezara gömüyor“ dedi. Kaynak: Deutsche Welle Türkçe
]]>
Haber Merkezi |13.10.2020| Almanya’da son yıllarda PKK’nın yönetici kadrolarına yönelik davalarda artış görülüyor. Federal hükümet, Alman Ceza Kanunu’nun 129b maddesi uyarınca açılan soruşturma sayısının 1988’den beri 1220’yi aştığını duyurdu.
Almanya’da son yıllarda PKK’nın yönetici kadrolarına karşı açılan soruşturma ve davalarda büyük artış kaydedildi. Federal hükümet, sadece 2016 yılından 31 Ağustos 2020’ye kadar 786 kişi hakkında, toplam 721 soruşturma başlatıldığını açıkladı.
Alman Sol Parti milletvekili Ulla Jelpke ve partisinin meclis grubunun yönelttiği soru önergesinde, 1 Ocak 1988 yılından bu yana toplam kaç PKK yöneticisine, ne kadar soruşturma açıldığı ve kaçının hangi cezaları aldığı soruluyor. Hükümet, önergeye cevabında 1988 yılından 31 Ağustos 2020’ye kadar başlatılan soruşturma sayısını bin 220 olarak veriyor. Hakkında soruşturma açılan kişi sayısı da aynı zaman dilimi için bin 519.
Açılan davalardan ikisi müebbet hapis cezası ile sonuçlanırken birinde beraat, ikisinda de takipsizlik kararı verildiği bildiriliyor. 94 davada ise sanıkların 8 ay ile 13 yıl arasında hapis cezaları aldığı belirtiliyor. 2016 yılından bu yana açılan davaların çoğunun ise devam ettiği dikkat çekiyor. Dernek ve gösteri yasakları bağlantılı soruşturma ve davalar bu rakamlara dahil değil.
PKK yöneticileri 129b’ye göre yargılanıyor
Almanya’da PKK yöneticileri Alman Ceza Yasası’nın 129b maddesine göre yargılanıyor. Düzenleme, kökeni Almanya dışında olan örgütlenmeleri kapsıyor. Suç sayılan bir eylemin Avrupa Birliği (AB) üyesi bir ülkede işlenmemiş olması, zanlı veya kurbanın Alman vatandaşı olması veya Almanya’da ikamet etmeleri halinde yargılanmasını mümkün kılıyor.
11 Eylül 2001 saldırıları sonrasında radikal İslamcı grupların yargılanması için ceza kanununa ilave edilen madde bugün Türkiye’den de DHKP-C, PKK gibi örgütlerin üyeleri için uygulanıyor. 129b, bugün daha çok „yabancı bir terör örgütü üyesi olma ve onun için faaliyet yürütme“ iddialarıyla, somut bir şiddet eylemi olmaksızın kullanılıyor. Bu durumda zanlının Almanya’da ikamet etmesi halinde soruşturma ve yargı süreci için Almanya Adalet Bakanlığı’nın sadece o olay özelinde veya gelecekteki benzer soruşturma ve yargılamalarda da geçerli olmak üzere kovuşturmaya yetki vermesi gerekiyor.
Alman Ceza Yasası’nın 129’ncu maddesi 1970’lerde silahlı mücadeleyi savunan bir örgüt olan Kızıl Ordu Fraksiyonu’nun (RAF) şiddet eylemlerindeki artış üzerine 1976 yılında yürürlüğe konuldu. Söz konusu madde, olası bir suçun hazırlık aşamasında yer alanların yargılanıp cezalandırılmasının önünü açması itibariyle yoğun tartışmalara neden oldu. Bugün de düzenleme hala „işlenmemiş bir suçu cezalandırmayı mümkün kıldığı“ gerekçesiyle eleştiriliyor. Savunanlar ise suçu işlenmeden engellediğini ve hayat kurtardığını iddia ediyor.

Almanya’da PKK sembol ve bayraklarının kullanılması ve paylaşılması yasak
Jelpke: 129b kaldırılmalı
Hükümete soru önergesini veren Sol Parti milletvekili Ulla Jelpke, Almanya’da 129b’ye göre mahkum edilen veya hakkında soruşturma başlatılan Kürtlerin hiç birine bizzat burada işledikleri bir suç iddiasının yöneltilmediğini söylüyor ve Kürtlerin yasal ve siyasi faaliyetleri nedeniyle cezalandırıldıklarını savunuyor. DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Jelpke, „Hakkında soruşturma başlatılan söz konusu Kürtlere ve siyasi faaliyet yürüten insanlara, tamamen yasal çalışmaları, gösteri veya etkinlik düzenlemeleri veya seçim kampanyalarına destek vermeleri, terör suçu olarak yöneltiliyor, zira arkasında PKK yöneticiliği olduğu tahmin ediliyor“ eleştirisini getiriyor.
Jelpke, 129b’nin uygulanması için Adalet Bakanlığı’nın yargı organlarına yetki vermesini de „adalet sistemine siyasetin müdahalesi“ olarak yorumluyor ve „Böylesi bir paragrafın bir hukuk devletinde yeri yok ve kaldırılmalı“ talebinde bulunuyor.
2010’dan bu yana çok sayıda terör örgütü kararı
Almanya’da Federal Yargıtay, 2010 yılında PKK’yı, Alman Ceza Kanunu’nunda yer alan 129b maddesine göre „yabancı bir terör örgütü“ olarak derecelendirdi. Yüksek mahkeme, PKK veya ona bağlı diğer yapılanmaları büyüteç altına aldığı kararında cinayet veya kasten adam öldürmek gibi eylemlerinin „nefsi müdafa hakkı“ olmadığına, devletler hukuku açısından da dayanağı bulunmadığına, üyelerinin „savaşçı“ statüsünde görülemeyeceğine ve teammüller ve uygulamalar yoluyla oluşmuş bir hak konumu da arzetmediğine hükmetmişti.
Federal Yargıtay’ın kararı üzerine Adalet Bakanlığı da PKK ve bağlı yapılanmalarına yönelik soruşturmalar için 2011 yılında genel bir yetki vermişti. Alman hükümeti, verilen söz konusu genel yetkinin kapsamında o vakitten günümüze bir değişiklik yapılmadığını açıkladı.
Belçika’daki PKK kararı hakkında ne düşünülüyor?
Alman Sol Parti, hükümete, „28 Ocak 2020’de Belçika’da verilen ve PKK’yı terör örgütü olarak değil de bir iç savaşın tarafı olarak gören, dolayısıyla da terörle mücadele kanunu uygulanamaz“ şeklindeki kararı hakkında ne düşündüğünü ve bundan ne sonuç çıkardığını da soruyor. Alman hükümeti ise bu soruya, Alman kanunlarınının, silahlı bir çatışmanın tarafı olmanın, terör örgütü olma ihtimalini ortadan kaldırmadığını belirterek karşılık veriyor.
28 Ocak 2020 tarihli kararında Belçika’da Yargıtay, 2006’da başlayan ve PKK’ya mensup 36 kişinin yargılandığı davada, 2016’da verilmiş, itiraz üzerine temyize gitmiş ve 2019’da onanmış kararın doğruluğuna hükmetti. Karar, PKK’yı Türkiye’de ki iç savaşın aktörlerinden biri olarak görme temeline dayanıyor ve hukuken terör örgütü olarak nitelemiyor.
Elmas Topcu / Deutsche Welle Türkçe
Türkiye’nin Can Dündar hakkında kırmızı bülten çıkarılması talebine ilişkin Almanya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, Dündar hakkında bir yakalama emrinin Almanya’da mümkün olamayacağını açıkladı
Türkiye’nin hakkında kırmızı bülten çıkarılması için uluslararası polis teşkilatı Interpol’e başvurduğu Can Dündar’la ilgili Almanya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Martin Schäfer, Berlin’de bir açıklama yaptı. Haftalık olağan basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Schäfer, Dündar hakkında uluslararası bir yakalama emrinin boşuna olacağını düşündüğünü ifade etti.
Schäfer, “Bu tür bir yakalama emrinin Almanya’da dikkate alınacağını ve sonucunda da Sayın Dündar’ın tutuklanacağını hayal edemiyorum” şeklinde konuştu.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü “terör” soruşturmasında hakkında yakalama kararı verilen Cumhuriyet gazetesinin eski Genel Yayın Yönetmeni Dündar hakkında kırmızı bülten çıkarılma ve iade talebinde bulunulduğu bildirilmişti.
CAN DÜNDAR HAKKINDA KIRMIZI BÜLTEN VE İADE TALEBİ
Almanya’da yaşayan yazar Doğan Akhanlı Türkiye’nin talebi ile Interpol’ün kırmızı bülteninde yer alması yüzünden İspanya’da gözaltına alınmış, Berlin’in tepkisi üzerine adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı.
Akhanlı’nın Interpol üzerinden gözaltına alınması, Türkiye’nin Interpol’ü muhalifler üzerinde baskı oluşturmak için kullandığı iddialarına neden olmuştu. Akhanlı hakkında İspanya’daki yasal süreç devam ediyor.
Can Dündar Oslo Barış Araştırmaları Enstitüsü tarafından Cumhuriyet gazetesi ile birlikte Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterildi.
Dündar tutuksuz yargılandığı MİT TIR’ları davasında 5 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırılmasının ardından Almanya’ya gitmişti. (DW)
]]>Deutsche Welle Türkçe’nin aktardığına göre, Zschaepe’nin avukatı aracılığı ile okunan yazılı ifadesinde cinayetlere suç ortaklığı yaptığı iddialarını reddetti ve cinayetleri işlendikten sonra öğrendiğini söyledi.
Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt’ın kendisine 2000 yılında birkaç ay önce bir cinayet işledikleri konusunu açtıklarını, Nürnberg’de bir Türk’ü öldürdüklerini söylediklerini kaydeden Zschaepe, „Eylemleri Böhnhardt ve Mundlos’un işlediğini sonradan öğrendim, bana daha önce bilgi vermediler“ diye konuştu.
‚TÜM KURBANLAR VE AİLELERİNDEN ÖZÜR DİLİYORUM‘
Kendisini ‚insan hayatına hiç önem vermeyen iki erkekle yaşarken bulduğunu‘ kaydeden Zschaepe, „Mundlos ve Böhnhardt’ın işlediği suçlar nedeniyle tüm kurbanlar ve ailelerinden içtenlikle özür diliyorum“ dedi.
„12 cinayet ve iki bombalı saldırıyı engelleyemediğim için ahlaki açıdan suçlu hissediyorum“ diyen Zschaepe, bu kadar uzun bir sürede polise gitmemesine gerekçe olarak ‚Mundlos ve Böhnhardt’ın kendisini öldürebilecek olması‘ ve ‚Böhnhardt’ı kaybetme korkusu’nu gösterdi.
‚POLİSİ SİLAHI İÇİN ÖLDÜRDÜLER‘
Zschaepe ifadesiyle, bugüne dek nedeni bilinemeyen polis cinayeti de açıklığa kavuştu. Zschaepe, „Mundlos ve Böhnhardt kendi silahlarından memnun değillerdi. Polis memuru Michele Kiesewetter ve yanındaki memuru görev silahları için öldürmek istediler. Bu on cinayetin nedenini sorduğumda bana bu inanılmaz yanıtı verdiler“ dedi.
Almanya’da, 2000 ile 2007 yılları arasında sekizi Türkiye kökenli ve biri Yunan olmak üzere toplam 10 kişinin öldürülmesinde ve çok sayıda soygunda, NSU’nun varlığı ve cinayetlerdeki rolü, 2011 yılı sonunda ortaya çıkarılabilmişti.
Örgüt üyelerinden Uwe Böhnhard ve Uwe Mundlos, 4 Kasım 2011’de bir banka soygununun ardından saklandıkları karavanda ölü bulunmuş, iki ismin intihar ettikleri öne sürülmüştü. NSU üyesi olduğu gerekçesiyle yargılanan Beate Zschaepe ise hücre evini ateşe verdikten sonra polise teslim olmuştu.
Kaynak: http://tr.sputniknews.com
]]>